Nitelikli insan kaynaðý ve yurtdýþý burslarý

MEB bursiyeri bir arkadaþ Harvard’da doktora yapýp Türkiye’ye döndü. Göreve baþlama istemiyle dilekçe verdi. Bu arkadaþýn eþi, o dönem çocuk bekliyordu. Ancak arkadaþýn eþinin ve karnýnda taþýdýðý bebeðin saðlýk sigortasý yoktu: Welcome to Turkey!

MEB bursiyeri, atanana kadar memur deðil, öðrenci statüsünde. Ailesi sosyal haklardan mahrum. Oysa ayný þekilde yurtdýþýnda eðitim yapan YÖK bursiyerleri, memur statüsünde. Öðrencilik yapan bu iki kiþinin statüleri arasýnda büyük bir fark var. Bu sorun, hâlâ düzeltilmedi. Bunu geniþçe tartýþacaðým ama önce konunun neden önemli olduðuna birlikte bakalým.

Nitelikli insan kaynaðý ihtiyacý

Türkiye’nin nitelikli insan kaynaðý açýsýndan diðer ülkelerle kýyaslandýðýnda durumu, parlak deðil. Hükümet de bu durumun farkýnda. Bundan dolayý, bir süredir, eðitim reformu, sadece MEB ve YÖK’ün deðil, ayný zamanda Ali Babacan gibi ekonominin koordinasyonundan sorumlu Baþbakan yardýmcýsýnýn da ana gündemi.

Zorunlu eðitim süresinin 8 yýldan 12 yýla çýkarýlmasý da bu farkýndalýðýn bir sonucu. Paralel olarak, son yýllarda yükseköðretim imkânlarý da önemli ölçüde artýrýldý. Bütün bunlar istikametin doðru olduðunu gösteriyor. Ancak, bu istikamette önemi tartýþýlmaz olan nitelikli akademisyen ihtiyacý yeterince önemseniyor mu?

Üniversitelerin ve bilimsel araþtýrmalarýn, kalkýnma ve ekonomik rekabette çok önemli bir rolü var. Ýlk 10 ekonomiden biri olmayý amaçlayan ve 75 milyon nüfuslu Türkiye’de toplam akademisyen sayýsý, 2012 resmi verilerine göre, 130 bin civarýnda. Oysa bu sayý, nüfusu bizim yarýmýzdan az olan (35 milyon) Kanada’da -OECD’nin 2011 verilerine göre- 207 bin.

50 milyonluk Kore’de 230 bin; 46 milyonluk Ýspanya 153 bin; 80 milyonluk Almanya’da 392 bin; 118 milyonluk Meksika 326 bin; 127 milyonluk Japonya 531 bin; 317 milyonluk ABD’de 1 milyon 481 bin akademisyen var.

Açýkçasý, bizim mevcut akademisyen sayýsýyla, diðer ülkelerle rekabet etme gücümüzü artýrmamýz mümkün deðil.

Hükümetin ilgisi

Durum yukarýda özetlediðimiz gibiyse, hükümetin akademisyen yetiþtirme ve yetenekli kiþileri üniversitelere çekme çalýþmalarýna daha çok önem vermesi beklenmez mi?

Bu soruya olumlu cevap vermek maalesef zor görünüyor. Daha önce de yazdýðým üzere, akademisyen maaþlarý, ne Türkiye’de üniversite dýþýndaki kurumlarla ne de yurtdýþýndaki üniversitelerle rekabet edebilmekten uzak. Üniversite her geçen gün kan kaybediyor.

Öte yandan, nitelikli akademisyen yetiþtirmenin en önemli kanallarýndan biri olan, yurtdýþýna lisansüstü eðitim amacýyla öðrenci gönderilmesi süreçlerinde maalesef ciddi bir iyileþtirme hâlâ yapýlmadý.

5 yýlda 5 bin öðrenciye ne oldu?

Yeni üniversitelerin kurulmasýyla birlikte ortaya çýkan akademisyen ihtiyacýný karþýlamak üzere, hükümet 2006 yýlýnda “5 yýlda 5 bin öðrenci” sloganýyla, eskiden beri yürürlükte olan 1416 sayýlý kanun kapsamýnda yurtdýþýna öðrenci göndermeyi (MEB bursu) programýna aldý.

Peki, çok doðru bir hedef olan 5 bin öðrenci gönderilebildi mi?

Hayýr, maalesef gönderilemedi. Gönderilen öðrenci sayýsý, 3 binden az. Bunun çeþitli sebepleri var. Burs baþvuru koþullarý, son derece sýð bir bürokratik bakýþ açýsýyla hazýrlanýyor. Ancak bütün bunlardan daha önemlisi, artýk burs, cazip olmaktan çýkmýþtýr. Burs kazanýp faydalanmayan yüzlerce öðrenci var.

Ben de MEB bursiyeri olarak yurtdýþýnda master ve doktora yaptým. Onun için, sorunlarý iyi biliyorum. Ancak, yeni bursiyerleri dinledikçe ve mevcut verileri inceledikçe, durumun daha da kötüleþtiðini görüyorum.

Bursiyerlerin burs, zorunlu hizmet ve sosyal güvenlik gibi konularda sorunlarý var. Dünyanýn en iyi üniversitelerinde master ve doktora yapan insanlarý küstürüp, Türkiye’den baþka ülkelere geri dönmelerine sebep oluyoruz. Türkiye’ye dönenlerin ise motivasyonlarýný kýrýyoruz.

Bu konularý ve MEB’in yurtdýþýna burslu gönderilecek öðrencilere iliþkin yeni yönetmeliðini tartýþmayý sürdüreceðim zira Türkiye’nin geleceði için önemli görüyorum.