‘Normal olmayan bir süreç'ten geçerken…

Son haftalarda yaþanan iç siyasî gerilimin sebeplerine, mantýðýna; bir takým þehirlerin halký tarafýndan seçilen 'þehir eminleri'nin, belediye baþkanlarý'nýn, devletin merkezî irade ve otoritesince azledilmelerine kýsaca deðinelim...

Böyle bir hassas anda, bazý belediye baþkanlarýnýn 'mahallî kral' konumlarýna son verilmesi, onlarýn seçimlerini de gerçekleþtiren mevcut kanun düzeninin yargý kurumlarýna göre ele alýnmalý ve bu konuda bir gevþeklik, umursamazlýk yaþansaydý, o zaman nelerle karþýlaþýlabileceði de düþünülmelidir.

Ama bazý ayrýlýkçý liderler dün gece, 100 yýl öncelerde yaþanmýþ olan -Müslümanlara çok pahalýya mal olan-silâhlý ayaklanmalarýn tekrarlanabileceðini bile ekranlardan dile getiriyordu. Bu zehirli seslere müsaade edilirse, bünyemiz tekrar zehirlenir.

*

Bugünün dünyasýnda Ýslâm Milleti'nin kurtuluþu için, beþerî planda 'Cihanþumûl Ýslam Birliði'nin gerçekleþtirilmesi'nden baþka çare olmadýðýný düþünen ve ýsrarla savunan bir Müslüman olarak belirtmeyim ki...

Amerikan emperyalizminin 80-100 yýldan beri devam eden ve hele de son yýllarda tahrik, eðitim ve silahlandýrmalarýyla daha da tutuþturulmak istenen bir sosyal yangýnýn alev dalgalarýnýn sýcaklýðý yüzlerimize, idraklerimize nice zamandýr yansýyor.

Þunu 'devlet mekanizmasýna sahip olmanýn refleksleri'ne iþaretle belirtelim ki, 'nefsin korunmasý içgüdüsü', sadece canlý organizmalar için deðil, canlý bir organa, benzetilen devlet mekanizmalarý için de geçerlidir.

Bir devlet içinde ayrý bir devlet oluþturmak sevdasýna sürüklenen ve silâha sarýlmýþ olanlardan ya, bir taraf yenilgiye uðratýlýr ve teslim alýnýr, ya bir uzlaþmaya varýlýr; ya da, o silâhlarla netice almak isteyenlerin iki tarafý da kýrýlýr... Ondan da kimlerin istifade edeceði, Osmanlý'nýn tarih sahnesinden silinmesi sonrasýnda görülmüþtür.

*

Yakýn geçmiþi bir daha hatýrlayalým...

100 yýl öncelerde, 1. Dünya Savaþý'ndan aðýr maðlûbiyetle ve Müslüman halklar birbirimizden koparýlmýþ ve her bir parçanýn baþýna da, yerli halkýn içinden olduklarý halde, kalp ve beyinleriyle galip güçlere baðlý, yerli kuklalardan diktatörlerin oturtulduðu bir facia yaþadýk... (Sadece Arap halklarý içinde 24 küsur devletçik oluþturulduðunu hatýrlayalým...) Ve bugün Müslümanlar olarak baþýmýzda bize hükmeden devletlerin sayýsýnýn 55-56'yý bulmasýyla neredeyse övünüyoruz. Bu çokluðun bizi daha bir periþan ve zayýf duruma getirdiðinden nicelerimiz o kadar habersiz ki, emperyalist güçler, Filistin'e gönderdikleri 'Siyonist Ýsrail' isimli 'kuduz kelp'leriyle hepimizi çaresiz duruma düþürürken; hepimiz 'Niye çaresiziz?' diye hayýflanýyoruz da, 'Müslüman halklar' olarak hayatiyetimizi, þerefimizi, inadýna daha bir güçlü 'inanç birliði' ve 'Ýslam Milleti' anlayýþýyla gerçekleþtirebileceðimizi göz ardý ediyoruz...

*

Biz Müslümanlar 'Ýslam Milleti' olarak zaman zaman aðýr yenilgilere ve iç zaaflara sürüklenmiþ olsak da, sonunda toparlanmasýný bilmiþtik...

-Geçenlerde, Cumhurbaþkaný Tayyib Erdoðan'ýn net beyanatýnda ifade edildiði üzere-, Bizans Ýmparatorluðu'na karþý, -Türk, Kürt, Arap ve sair bütün Müslüman unsurlarýn desteðiyle- Miladî /1071'de Malazgirt'te kazanýlan büyük zafer birlik þuuruyla elde edilmiþti. Ama o zafer sonrasýndaki büyük mücadeleler sonrasýnda, 170 sene sonralarda, 1243'deki Kösedað Yenilgisi'ni de tatmýþ ve Moðol Ýstilasý'ndan periþan olarak çýkmýþ ve o coðrafyadaki bütün Müslüman halklarýn ortak devleti olan Selçuklu Devleti parça-parça olmuþtu... Ve amma, o küllerin içindeki bir kývýlcýmýn miladî-1300'lerde yeniden tutuþturduðu ocakla, 600 yýlý aþkýn bir süre daha dünya sahnesinde önemli bir mevcudiyet göstermiþtik; Ýslam Milleti'nin büyük bir kesimi olarak...

*

Amma, son 100-150 yýlýmýzda Müslüman toplumlarýn her bir kesimine kan soyu, dil beraberliði veya farklý coðrafyalardan oluþa ya da farklý deri renkleri gibi özelliklere üzerine kurulu sahte ve haram üstünlük veya düþkünlük iddialarýna aðýrlýk veren anlayýþlar Müslüman toplumlarýn beynini ve kalbini de zehirledi...

Son 100 yýlýmýz ise, zaten, 'Ne mutlu filan kavimdenim...' naralarýyla geçti ve bir 'kan zehirlenmesi'ne uðradýk... Halbuki Âdemoðullarýnýn kanlarýnýn hiç birisi arasýnda yaratýlýþtan gelen bir üstünlük yoktu...

Ama 100 yýlý aþkýn zamandýr bir kavmiyetçilik bayraðýný taþýyan bir hareketin lideri bile, 2-3 ay önce, Kur'an-ý Mubîn'in hükmüne sarýlarak, 'Üstünlük soyda deðil, takvadadýr.' dedi; bu bir uyanýþtýr, inþallah...

*

Ve amma, kendilerini halk kitlelerine 'þehirlerinin emini' olarak seçtirdikten sonra bazýlarý, malum þeytani güç odaklarýnýn da teþviki ve silâhlý desteðiyle, devlet sistemini içinden felç edebileceklerini düþündüler.. Ve amma, bazýlarý, bu son azillerle baþka bir þeyi daha anladýlar ya da anlamýþ olmalýlar...

*

Hatta ayrýlýkçý hareketler içinde yer alan bazý etkili mahallî liderler, býrakalým, Amerikan emperyalizmini, 'Siyonist Ýsrail rejiminin yanýnda yer aldýklarýný' bile gizlemiyorlar...

(Geçen hafta, Almanya'dan gelen Diyarbakýrlý bir arkadaþ, iki hemþerisini getirdi, görüþmek ve dertlerini anlatmak istedikleri gerekçesiyle...

Gelip konuþtuklarýnda, asýl söz sahibi durumunda olduðu anlaþýlan, kendilerini nispet ettikleri 'Kürt halkýnýn Yahudilerin kucaðýna itildiðini' bile iddia edebildi. Tabiatýyla, bir görüþmenin bu minval üzere devamý imkânsýzdý ve gittiler. O kiþinin, Müslüman Kürt halkýný, günlük dünya dengeleri ve emperial entrikalar içinde Siyonist Ýsrail rejimiyle birlikte olmaya mecbur edildikleri gibi bir algý oluþturmaya çalýþtýðý anlaþýlýyordu. Esasen çaðdaþ firavunlardan Netenyahu ve etrafý da bu konuda yoðunluklu propaganda çalýþmalarýndan geri kalmýyor...)

*

Bazý zaaflarýna raðmen, yine de Müslümanlarýn elindeki büyük bir güç olan Osmanlý Devleti'nin yýkýlmasýnda ve üzerinde yükseldiði aslî deðerlerin havaya uçurulmasýnda, baþta Ýngiliz emperyalizmi olmak üzere, bütün þeytanî güç odaklarýnýn asýrlar süren þeytanî iþbirliði görülmelidir...

Müslüman halklarýn bünyesine o izmihlâl/ çöküþ döneminde ârýz olan hastalýklarýn baþýnda bir çocukluk hastalýðý olan 'kabilecilik ve kavmiyetçilik ya da ulusçuluk' cereyanlarýnýn tekrarlanmasýna müsaade edilmemeli ve geçmiþten gelen tortular da temizlenmelidir.

Müslümanlarý birbirine baðlayan asli etken bugün de 'Biz Ýslam Milletiyiz' veya 'Millet-i Ýbrahîmiz' diyen bir bütünleþmekten geçer.

*

Sözümü, Gümüþhanevî Mustafa Çelebi'nin mýsralarýyla kapatayým:

'Geçmez mi?' deme, bu þeb-i siyah, bu zulmet-i peydâ,

'Bitmez mi?', deme, Ümmet-i Muhammed'de, bu hâb-ý gaflet...

Vakt-i þâdi de gelir, mevsim-i mihnet de geçer...

Gün dolanýr ,þafak söker, bir Musâ gelir-geçer...

'Görmez mi?' deme bu kanlý istilâyý, Rahmet-i Rahman,

Mühlet ile ihmal olmaz, ism-i Muntakîm gelir-geçer...

*