Demek ki yine bir yaz tatiline denk gelmiþ bayram..
Zira ben de Abim de Safranbolu’dayýz..
Ne güzel olurdu Safranbolu’da bayram..
***
Zonguldak - Karabük trenle üç saat..
O üç saatin sonunda, adeta 300 metreden kömür çýkarmýþ gibi simsiyah olurdu yüzümüz gözümüz..
Üzeri ay yýldýzlý camlarýný aþaðý kadar indirip, yýllarýn isini içinde barýndýran tünellerden yarý belimize kadar sarkmak en büyük eðlencemizdi..
Bir camdan ben diðer camdan abim dýþardan bakardýk birbirimize..
Daðlarý delen tünellerden çýkýp Filyos’un yeþili maviye katan deniz kýyýsýndan ilerlerdik..
Karabük istasyonuna geldiðimizde hemen Safranbolu dolmuþlarýna geçmezdik..
Evvela istasyonun yanýndaki büyük topraklýk alanda bisiklet-mobilet kiralayanlara koþardýk..
Hedefim, abimin yaþýna gelince mobilete binmekti..
O ise çocuk gibi bisiklete binecek deðildi ya…
Býzzzz býzzz eden mobiletin tepesinde Harley Davidson keyfini sürüyordu..
Ben frenleri tutmayan boyasýz bisikletle peþinden gidiyordum.. Bir tur, bir tur daha..
Sonra Safranbolu..
Minibüs Arslanlar duraðýnda býrakýrdý bizi..
Oradan anneannemin Cemal Caymaz’daki evine biraz yürümek gerekiyordu..
Yolun efsanesi Bakkal Ýsmail Turgut..
70 senedir ayný küçücük bakkal dükkanýnda..
Yaþýyorsa Allah selamet versin..
Bir kaç yýl önce yýlýn ‘Ahi’si ünvanýnýalmýþtý.. Haberlerde gördüm fotoðrafýný..
Herþeyi satardý o küçücük dört metrekare dükkanda..
Ekmek, Tuz, pirinç, lastik pompasý, bilyeli araba yapabilmek için rulman, külah atabilmek için inþaatlarda kullanýlan plastik borular, kýz kaçýran…
Bugün bir süpermarkette bile öyle çeþit zenginliði bulamazsýnýz..
Ah çocukluðumuzun Ýsmail Turgut’u..
Aylar sonra abimle beni elimizde valizlerle görünce çýkardý bakkal dükkanýnýn önüne, seslenirdi.
“Hele bir soðuk gazoz içmeden býrakmam”..
O Baðlar gazozunun tadý hâlâ damaðýmda..
Ne cep telefonu var ne baþka bir iletiþim aracý.. Ýki veled saatler önce varmasý gereken eve gelemeyince dedem telaþlanýr düþerdi yollara..
Hiç hatýrlamam evde sakince bizi beklediðini, kapýyý çalýp içeri girdiðimizi..
Meraktan çýlgýna dönmüþ olan dedemle caminin köþesinde karþýlaþýrdýk hep..
“Hoþgeldiniz” deðil karþýlama sözü, “Nerede kaldýnýz?” olurdu her vakit..
**
Neden annemlerden bir iki gün önce giderdik bilmiyorum..
Onlar Bayram sabahý gelirlerdi..
Bugünkü gibi dokuz gün tatil falan yoktu herhalde..
Bayramýn birinci gününe kadar çalýþýlýyordu demek ki..
Onlar gelene kadar Safranbolu’da bayram çoktan baþlardý..
Biz; Abim, dedem ve ben, Cemal Caymaz Camii bahçesinde namaz sonrasý dizilir yan yana bütün mahalle ile bayramlaþmanýn keyfini çýkarýrdýk.. Taze ekmek alýp döndüðümüzde eve, anneannem koca bir sini içinde muazzam bir kahvaltý hazýrlamýþ bizi bekliyor olurdu..
Telaþla yapar kahvaltýmýzý, ilk bayram harçlýklarýmýzý harcamak üzere kaçmanýn yollarýný arardýk..
Benim favorim mantar tabancasýydý.. Minik yuvarlak týpasýný taktýðým tabancanýn iðnesini geri çekip býraktýðýmda çýkan ses, çok havalýydý..
Kýz kaçýran daha bir acayip..Dýþarý taþan fitili ateþlediðinde olduðu yerde garip bir ses çýkararak döner dururdu.. Neden kýz kaçýran diyorlardý adýna acaba?..
En klasý torpildi elbette..
Abim torpile yatýrýrdý harçlýðýný..
Kalýn ambalaj kaðýdýyla paketlenmiþ, daha ürkütücü bir hali vardý torpilin..
Bakkal Ýsmail Turgut’ta bir de çekiliþ kartonu olurdu..
Minik yuvarlaklarý çakýyla kaldýrýrdýk, bir sürü þey kazanýrdýk..
Bana “výj výj” çýktýðýný hatýlýyorum..
Bir ip, ortasýnda iki delikli düðme benzeri bir þey..
Ýki elimizle çekip býraktýkça yaylý gibi dönerdi o düðme..
Anneme çikolata alýrdým harçlýklarýmla..
Benim en sevdiðim þey, dünyanýn en güzel þeyi olmalýydý..
Ona dünyanýn en güzel þeyini verdiðimi düþünürdüm o çikolatayý uzattýðýmda..
***
Neyi özlüyoruz dersiniz eski bayramlarý hatýrladýðýmýzda?..
Masumiyetimizi, kirlenmemiþliðimizi mi?..
Kaybettiklerimizi mi yoksa?..
Ýyi bayramlar..