Öcalan’ýn BDP heyeti ile yaptýðý görüþmenin notlarý Milliyet gazetesinin sayfalarýna taþýnýnca basýn yer yerinden oynayacak cinsi manþetler attý. Kimisi süreç yürümeyecek, kimisi AK Parti bu iþin altýndan kalmayacak diye sevindi. Kimisi de samimiyetle korktu. Kürt sorununun çözülemeyeceðinden, silahlarýn susmayacaðýndan endiþelendi.
Kimin ne hissettiðini anlamak isterseniz notlarýn öne çýkartýlan yönlerine bakmanýz yeterli. Son bir kaç gün içinde yazýlan yazýlar, atýlan manþetler turnusol kaðýdý niteliðinde. Kimin neyi önemsediðini bariz bir þekilde ortaya koyuyor. Anlatýlanlarý cýmbýzla ayýklayanlar hem hükümeti, hem de Öcalan’ý itibarsýzlaþtýrmaya çalýþýyor.
***
Tabii ki herkes büyük bir komplonun parçasý deðil. Ama refleksler ve siyasi tercihler bilerek veya bilmeyerek bu itibarsýzlaþtýrma kampanyasýna katkýda bulunuyor. Bir taþla iki kuþ birden vurularak Öcalan ve Erdoðan ayný anda hedef tahtasýna oturtuluyor, her ikisinin güvenilmez olduðu vurgulanýyor. Ancak bu kampanyanýn asýl hedefi, asýl itibarsýzlaþtýrýlmak istenen Öcalan.
Eðer Öcalan’ýn önderlik tahtý sarsýlacak olursa, Kürtler onun yetenekleri konusunda kuþkuya düþerse, onun önerdiklerini kabul etmeyecekler, maksimalist talepler gündeme gelecek, dolayýsýyla da çözüm süreci yürümeyecek.
Bu sürecin tetiðini kimin çektiðini, notlarý Milliyet gazetesine kimin ulaþtýrdýðýný hala bilmiyoruz. Milliyet Gazetesi Genel yayýn Yönetmeni Derya Sazak, bunun bir habercilik baþarýsý olduðunda ýsrarlý.
Ancak haberi yapan arkadaþýmýz bu notlarý birinin kasasýndan çalmadýðýna göre biri tarafýndan kendisine verilmiþ olmalý. Verenin de kendince bir gerekçesi bulunmalý. Ne de olsa böylesi hassas bir konuda insanlar muhabir sevdiði ya da gazete kayýrdýðý için elindeki notlarý paylaþmaz. Notlarýný paylaþmanýn siyasi bir gerekçesi mutlaka vardýr.
Ben bu gerekçenin masum olduðunu düþünenlerden deðilim. Fakat not paylaþýmýnýn gerekçesi ne olursa olsun amacýna ulaþmadýðýna, ulaþmayacaðýna inananlardaným. Son bir kaç günde yaþananlar itibarsýzlaþtýrma çabasýnýn iþe yaramadýðýný, soruna kendini taraf kabul eden, demokrasi içinde çözümünü isteyen herkesin sürecin arkasýnda durduðunu görüyorum.
Ýmralý notlarýnýn yansýmasý ilk gün sanýlanýn aksine Türkiye’yi falan da sarsmadý. Tam tersine Türkiye’nin toparlanmasýna, konunun her boyutunun tartýþýlmasýna, olayýn normalleþmesine yol açtý. Ýtibarsýzlaþtýrma çabasý da sonuçsuz kaldý. Kürtler Öcalan’ýn etrafýnda kilitlendiler, onu kendileri için bir “baþ müzakereci” olarak gördüler. Bu þartlar altýnda Kandil ya da baþka bir yerin Öcalan’ýn otoritesine karþý çýkmasý çok daha zor olacak.
Yakýnda “ama Öcalan þunu demiþ, bunu demiþ” tartýþmalarýnýn da anlamýný yitireceðine þahit olacaðýz. Onun dediklerinden çok yaptýklarýna, önereceðe ateþkese, müzakere etmek isteyeceði çözüm yöntemine odaklanacaðýz. Diyebilirsiniz ki Öcalan’ýn eli kanlý. Haklýsýnýz, ama barýþlar savaþlarýn sonunda olur, mütarekeleri de eli kanlý insanlar imzalar.
***
Unutmayalým ki bizim Kürtler adýna konuþabilecek, PKK’nýn silah býrakmasýný saðlayabilecek bir muhataba ihtiyacýmýz var. O muhatap beðensek de beðenmesek de Ýmralý’da bulunuyor ve silahlarýn susmasý için þansýný deniyor. Eðer çözümü biraz önemsiyorsak, her iki taraftan da insanlarýn ölmemesini, sakat kalmamasýný istiyorsak, o muhataba iyi bakmamýz gerekiyor.
Tehdit ediyormuþ, egosu büyükmüþ, AK Parti’yi o kurtarmýþ bunlarýn hiçbir önemi yok. Býrakalým muhatabýmýz istediðine inansýn. Yeter ki söyledikleriyle, yaptýklarýyla, “önderliðiyle” bu ülkeye barýþýn, demokrasinin, refahýn gelmesine yardýmcý olsun. Bu zaten onun son þansý. Eðer bu kez baþaramazsa, örgütüne söz geçiremezlerse, Ýmralý’da unutulmaya mahkum olacak...