Bugün 70’li yaþlarýnda olan Dersim’in kayýp kýzlarýyla konuþan Gündoðan çifti: Katliamdan kurtulan saðlýklý ve güzel kýz çocuklarý Türkleþtirme ve Sünnileþtirme politikasý gereði talimatla subaylara daðýtýldý.
1937 ve 1938’de Dersim’e yapýlan askeri harekâtýn niteliði, nedenleri ve sonuçlarý üzerine Türkiye, çok gecikmiþ bir tartýþmayý ürkek de olsa daha yeni yeni yapýyor. Cumhuriyet tarihinde bir ilk olarak Baþbakan Erdoðan’ýn geçen sene dilediði özrün gerisinde de kuþkusuz, devletin açtýðý derin bir yaraya merhem olma niyeti var. Ama öte yanda da kaybedilen binlerce insan, parçalanan aileler, köklerinden, topraðýndan koparýlan, öksüz yetim kalan çocuklar, çalýnan çarpýtýlan hayatlar… velhasýl çok acý var.
O acýnýn insanýn içine iþleyen katmanlarýný, katliamýn boyutlarýný öðrenmemizi saðlayan ise önce Ýki Tutam Saç adýnda bir belgesel, sonra “Dersim’in Kayýp Kýzlarý / Tertele Çenequ” adýnda bir kitap olarak önümüze gelen sözlü tarih çalýþmasý. Çalýþmayý yapan ise Tuncelili Nezahat Gündoðan ve Kazým Gündoðan. Tek tek tanýklara ulaþýp onlarý konuþmaya ikna eden, anlatýlanlarý çapraz bilgilerle pekiþtiren Gündoðan çifti, kapsamlý bir hafýza oluþturmanýn yaný sýra resmi tarihin Dersim anlatýsýný da gerçek kiþilerin ah çekiþleriyle tuzla buz ediyor.
Dersim’in Kayýp Kýzlarý adlý sözlü tarih çalýþmanýz katliamýn niteliðini ve boyutlarýný ortaya çýkarmasý bakýmýndan gerçekten önemli. Dersimli misiniz, ailelerinizde var mýydý köklerinden koparýlan insanlar?
Kazým Gündoðan: Ýkimiz de Tunceliliyiz. Ben Ovacýklýyým, ailemde hem çok sayýda katliamda öldürülen var, hem de ailesinden kopartýlan kýzlar. Böyle olduðunu da baþtan bilmiyorduk, bu çalýþma esnasýnda öðrendik halalarýmýzýn, akrabalarýn, komþu çocuklarýnýn kayýp olduðunu, meðer 10’a yakýn kayýp varmýþ.
Aile çocuðunun nereye götürüldüðünü bilemeyebilir ama kayýp olduðunu bilir?
1938’de Dersim’de öyle öyle vahþi bir katliam yapýlýr ki insanlar diðerlerini kurtarabilmek için çocuklarýný suya atmak ya da boðmak zorunda kalýrlar. Böyle bir vahþet içinde çocuklara ne olduðu bilinemeyebiliyor.
ÇOCUKLARINI SUYA ATTILAR
Ýnsanýn kendi çocuðunu suya atmasý ya da boðmasý inanýlmasý zor bir þey gibi geliyor kulaða?
Askerlerden kaçýp ormana ya da maðara saklanmak zorunda kalýyorlar ve küçük çocuklarýn aðlamasý o kadar insanýn nerede saklandýðýnýn fark edilmesi demek. O yüzden çocuklu kadýnlara “ya çocuðu suya atýn ya bize verin, ya da bizden ayrýlýn” diyorlar. Kucaðýnda çocuðuyla aylarca aç susuz yalýnayak dolaþan kadýnlar oluyor. Çocuðu vermiyor ya da gruptan ayrýlmýyorsa bebeðini emzirirken büyükler çöreklenip boðuyor çocuðu. Çocuklar maalesef diðerlerinin hayatýný kurtarmak için feda ediliyor. Bu da vahþetin büyüklüðünü gösteren bir þey.
BÝZ ÝSYAN ETMEDÝK, DEVLET GELDÝ BÝZÝ KIRDI
Resmi tarih “Dersim olaylarý” için bunun devlete karþý bir isyan olduðunu, isyanýn bastýrýldýðýný söyler, Dersim için “çýbanbaþý” der.
Nezahat Gündoðan: Ayrýca çok uzun zaman Türkiye’deki diðer siyasi literatür de, sol, Kürt, Alevi kesim de olaylarý isyan olarak gördü. Ama Dersimliler, biz isyan etmedik, devlet geldi bizi kýrdý, diye bize sitem ederdi.
Dersim sosyolojik ve siyasi olarak nasýl bir yerdir yüzyýlýn baþýnda, 1930’lara gelirken?
Dersim’in Osmanlýyla iliþkisi 1500’lerde baþlýyor, sonraki süreçte daha çok dini çeliþkiler ve din savaþlarý var. Bugünün aksine millet çeliþkisi daha tali durumda. Dini açýdan merkezle uyumlu olmadýðý için buralara sürekli harekâtlar düzenlenir, tasfiye ve kontrol amaçlanýr. Ama Osmanlý devlet örgütlenmesi sancaklar þeklinde olduðu için ayný zamanda devletle iliþkisi bir biçimde, aðalar beyler üzerinden sürer, asker verir, vergisini öder. O günkü koþullarda toplumun diðer kesimleriyle merkezi idarenin iliþkisi nasýlsa Dersim’in de öyledir. 1930’larda din çeliþkisinin yanýnda ulusal çeliþki de gündeme geliyor.
KÜRTLÜK DEÐÝL ALEVÝLÝK ÖNCELÝKLÝ
Kürtlerin itirazlarý gibi mi?
Dersimliler açýsýndan Kürtler kadar belirgin deðil çünkü hala, siz kimsiniz diye sorulduðunda ýrki deðil inanç kimliklerini söylerler, biz Aleviyiz derler. Türklük ya da Kürtlük onlar için ikinci plandadýr. Devlet onlarý Türkleþtirmeye, Kürtler Kürtleþtirmeye çalýþýr. Onlar da der ki: Biz Kýrmancýz. Kýrmancý vurgusunda esasýnda Alevilik vardýr. Türklük, Kürtlük, Zazalýk politize olunca söylenir oldu. Dersimlilerin Aleviliði de kendine özgüdür, inancý, ritüeli Anadolu Aleviliðinden farklýdýr, doðayla iliþki güçlüdür. Zaten Dersim raporlarýnda da güneþe tapanlar, daða tapanlar diye aþaðýlayan bir dille yazýlmýþtýr.
KIZILBAÞLIK MEVZU ÖNE ÇIKTI
Cumhuriyet kuruluþun ardýndan kendine göre ideal olan toplumu yaratmak için bir norm-normal-model tasarladý. Buna göre muteber vatandaþ Türk, Müslüman, Sünni, laik, modern olmalýydý. Bu kimliðe doðal olarak uymayan ya da kendini uyduramayanlarý, kendi kimliðinden vazgeçmeyenleri buna zorladý. Dindarlar üzerinde de yaptý bunu Kürtler üzerinde de ama en aðýrýný Dersim’de yaptý, kitlesel katliam yaptý! Sizce neden Dersim’de kitlesel katliam yaptý?
KG: Þark Islah Planý’nda Ýnönü ulus inþasý için þöyle diyor: “Görevimiz Türk vataný üzerinde bulunan herkesi Türk ve Türkçü yapmaktýr”. 1926’dan sonra Dersim de, Kürt bölgesi de Türk ve Türkçü yapýlmak üzere hareket edilince Kürtler itiraz ediyor, isyanlar baþlýyor. Bu süreçte Dersimliler, Aleviler Osmanlýyla yaþadýklarý sorun nedeniyle, Cumhuriyet de laiklik gibi ilkeyi hayata geçirince Cumhuriyeti benimsiyorlar, bir anlamda oraya sýðýnýyorlar. Atatürk, kongre için Erzurum’a gitmeden önce geldiði Hacý Bektaþ’ta “Siz 500 yýldýr hilafetle sorun yaþýyorsunuz. Biz hilafeti tasfiye edeceðiz, siz de eþit yurttaþlar olacaksýnýz”. deyince bütün Bektaþiler Mustafa Kemal’i ve arkadaþlarýný destekliyor. Cemalettin Efendi Birinci Meclis’in baþkan vekili yapýlýyor. Koçgiri’de Alevi katliamý yaþanýnca Dersimliler irkiliyorlar ama yine de güveniyorlar cumhuriyete, Meclise beþ milletvekili gönderiyorlar. Dolayýsýyla bu Türkleþme meselesi deðil, Osmanlýdan devralýnan Kýzýlbaþ meselesi olarak görülüyor. Dersim’de Kýzýlbaþlarýn yanýsýra Ermenilerin de oluþu dolayýsýyla Dersim için daha köklü bir çözüm gerekir diye düþünüyorlar.
Herhangi bir “uyarý” ya da “öneri” yapýlýyor mu Dersimlilere, katliam aþamasýna gelinmeden önce?
“Sizi buradan alýp Türk ve Sünni Batý illerine serpiþtireceðiz, bu ilkel yaþamdan kopup medeni olacaksýnýz” dendiði yazýlý raporlarda. Medeni olmak Türk ve Sünni olmak demek o zihniyete göre.
ÝSYAN ETMEDÝLER, ÝTÝRAZ ETTÝLER
Dersimliler ne diyor?
Kabul etmiyorlar ama “Biz cumhuriyete karþý deðiliz, bizim yerimiz yurdumuz vatanýmýz dinimiz kültürümüz bu” diyorlar. O dönemde hazýrlanan raporlarýn yüzde 80’inde Dersimlilerin Cumhuriyete karþý olmadýðý da ifade ediliyor zaten. 1930 tarihli dönemin Ýçiþleri Bakaný Þükrü Kaya’nýn bölgeyi dolaþarak, aðalarýn hepsiyle, Seyit Rýza ve çocuklarýyla görüþerek yazdýðý rapor en kapsamlýsý. Burada þunlarla görüþtüm, hepsi mutedildir, ýlýmlýdýr, diye yazýyor. Ama öte yandan þu da var: Bunlar Kýzýlbaþ, bunlar Ermeni, bunlar Kürt de deniyor.
NG: Uzun vadede bir tehlike olarak gördükleri için katliam, sürgün, kýz çocuklarýna el koymak lüzumlu ve meþru görünüyor. Diðer Kürt bölgelerini hallettikten sonra 1935’lerden sonra Dersim’le özel olarak ilgileniyorlar. Dersim’in bir Kürtlük iddiasý da yok, Kürt bölgesiyle irtibatý da. Hatta 1925’lerde Dersimli aþiret liderleri davetle Ankara’ya giderler, fotoðraflarý vardýr. Ve o fotoðrafta olup da o vakte kadar eceliyle ölenler dýþýndakilerin hepsi katliamda öldürülmüþtür. Ankara ile iliþkilerde sorun yoktur, bilakis Dersim’e medeniyet getirme çalýþmalarý vardýr, yol, karakol binasý, okul ve cami yapýlýr.
ALTI AÞÝRETÝN ASAYÝÞ SORUNU VARDI
1938’e kadar Dersim iyi muamelerle ýslah edilmeye çalýþýlýr ama direnç nedeniyle uzun vadede tehlike olur diye çýbaný patlatma kararý çýkar, öyle mi?
O direncin ne olduðu çok önemli, meselenin püf noktasý. Çünkü Dersimlilere “sizi þuraya götüreceðiz” dendiðinde “biz burada kalmak istiyoruz” diyorlar, hatta okul, yol, karakol yapýmýnda çalýþýyorlar. Ýsmet Ýnönü’nün baþbakan olarak hazýrladýðý Dersim Raporunda “Cumhuriyetin imar ve ýslah programý benimsemeyen, sayýlarý çok olmamakla birlikte altý aþiret var” diyor. Biz bu altý aþireti araþtýrdýk, gerçekten isyan var mý diye.
Sonuç ne çýktý?
KG: Oranýn kendine özgü, doðayla iç içe bir yaþamý var ama yoksulluk ve alt yapýsýzlýk nedeniyle çevre illere yýlda birkaç kez soyguna giden bir durum var. Evet böyle bir asayiþ sorunu var ama o dönemde her yerdeki aþiretlerde silah vardýr ve zaman zaman kendi aralarýnda kavga çatýþma olur. Bu aþiretler cumhuriyetle iliþkilenmezler ve idare de bunlara sýk sýk ama küçük birliklerle harekât yapar ama bunlar Dersim’in geneline yönelik harekat deðildir.
RESMÝ RAKAM 13 BÝN ÖLÜ, GERÇEK RAKAM EN AZ ÜÇ KATI
1938’te Dersim’e yapýlan askeri harekatýn bilançosu nedir?
Resmi belgelerde 13 bin civarýnda insanýn öldüðü, 14 bin civarýnda insanýn da iskan kararlarýyla batý illerine sürgüne gönderildiði yazýlý. Ama biz 2005’ten beri sözlü tarih çalýþýyoruz ve hemen her aþireti ve bölgeyi esas alarak görüþmeler yaptýk, sayýnýn üç dört katý kadar fazla olduðunu düþünüyoruz. Katliamda ölen, kaybolan kadýnlarýn, çocuklarýn sayýsý bilinmiyor, kayýtlý deðiller. Hem nüfusa kayýtlý olmadýklarý için, hem adý isyan konmuþ bir harekâtta kaç kiþinin öldüðü önemsenmeyip kaydý düzgün yapýlmadýðý için. Meclis tutanaklarýn da somut olarak var bu. Ýlk dilekçeyi Demokrat Parti’den Haydar Kank 1950’de verir. Katliamda üç kýz, bir erkek kardeþi ve annesi yakýlarak öldürülüyor. Bunu uzunca anlatýyor dilekçesinde. 1953’te Genelkurmay dilekçeyi cevaplandýrýyor. “Bu harekât onlarýn iyiliði için, çapulculardan kurtulmalarý için yapýldý” deniyor harekâtý da uzunca anlatýlýyor, ailesiyle ilgili olarak da “Kayýtlarýmýzda böyle bir olaya rastlanmamýþtýr” deniyor. Yani somut bir kaybýn kaydý yoktur. Biz baþka tanýklardan da dinledik pek çok benzerini.
RUSLARA BAÞKA ÝNGÝLÝZLERE BAÞKA CEVAP
Katliam basýnda ve dünyada nasýl yanký buluyor? Dersim harekâtý olduðunda memlekette bir matbuat var sonuçta ve dünya hiç de içe kapalý deðil.
NG: Basýnda ancak üç ay sonra yanký buluyor. Tan gazetesi Dersim’de bir harekât olduðunu bir kere yazýyor ve gazete kapatýlýyor.
KG: Ýçiþleri Bakaný Þükrü Kaya, evvelinde basýna bir andýç veriyor, onun belgesi de Meclis’te var, deniyor ki orada “Dersim’de bir harekât olacak ve bu hiçbir biçimde sýzmayacak”. Uluslararasý kamuoyunda onlarýn kendi özel kaynaklarý dolayýsýyla olay bir þekilde duyuluyor ama, 1937’de beþ bin insanýn öldüðü yönünde, Ýran’dan tepki geldiði yönünde telgraflar var. Ýngiltere Türkiye’ye soruyor, Dersim’de ne oluyor diye. Deniyor ki “orada Ruslarýn kýþkýrtmasý sonucu bazý hareketler var, bastýrýyoruz”. Rusya soruyor ne oluyor diye, onlara da “Orada Fransýzlarýn ve Ýngilizlerin kýþkýrtmasý sonucu bazý feodal ayaklanmalar var, ilerici cumhuriyet bastýrýyor” deniyor.
ÖNCE ISLAH, SONRA ÝMHA PLANI
1937’de ve 1938’de Dersim’de tam olarak ne oluyor?
Devlet bir politika çerçevesinde karar alýyor ve uyguluyor ama bu asla 1937 ve 38’le sýnýrlý deðil. 1926’da da bir harekât düzenleniyor, erkeklerin bir kýsmý öldürülüyor, bir kýsmý idam ediliyor, 83 kadýn ve kýz çocuðu Kayseri’ye götürülüp daðýtýlýyor. Newyork Times haber yapmýþ, bunun Osmanlýca çevirisi yapýlmýþ, belgeleri var. Dolayýsýyla Dersim kadýnlarýnýn kýzlarýnýn “ýslahý projesi” 1926’da baþlar 1950’de biter.
Peki 1937 ve 1938 ne yaþanýr peki?
NG: 1935’te Ýsmet Ýnönü bir doðu gezisi yapar ve Dersim harekâtýný nasýl planlayacaklarýna dair çok detaylý bir Doðu raporu hazýrlar. Üç yýllýk bir plandýr bu. Orada der ki, 1936’da silahlarý toplayacaðýz. 37’de harekâtý baþlatacaðýz, 38, 39’da devam edecek ve bu sorundan kurtulacaðýz. Dolayýsýyla isyana gerekçe olarak gösterilen tahta köprünün yakýlmasýna gerek yoktur harekâtýn baþlamasý için. Özellikle böyle bir atmosfer yaratýyor devlet, orada da iþbirlikçileri var, Seyit Rýza’nýn bir yeðeni gibi. Onlar aracýlýðýyla bazý çatýþmalar gerginlikler yapýlýyor. Hatta 1932’de “imha harekâtý” planlanýyor ama Meclis raporlarýna göre ekonomik sebeplerle para bulunamadýðý için erteleniyor plan. Yani isyan ettikleri için harekât yapýldý tezine gerek yoktur. Ama harekâtýn ve sürgünlerin gerçekleþmesi için, o yollarýn yapýlmasý için zamana ihtiyaç vardýr. Demir aðlarla ördük yurdu dört baþtan sözünün Dersim’e düþen payý da bu harekât oluyor.
ÝSYAN EDECEK HALK SÝLAHLARINI VERÝR MÝ?
Silahlarýný sorunsuz veriyor mu Dersimliler?
KG: Genelkurmayýn silah toplama belgesinde þu var: Toplamda 9 bin küsur silah var ve silahlarý verin dendiðinde 7 bin küsur silah teslim ediliyor. Yani isyan edecek bir toplum neden silahlarýný teslim etsin? Buna raðmen 1937’de Mareþal Fevzi Çakmak ve Atatürk’ün huzurunda Bakanlar Kurulu’nda alýnan kararda Dersim’in aðalarýna ve þeyhlerine yönelik olarak, bunlarý sürgüne gönderirsek bu sorunu ýslah yöntemleriyle çözeriz deniyor. Nitekim 1937 boyunca hedefteki aþiret liderleri gidip teslim oluyor, diðerleri öldürülüyor. En son Seyit Rýza Erzincan’da teslim oluyor. Ýnönü Meclis’te bir durum tespiti yapýyor. Diyor ki, “Dersim’e yönelik hedeflerimizin çoðu gerçekleþtirildi, seyitleri þeyhleri adalete teslim ettik, 300 kiþi öldü, 30’a yakýn da askerimiz þehit oldu, þu kadar yaralý var”. Bundan sonra askeri harekat önermiyor Ýnönü, ýslah diyor.
MAÐARALARDA ORMANLARDA KATLEDÝLÝYORLAR
E, askeri harekat kararý nasýl alýnýyor peki?
Mareþal Fevzi Çakmak ve Atatürk -bu Bayar’ýn da anýlarýnda vardýr- “hayýr” diyorlar, “bunlar yine aralarýndan aðalar þeyhler çýkaracak, Dersim konusunu kökten çözmeliyiz”. Hatta Ýnönü için “Kürt damarý mý tuttu ne, buna çok gönüllü deðil” deniyor. Ýnönü’ye istifa et deniyor, o istifa ediyor ve Celal Bayar baþbakan oluyor. 1938 planý böyle yapýlýyor. 1937 þeyhlerin seyitlerin alýnmasý, silahlarýn toplanmasýyla bir ýslah harekâtýyken, 1938’de bir soykýrým isteniyor. Taþ üzerinde taþ býrakýlmýyor. Katledilenler de o altý aþirettekiler deðil, diðer masumlar. Çünkü, bizim devletle sorunumuz yok diye düþünüyor ve kaçmýyorlar. Nitekim zehirli gazlar, maðaralarýn bombalanmasý, ormanlarda, evlerde, samanlýklarda, toplu biçimde çoluk çocuk katlediliyor insanlar. Bir topluluðu toplu olarak ortadan kaldýrmak gibi bir amaç var. Geriye kalanlarýn göç ettirilmesi ve yaþam alanlarýnýn bozulmasý var. Genelkurmay belgelerinde “Evleri aðaçtan ve topraktandýr, topraðý biraz kazýp gazý döküp tutuþturacaksýnýz ki bir daha orada yaþayamasýnlar” deniyor.
DERSÝMLÝ KIZLARI SUBAYLARA PAY ETTÝLER
Geriye kalanlara iliþkin politika nasýl?
Kýz çocuklarýný yine bir politika dahilinde rütbeli askerlere pay ediliyor. Bu, devletin belgelerinde bu þekilde açýk net deðil ama aslýnda bunu söyleyen þekilde yazýlý. 1925 Þark Islahat Planýnda, özellikle kýzlarýn ve kadýnlarýn Türkleþtirilmesi için þunlarýn yapýlmasý, kýzlarýn yatýlý okula kaydedilerek Türk kültürüne kazandýrýlmasý gerekiyor, deniyor. Kýzlarýn Türklerle evlendirilmesi isteniyor. Þükrü Kaya “Biz ulusumuzu aileden yaratacaðýz. Ailede kadýn ne öðrenirse sonraki kuþaða onu öðretecek ve ulus birliðimiz böylece oturacak” diyor.
HERÞEY ATATÜRK’ÜN BÝLGÝSÝ VE ÝZNÝYLE YAPILDI
Resmi tarih Dersim’i zaten bambaþka anlatýr ama Atatürk’ü de itina ile bu iþlerin dýþýnda tutar. Siz dönemi incelerken ne gördünüz, Atatürk bu iþin neresinde?
N.G: Tarihsel meseleleri kiþiler üzerinden tartýþmak hata olur, bu, bütün dönem boyunca uygulanmýþ bir devlet politikasý ama Atatürk’ün izni, imzasý, bilgisi olmadan bir þey yapmanýn da mümkün olmadýðý bir dönem bu. Atatürk evet 1938’de hastaydý ama Dersimle ilgili planlar çok daha erken dönemlerde konuþulmuþ kararlaþtýrýlmýþtý. 1935’te hem Bakanlar Kurulunda hem Mecliste planlandýðý için Atatürk’ün haberi olmadýðý düþünülemez.
ÇOCUKLARI ANNELERÝNÝN KUCAÐINDAN ALDILAR
Kayýp kýzlara geçelim. “Subaylara pay edilen” bu kýz çocuklarý gerçekten annesi babasý ölmüþ, sahipsiz çocuklar mýdýr? Ýnsanlarýn Ermeni tehcirindeki gibi bu çocuklarý merhametinden alma ihtimali çok mu zayýftýr?
Baþta biz de öyle zannettik çünkü isyan yok, planlý soykýrým var –ki Dersimliler kendi dilleriyle soykýrým anlamýnda tertele derler. Ermeni ve Yunan tehcirinde biraz doðaçlama geliþiyor olaylar ama Dersimde merkezi ve planlý. Katliamdan sonra geriye kalan çocuklarýn nasýl Türkleþtirileceðiyle ilgili Þükrü Kaya da dahil devlet yöneticileri ortak bir akýl yürütüyorlar. 1) Elazýð kýz yatýlýya gönderilecek. (bu iþin yasal yaný) 2) Katliama katýlan subaylar bir iki çocuðu evine götürecek.
SUBAYLARA TALÝMAT VERÝLDÝ: KIZLARI ALIN
Bu subaylar açýsýndan rýzaya baðlý bir durum mu, bir görev talimatý mý?
Kesin talimat. Çünkü subaylarýn bazýlarýnýn eþleri istemiyor. Ama anne babalarýnýn kucaðýndan zorla sökülüp alýnýyor çocuklar. Bu çocuklarýn büyük kýsmýnýn anne babasý da yakýn zamana kadar yaþýyordu. Çok az çocuk gerçekten kimsesiz kalmýþ. Zaten anne baba ölmüþ olsa bile yakýn akrabalarý var sahip çýkabilecek olan. Katliamdan sonra da arýyorlar zaten, o dönemde sürgün yerlerinden çýkmalarý yasak olmasýna, yakalandýklarýnda cezalandýrýlmalarýna raðmen kýzlarý aramak için çýkýp baþka illere gidiyorlar.
SAÐLIKLI VE GÜZEL ÇOCUKLAR SEÇÝLDÝ
Çocuklar hangi özelliklerine göre seçiliyor toplanýrken?
KG: Katliamdan sonra Elazýð’da ve Tunceli’de iki toplama kampýnda toplanýyorlar çocuklar. Kýzlarla erkekleri ayýrýyorlar. 5 ila 10 yaþ arasýndaki saðlýklý ve güzel kýz çocuklarýný seçip subaylara pay ediyorlar. Güzel ve saðlýklý olmayanlarý ise kara vagonlara doldurup her istasyonda oradaki eþrafa, esnafa bir iki kýz çocuðu býrakýyorlar.
Subaylarýn hepsi Türk ve Sünni mi?
Evet, ama ailelerin bu çocuklara ihtiyacý yok, kendi çocuklarý ve emir erleri var. Bu çocuklar birinci derecede iþ yaptýrtmak için de alýnmýyor, amaç onlarý Türkleþtirmek ve Sünnileþtirmek.
EVLATLIK DEÐÝL BESLEME
Çocuklar evlatlýk hukuku içinde mi teslim ediliyorlar subaylara yoksa Kemalettin Tuðcu kitaplarýnda olduðu gibi “besleme” statüsünde mi?
Tamamen besleme. Evlatlýk hukuku iþlemiyor, çocuklar nüfusa geçirilmiyor, mirastan yararlanmýyor, öteki her zaman. Haddini bilecek biçimde sýnýrlý bir medeniyet sunuluyor onlara, evdeki çocuklarla asla eþit deðiller.
Okutulmuyorlar mý?
Görüþtüðümüz tanýklarýn yüzde 99’u okutulmamýþ.
Ama o dönem için bile medenileþmenin yolu okuldan geçmiyor muydu?
Okumak yerine ev içi eðitimle yetiniliyor. Sýdýka Avar müdireliðini yaptýðý Elazýð’daki kýz yatýlý okulunu anlattýðý Dað Çiçeklerim adlý kitabýnda anlatýr bunu. Biçki dikiþi, Türk kültürünü, güzel Türkçe konuþmayý, çocuk bakýmýný öðrenecek, bu kadar. Ki köylerine medeniyet götüren küçük birer misyoner olabilsinler.
BÝZ OLMASAYDIK SEN DE ÖLECEKTÝN!
Ýnönü’nün torunu CHP milletvekili Gülsüm Bilgehan tam da buna benzer þeyler söylemiþti, geçen yýlki tartýþmada; Dersim operasyonu olmasaydý bu kýzlar ortaçaðda kalacaktý, demiþti?
Operasyonun yapýldýðý günkü mantýða uyumlu sözler bunlar. Sýdýka Avar’ýn da öyledir. Yanlýþ ama içselleþtirilmiþ bir durum bu, bir utku. Kendini Türk misyoneri olarak tanýmlýyor zaten. Fedakarlýk yapar, kendi kýzýný býrakýp o günün koþullarýnda kamyonla, at eþek sýrtýnda dað taþ dolaþarak toplar Dersim kýzlarýný. Ýyilik yaptýklarýný düþünürler. Zaten kýzlarý yanýna alan aileler de sürekli bunu kakar kýzlarýn baþýna: Biz olmasaydýk sen yaþamýyor olacaktýn, biz olmasaydýk kötü yola düþecektin...
Kýzlar ne düþünür hisseder peki? Bilirler mi bu evin babasý, aslýnda kendi ailesini öldüren kiþidir?
Biliyorlar ama öyle bir içselleþtirmiþler ki farklý anlatýyorlar. Mesela bir tanýk þunu dedi: “Beni annemin kucaðýndan aldýlar, annemi babamý kardeþlerimi bir çukura doldurup hepsini taradýlar”. O subaylardan biri çocuðu alýp Konya’ya götürüyor, çocuk ona baba diyor. Ama sorunca “O olmasaydý ben yaþayamazdým, namusum ne olacaktý” diyor.
KÖTÜ MUAMELE DE VAR TACÝZ TECAVÜZ VAKASI DA
Yaþanan travmayla baþ edebilmenin, yaþamaya devam edebilmenin baþka bir yolu yoktu belki de…
Ben de bir savunma mekanizmasý olduðunu düþünüyorum yoksa hayatý devam ettirmek mümkün olmayabilirdi. Çoðu olaylarýn üzerine sünger çekmiþ. Onun için baþta konuþmak istemediler, sustular. Bir buçuk yýl beklediðimiz tanýklar oldu. Ne olacak konuþup da, ben kapattým o konuyu, siz de kapatýn dediler. Çünkü gerçekten büyük bir yara. Konuþtuktan sonra kendisi, sonraki kuþak, ciddi bir sancý yaþýyor. Bir geçmiþte kalan gerçek kimlik var, bir yaþadýklarý var, bir de þimdi ki kimliði. O yüzden biz de sorumlu hissettik kendimizi. Onlarý bekledik, onlarý incitmemeye dikkat ettik, travmayý derinleþtirecek sorulardan kaçýndýk. Onu alan sýhhiye memurunun tacizine ya da tecavüzüne uðramýþ biri vardý mesela. Konuþmak istemiyordu, o kiþinin adýný hatýrlamýyordu. Ama olayýn izini taþýyordu, kulak memesinde yýrtýk vardý. Kadýn kadýna kaldýðýmýzda ifade eder gibi oluyordu ama odada çocuklarý, baþkalarý varken hemen kaþ göz iþareti yapýyordu.
EÞKIYANIN ÇOCUKLARI DÝYE HOR GÖRÜLDÜLER
Peki devlet bu çocuklarý subaylara pay etmiþ, her istasyonda eþrafa verilmek üzere çocuk býrakmýþ da baþlarýna kötü bir þey gelebilir, taciz tecavüz olabilir diye dönüp hiç bakmamýþ mý? Ya da çocuklarý teslim ederken sakýn ha diye þart koþmuþ mu, tembihlemiþ mi?
Devlet o çocuklara “eþkýyalarýn çocuklarý” diye bakýyor, müstahak diye düþünüyor, alýn kullanýn diyor. Öldürülmemeleri lütuf olarak görülüyor, gerisi de haliyle teferruat oluyor. Mesela çocuklardan biri çok hasta, zayýf… Ne olacak, katliamdan kurtulmuþlar, daðda bayýrda aç dolaþýyorlar, ölmemek için çið at eti yemiþler. Amasya’da istasyonda býrakýlan bir çocuk bu, hastanede kalýyor, aþaðýlar þekilde adýný “çöp bacak” koyuyorlar.
DERSÝMLÝ OLMAK HEP BAÞLARINA KAKILDI
Dersimli olduklarý unutturulmuþ mu yoksa bilakis öcüleþtirilmiþ mi Dersim?
KG: Dersimli olmak Demokles’in kýlýcý onlar için. Dersim evlatlýðý olduðu öðrenilince kocalarý “pis Kýzýlbaþ” diye baþlarýna kakmýþ. Evlendirilirken sýnýrlar konulmuþ. Diyelim ki çok güzel bir kýz, talipleri de ona göre. Ama Dersim kýzý olduðu öðrenilince ya o aile vazgeçiyor ya da yanýnda olduðu aile ona, haddini bil, sen oraya deðil bir köylüye, kapýcýya layýksýn” diyor.
ÖNCE SAÇLAR KAZINIYOR SONRA LENGERLÝ ÞAPKA
Bu çocuklarýn verildikleri evlerde nasýl bir hayatlarý oluyor?
Önce saçlarýný kazýyor, banyoya sokup yýkýyorlar. Katliamdan kurtulan, sürgüne gönderilen bütün kadýn ve erkeklerin saçlarý aþaðýlamak için kazýnýyor. Saç Anadolu’da deðerlidir, mahremdir, dokunulmaz ama erkeklerin de býyýk ve sakallarýna ustura vuruluyor, utançla yüzlerine mendil takýyorlar kendilerini çýplak hissettikleri için. Kýzlarýn saçlarýný kesmelerinin nedeni de bir nevi köklerinden koparmanýn metaforu. Kimliðinden kiþiliðinden tamamen arýndýrmak istiyorlar. Kýyafetlerini deðiþtiriyorlar. Medenileþtirmenin sembolü olarak kýsa etek ve lengerli þapka giydirirler. Birkaç tane insani davranan iyi örnek var ama kesinlikle bu çocuklar eþit deðil.
SUBAY AÝLELERÝ DE TRAVMA YAÞIYOR
Dersim kýzlarýný yanýna ailelerde ne yaþanýyor? Subaylar aileleriyle görüþtünüz herhalde, ne buldunuz?
Bu hikâyelerin bir kýsmýnýn bize ulaþmasýný çocuklarý alan ailelerin sonraki kuþaklarý saðladý zaten. Ama o ailelerde de travma yaþanmýþ. Bir yýlýn ardýndan konuþmayý kabul eden bir asker çocuðu “Sanmayýn ki o travmayý sadece Dersimliler yaþadý, biz de yaþadýk” dedi. Dedi ki “Babam ölene dek Dersim vakasýný anlattý, annemin ruh saðlýðýnýn bozulmasýnýn nedeni buydu çünkü babam yaþadýðý travmayý bize yansýttý, evimizde Dersim harekâtýndan fotoðraflarýn olduðu bir albüm vardý, annemin sinir krizi geçirdiði bir gün “hem bunlarý yaptýnýz bir de fotoðraflarýný saklýyorsunuz” deyip albümü yaktýðýný hatýrlýyorum”.
Dersimli erkek çocuklarýna ne oluyor?
Katliamdan onlar da payýný alýyor, hayatta ve öksüz kalmýþ çocuklarý yurtlara yerleþtiriyorlar ama ev içinde ýslah yöntemi erkekler için öngörülmüyor.
KENAN EVREN’ÝN KARISI DA DERSÝMLÝYDÝ
Kamuoyunun tanýdýðý kimler var, Dersim kýzý olan ya da bunu yaþayan?
Gazeteci Yavuz Semerci’nin babasý var, ama onu alan aile sýradan bir aile, çocuklarý olmadýðý için evlatlýk alýyor ve kendi soyadlarýna geçiriyorlar. Kenan Evren’in eþi Sekine Evren var, þimdi hayatta deðil. Onunla ilgili birkaç tanýkla görüþtük. Tan gazetesinin anlatýmý var. Harekat olduðunda Sekine Evren’in yaþý küçük deðildir, 13-14 yaþlarýndadýr. Bize bunu Yavuz Semerci’nin de amcasý olan Hayri Koç anlattý. Çemiþgezek tarafýndaki Aliboðaz denilen bölge vardýr. Harekât sürecinde orada maðarada saklanýrlar. Kadýn çoluk çocuk kalabalýktýrlar. Maðara askerler tarafýndan tespit edilince bir kýsmý çýkýyor, bir kýsmý kalmayý tercih ediyor. Çýkanlardan daha çok kiþi kurtuluyor. Maðarada sað kalanlarý toplayýp kurþuna diziyorlar. Sað kalanlar askerler çekildikten sonra gidip yakýnlarýný arýyor, kimlerin öldüðünü görüyor, toplu mezara gömüyorlar. Sekine Evren’in gerçek adý da Sekine, Sekine Kankotan. Onun maðarada olduðu, dýþarý çýkmadýðý ama öldürülenler arasýnda da olmadýðýný tespit ediyorlar. Hayatta kalanlardan biri, bir askerin onu gruptan ayýrdýðýný alýp götürdüðünü söylüyor. Araþtýrýyorlar, 1938’de Alaþehir’de zengin bir baðcýya verildiði söyleniyor ama çok mesafe kat edemiyor bulamýyorlar. Daha sonra 80’li yýllarda –çok enteresandýr, Hayri Amca da baþka tanýklar da anlatýr bunu- Sekine Evren öldüðünde kýzlarýndan biri bir açýklama yapar, “Benim annem de Tunceliliydi” diye. Sekine Evren’in Tuncelili olduðunu o kadar çok kiþiden duyduk ki. 80’lerde Sekine Hanýmýn yeðeni bu bilgi üzerine yeniden araþtýrma yapýyor, Kenan Evren’le görüþme talep ediyor. Hayri Koç’un dediðine göre bir irtibat gerçekleþir ama Aziz Kankaton meseleyi kapatýr. Ama nasýl oluyor ne oluyor bilemiyoruz tabi.
SEKÝNE EVREN ÇANKAYA’YA ÇIKMAYI REDDEDER
13-14 yaþýndaki bir çocuðun yaþadýðý vahþeti unutmasý mümkün deðil, böyle biri daha sonra bir askerle nasýl evlenir?
Aslýnda araþtýrmalarýmýz bizi ilginç bir Sekine Evren portresine ulaþtýrdý. Kenan Evren anýlarýnda eþi için ilginç inanýþlarý olan birisi diyor. Dindar deðildir, namaz falan kýlmaz diyor. Perþembe ya da Cuma günü çamaþýr yýkamazdý, el ve ayak týrnaklarýný ayný gün kesmezdi, bize de yaptýrmazdý diyor. Bu tipik bir Alevi ritüelidir. Sekine Evren’in bir damadý, Miray’ýn eþi Malatyalý Alevi bir ailenin mensubudur, TKP üyesidir. Evrenlerin MÝT’çi olan kýzlarý Þenay ve eþi, onun dosyasýný Kenan Evren’in önüne koyar, aile genel olarak bu evliliðe karþý çýkar ama Sekine Evren, bu evlilik olacak der ve evlilik olur. Bir baþka bilgi de þu: Sekine Evren darbe olduðunda Çankaya Köþkü’ne çýkmayý reddeder. Hayýr, biz yönetime halk iradesiyle gelmedik, der. Felçli olmasýna, Çankaya’ya gitse rahat edecek olmasýna raðmen gitmez, son nefesini lojmanda verir.
Baþka bilgi var mý Dersim kýzý olup olmadýðýna iliþkin?
Manisa Alaþehir’de, kýz kardeþi olduðunu söyleyen biri var, onunla konuþtuk ama cevap alamayacaðýmýz için Dersim bahsini doðrudan sormadýk, Alevi kimliðini anlamaya çalýþtýk. Çocukluk fotoðraflarýný görmek istedik, isteksiz davrandý, nereye koyduðumu bulamadým dedi. Kenan Evren, Sekine Hanýmýn ortaokula kadar, kýz kardeþi liseye kadar okuduðunu söyler. Alaþehir’de o tarihte bir tane okul vardýr ama orada kaydý yok. Okutulmama ihtimali de yüksek çünkü Dersim evlatlýklarý zaten okutulmuyor.
RAUF ORBAY’IN EÞÝ ÇOK EZÝYET ETMÝÞ
Harekâta havacý subay olarak katýlan, sonradan Hava Kuvvetleri Komutaný olan Muhsin Batur anýlarýnda Dersim’deki “özel görev”ini anlatmak istemez, "Okuyucularýmdan özür diliyor ve yaþantýmýn bu bölümünü anlatmaktan kaçýnýyorum" der. Siz, oðlu Enis Batur ile görüþtünüz mü?
KG: Çok istedik ama baþaramadýk. Öyle birkaç isim var, dönemin Elazýð valisi Cemal Bardakçý’nýn torunu Murat Bardakçý gibi. Belki ileride farklý yaklaþabilirler ama çoðu görüþmek istemedi. Dönemin Baþbakaný Celal Bayar da evine bir Dersim kýzý götürüyor. Dönemin 3. Ordu Hareket Daire Baþkaný, sonranýn Genelkurmay Baþkaný Kazým Orbay da bir Dersim kýzý götürüyor. Bu isimlerin Dersimli kýzlarý evlerine götürmesi Dersimli kýzlarýn pay edilmesinin merkezden planlandýðýnýn bir göstergesi aslýnda.
Bu vakalarda kýzlarýn hikâyeleri nasýl?
Orbay’ýn götürdüðü kýzlardan biriyle kapsamlý röportaj yaptýk. Orbay’ýn eþi meþhur Enver Paþanýn kýz kardeþidir ve gelen kýza çok vahþi davranýr. Seyit Rýza’nýn dölleri diye hakaret ettiðini, çok dayak yediklerini ve o evden kaçtýklarýný anlattý. Paþa karýþmazdý Allah razý olsun ama hanýmý çok eziyet etti, diye anlattý.
CELAL BAYAR’IN ALDIÐI KIZ EVDEN KAÇIYOR
Celal Bayar’ýn evinde ne olmuþ?
Kýz 13-14 yaþýndadýr ve kýsa süre sonra þoförle evlendirilir. Ýki üç sene sonra evden kaçar, gider Yozgat’ta sürgünde olan annesini bulur ve orada kendi akrabalarýndan biriyle rýzasýyla evlenir, çocuðu olur. Annesinin hikayesini o anlattý bize. Çok etkileyicidir hikâyesi. Zaten bizim çalýþmamýzdan sonra Yalçýn Doðan da Savrulanlar adýnda bir kitap yayýnladý.
DERSÝM KATLÝAMINI YAZAN TEK ÝSÝM NECÝP FAZIL’DIR
Bu ülkenin nasýl zorlu bir geçmiþi olduðunu biliyoruz ama yine de 1938 nere 2012 nere! Bu ülkede sosyologlar, siyaset bilimciler, bu meseleyle ilgilenir görünen çok kiþi var ve Dersimliler de bilinçlidir üstelik. Nasýl olmuþ da tanýklar henüz hayattayken kimse sözlü tarih araþtýrmasý yapmamýþ?
KG: 1940’lar dünyasýnda ve sonrasýnda Dersim üzerine yazma cesareti gösteren tek kiþi Necip Fazýl Kýsakürek’tir. Enteresandýr hem Kemalistlere karþýdýr, hem milliyetçidir ama bu, kaba bir durum deðildir, mazlumlardan yana bir hassasiyeti olduðu kesin. Çünkü mesela sadece Atatürk’ü sorumlu tutmuyor, Bayar’ý da öbürlerini de sayýyor. Normal koþullarda bir mahkeme olsa Ýnönü’den Bayar’a bunlar Divaný Harp’te insanlýk suçu iþledikleri için yargýlanýrlardý, diyor. Tanýklarý dinliyor ve çok etkilenip yazýyor. Said-i Nursi’nin talebeleri de harekâtta subay olarak görevlendirilirler ama oraya gittiklerinde bambaþka bir manzarayla karþýlaþýnca vicdanen rahatsýz olup Said-i Nursi’ye yazýyorlar, biri Hulusi Yahyagil’dir mesela.
NG: Resmi tezleri doðrulayan çalýþmalar var daha çok. Sol çevreler de orada bir Kürt ayaklanmasý olduðunu söyler, Nuri Dersimli’yi referans alarak. Ama bu ülkenin aydýnlarý akademisyenleri gazetecileri de maalesef resmi tezin memurlarý gibi. Bir subayýn, öldürdüðü insanlarla ilgili yazdýðý üç satýrlýk raporu belge zanneden, bunu sorgulamayýp üzerine tarih yazan insanlar bunlar. Biz bu sözlü tarih çalýþmasýna baþladýðýmýzda bize, belge var mý diyorlardý. Biz “en büyük belge insandýr” diyerek çalýþtýk.
Tanýklarýn yaþlarý ilerlemiþ vaziyette, bir on yýl sonra bu çalýþma yapýlamayacaktý belki de.
Dersim’in kýzlarý 72 yýl sonra bu çalýþmaya konuþmamýþ olsalardý muhtemelen bugün Dersim bu düzeyde tartýþýlmayacaktý. Bu çalýþma sonrasýnda Onur Öymen bir þey söyledi, Baþbakan konuþtu. Köklerinden koparýlan kýzlar herkesin Dersim’e farklý yaklaþmasýný saðladý. Bunun için minnettarýz konuþan kadýnlara.