Ninova ey ninova!

Burasý Mezopotamya..

Burasý Sümerler’in anavataný.

Burasý ölümsüzlüðü arayan Gýlgameþ’ýn yurdu ve efsanevi Babil kulesinin yükseldiði topraklar.

Çaðdaþ Gýlgamýþlar hala ölümsüzlüðü arýyor, ölümsüzlüðün peþinde koþup duruyor..

Tanrý’ya yakýn olmak için yedi kat bir kule inþa eden Babil halkýna ise Tanrý farklý diller bahþedince, Babil halký kendi aralarýnda anlaþamaz oldular ve kule yýkýlýp gitti. 

O gün bugündür, birbirlerinin dilini anlamayan kavimler arasýnda, Asur, Babil ve Med Ýmparatorluðunun bu uçsuz bucaksýz topraklarýnýn üzerinde yaþanan hakimiyet savaþlarý iki bin yýldýr sürüp gidiyor bu coðrafyada.

Babil kulesini Asurbanipal, daha sonra ve ikinci kez ise Persler yýktýlar. Asurlularýn kurduðu Ninova þehri ise 1300 sene Asurlulara baþkentlik yaptý. Babiller ve Med’ler, Asur imparatorluðuna son verince, Ninova bütün haþmetini kaybetti. O tarihten bu yana, Asurlularýn torunlarý sayýlan Asuriler’in sayýlarý zaman içinde azaldýkça azaldý. Asur Ýmparatorluðunu Babillilerle birleþerek yýkan, Med’ler’in soyundan gelen Kürtler ise tarihin her türlü yýkýcýlýðýna, istila ve savaþlara karþý koydular ve Mezopotamya’nýn asli bir halký olarak bugüne ulaþmayý baþardýlar.

***

Þu iþe bakýn ki, Ninovalýlarýn kurduðu veya temellerini attýðý Kerkük’ü iki bin yýl sonra, bugünün istilacýlarýndan Medler’in torunlarý, yani Kürtler koruyor.

Mezopotamya’nýn yeni istilacýlarý, baþka kýtalardan ve coðrafyalardan gelen insanlar deðil ama. Ama baþtan sona bütün Mezopotamya topraklarýný yeniden fethetmeye çalýþýyor, yakýp yýkýyor ve kural tanýmadan yollarýna devam ediyorlar. Irak ve Þam’ý birleþtirmek tek idealleri. Yeni istilacýlar, birleþtirmek istedikleri bu topraklarýn üstünde, kendileri gibi düþünmeyen kavimlere, uluslara, kölelik ve vahþetten baþka bir þey vaat etmiyorlar.

IÞÝD adýyla yeni bir imparatorluk kurmak isteyenlerin görünürde durdurulamayan yürüyüþünü konuþuyor dünya.

ÝÞID, hiçbir engelle karþýlaþmadan Musul’u ele geçirdi. Baðdat’a doðru ilerliyor. Kürdistan hükümeti, silahlý güçleri, yani  peþmerge birliklerinin on binlercesini sýcak bölgeye yolladý. Irak ordusu Kerkük’ten geri çekildi. Binlerce ordu mensubu Saddam Hüseyin’in memleketi Tikrit’te teslim oldu.  

Kerkük düþerse, bundan en çok Kürdistan bölgesi etkilenecektir. Bu, sadece Irak için deðil, Kürtler için de muazzam bir yenilgi anlamýna gelir.

***

ÝÞID’in giderek güçlenmesi, Suriye’deki ayaklanma, Ýslami hareketlerin Batý’yla yeni karþýlaþmalarý, bütün bunlar bir yana, Musul’un iþgalinden sonra, Kürdistan sorunu, kanaatimce geçen yüzyýldan bu yeni yüzyýla taþýnan en önemli ve bölgedeki bütün dengeleri deðiþtirmeye aday bir sorun olarak tarih sahnesindeki yerini almaktadýr.

Artýk Kürt sorunu deðil, Kürdistan sorunu tartýþýlacaktýr.

Musul’un hemen hiçbir direniþle karþýlaþmadan kolayca ele geçirilmesi, bölgeyi ve 2003 sonrasý Irak’ýný iyi bilenlerin þaþýracaðý bir hadise deðildir aslýnda.

Musul Valisi, kaçýp sýðýndýðý Erbil’de, yaptýðý açýklamada, Irak ordusunun savaþçý ruhu kalmadý derken, aslýnda Irak diye bir devletin kalmadýðýný itiraf etmektedir. Baðdat yönetimi, Þiilerin çoðunluðunu bile kucaklamayan, Kürtlerle, Türkmenlerle çatýþan bir yönetim anlayýþý içinde oldu. Iraklýlýk kimliði, Irak’a aidiyet duygusu,  Saddam zamanýnda bile bugünkünden daha zayýf deðildi. Saddam’ýn Baas rejimi, kabul etmek gerekirse patrimonial bir rejimdi, bir azýnlýk rejimiydi. Ama bugünkü Maliki rejiminden daha ‘milli’ bir rejimdi.

Ortadoðu gibi, tarih boyunca yabancý iþgalcilerle mücadele edip durmuþ, Batý’nýn çizdiði haritalarla þekillenmiþ bir coðrafyada Arap Milliyetçiliðinin mezhep ve aþiret çatýþmalarýyla yok edilmesi, IÞÝD’in durdurulamayan yürüyüþünün en önemli sebeplerinden biridir.

***

Böyle bir bölgede yaþayan farklý kimlikleri, dini inançlarý bir arada tutacak iki þey olabilir ancak:

Bir üst kimlik olarak Milliyetçilik ve bu üst kimliði kabullenen insanlarý bir arada tutacak demokratik bir rejim.

Bir ülkeye aitlik duygusu ancak milliyetçi-yurtsever bir zeminde ve demokrasiyle mümkün olabilir.

Türkiye’nin bu bakýmdan bir model ülke olduðu gerçeði, Erdoðan nefreti yüzünden inkar edilse bile, kimse bu inkarý ciddiye almaz.

Bugün ciddi sorunlarýmýz olsa da, umudumuz demokrasidedir. Kürdistani kimlik, bunca kavgaya, isyana ve ölüme raðmen, hiçbir þekilde Türkiye’ye aidiyet duygusunun önünde deðildir. Türk ve Kürt Aleviler’in, yüzleri Þam, Tahran ve Baðdat’taki Þii-Nusayri iktidarlarýna deðil, Ankara’ya bakar..

Türkiye’de, Alevi ve Kürt sorunu üstünden oynan oyunlarýn dikiþ tutmamasýnýn en önemli sebebi, bu alt kimliklerin hiçbir zaman üst kimliðin taþýdýðý deðerin önüne geçememiþ olmasýdýr. Geçseydi, iþte o zaman olacaklar olurdu.

Suni ve Þii temelde kurulmuþ devletlerin milliyetçilik ve demokrasi sýnavýndan geçemediklerini, ve bugün en vahþi, gaddar  yöntemleri benimsemiþ bir takým aþiretsel gruplarýn ve aþýrý akýmlarýn karþýsýnda tutunamadýklarýný görüyoruz.

Bu bakýmdan, IÞÝD’i bir terörist grup olarak görenler kendilerin fena halde kandýrýyorlar.

Terörist tanýmlama, IÞÝD’e hem Suriye hem Irak’ta kýsa süredeki yoðun katýlýmlarý hiçbir þekilde izaha yetmez. Aralarýnda, baþka ülkelerden gelenler var elbette. Ama IÞÝD’liler aslýnda, dýþarýdan gelen yabancýlardan ibaret  deðiller. Yöntemleri, terörist yöntemler olabilir, ama onlarý herhangi bir terörist gruptan ayýran, inandýklarý bir siyasi idealleri, programlarý olmasý ve bu programý çok iyi bildikleri topraklarda hayat geçirme mücadelesi veriyor olmalarýdýr: Irak ve Suriye topraklarýnda bir þeriat devleti kurmak, yani tarihi baþa sarmak istiyorlar.

***

Geçen yüzyýlýn baþlarýnda kurulan iki devlet- Irak ve Suriye- bugün artýk sahip olduklarý  farklý mezhepler ve etnik yapýlarý bir arada tutamayacak kadar zayýflamýþtýr. Aslýna bakarsanýz bu problem, kuruluþtan bu yana hep vardý. Zaman zaman Batýlýlarýn bir tercihi olarak hanedanlarýn, zaman zaman da diktatörlerin yönettiði bu iki ülkede siyasi istikrar hiçbir zaman saðlanabilmiþ deðildi.

Bugün hala, Þam ve Baðdat ‘devletinden’ söz edilebilir belki. Ama Suriye ve Irak devletinden artýk söz edilemeyeceði çok açýk.

Sünni ve Þii Araplar’ýn, ne Suriye’de ne Irak’ta bir arada kalmalarý mümkün olabilir.

IÞÝD’in, 70’li yýllarýn Latin Amerika’sýnda kurtarýlmýþ bölgeleri ele geçirip ‘tarihsel yürüyüþler’ gerçekleþtiren gerilla örgütlerini hatýrlatýrcasýna, Irak ve Suriye içinde baþlattýðý ‘tarihsel yürüyüþ, Kerkük’ü içine alýp Baðdat’a uzanýr mý, bu çok kolay görünmüyor. Ama IÞÝD’in ele geçirdiði ve Sünni aþiretlerin hakim olduðu bölgelerde de kalýcý hale geleceðinden kimsenin þüphesi olmamalýdýr.

Yani Irak’ta baþgösteren sorun, bir güvenlik ve otorite sorunu olmaktan öte, devlet dýþý bir siyasi aktörün, beþ milyona yakýn insanýn yaþadýðý bir bölgede yeni bir egemenlik alaný elde etmiþ olmasýdýr.

Bu denklemi zor ve þiddetle ortadan kaldýrmak mümkün deðildir. Irak ordusu bugün milli karakterini kaybetmiþ bir ordudur. Ýnanç yok bu orduda. Ne bir devlete ne bir millete inanç var. Bir yanda Amerikan iþgali yýllarýnda büyük maðduriyetler yaþamýþ bir halk, ama bir yanda da maaþ bordrosuna baðlanmýþ, Amerikan iþgali altýnda beslenip büyümüþ bir asker sýnýfý var. Böyle bir sýnýfý savaþa soksanýz bile sonuç alamazsýnýz.

Türkiye’nin bu geliþmeler karþýsýndaki tutumunu ise büyük oranda rehinelerin akibeti ve kendi Kürt sorununda ortaya koyabileceði yeni politikalar belirleyecektir.

Tarih her bakýmdan hem Suriye hem Irak ve hem de Türkiye’de, Türk ve Kürt halkýný birlikte davranmaya ve bu tarihi keþmekeþin içinden birlikte kurtulmaya davet etmektedir.

Davete icabet etmeyen kaybeder ve kaybettirir.

Kürt-Türk ittifakýna, yani bu tarihsel davete icabet etmenin yolu bölgeye askeri müdahalede bulunmak deðildir. Türkiye, Suriye’ye müdahale etmeyi, bütün kýþkýrtmalara raðmen nasýl ki reddettiyse, bu tutumu Irak için de sürdürmek en doðru tavýr olacaktýr.

Bilinmeli ki, Suriye ve Irak’a müdahale etmek, Türkiye’nin kendi Vietnamýyla baþ baþa kalmasýndan baþka bir sonuç doðurmayacaktýr.

Bir ülkenin baþýna gelebilecek en büyük felaket ise herhalde ‘kendi Vietnamýyla’ baþýnýn belaya girmesidir. Bilmediði topraklarda, o topraklarýn asli halklarýyla savaþa tutuþmak zorunda kalmasýdýr.

Bu yüzden de Fransa, Amerika ve Rusya’nýn Vietnam ve Afganistan’da yaþadýklarý maðlubiyetler, bu netameli günlerde yeniden hatýrlanmalýdýr.