Türkiye’nin en muhtaç olduðu kavram normalleþme; beþ-altý sene önce bu eþik de aþýlýyor, nihayet normalleþiyoruz artýk dedik ama, heyhat, olmuyor da olmuyor iþte bir türlü.
Uludere konusu her boyutuyla normalleþmediðimizin en bariz göstergesi; tüm geliþmeler, yaþananlar, tartýþmalar maalesef bunu gösteriyor.
Normal bir demokratik hukuk devletinde Uludere tipi bir olayýn, 28 Aralýk 2011 tarihli, en geç 15 Ocak 2012’de her boyutuyla, hukuki, askeri, siyasi, vicdani boyutlarýyla noktalanmasý gerekir idi.
Çok hýzlý yürütülen þeffaf bir idari soruþturma süreci meseleyi on beþ günde çözerdi.
Ortada her þeyden önce bir istihbarat faciasý var; bu istihbarat faciasýnýn sorumlularýný askeri hiyerarþi, devlet hiyerarþisi içinde bulmak bu kadar zor olmasa gerek.
Arkasýndan da bu istihbaratý teyit etmeden kullanan ve 34 vatandaþýmýzýn ölümüne neden olan icraat var; bir de, anormal bir rejimi olmayan ülkelerde, bu iþin, Milli Savunma Bakaný üzerinde kalmasý gereken siyasi boyutu var.
Bu iliþkiler silsilesi belirlidir, tüm istihbarat, icraat ve siyaset sorumlularý hemen görevden alýnýrlar, yýldýrým hýzýyla yargýlanýrlar ve bu korkunç konu vicdanlar tatmin edilerek kapatýlýr, mesele bu kadar basittir, normal bir ülkede baþka türlü bir çözüm düþünülemez.
Konu sadece bir adalet, vicdan ya da kürt vatandaþlarýmýzý siyaseten tatmin meselesi de deðildir.
Uludere iþinin içinde bizim öngöremediðimiz dalavereler, mesela, anayasa sürecinde ipleri kopar(t)ma, TBMM çoðunluðunu elinde tutan AK Parti ile kürt vatandaþlarýmýzý karþý karþýya getirme gibi bir plan yoksa, konu özünde çok vahim bir askeri etkinsizlik, beceriksizlik, acemilik meselesidir.
Mesele uzadýkça, konunun siyasi düzeyde tartýþýlmasýnýn harareti yükseldikçe, iþin askeri etkinlik meselesi de o ölçüde tartýþýlamamaktadýr.
Olay muhtemelen yeni bir 1974 Kocatepe olayý gibi bir olaydýr; yanýlýyor isem birileri beni düzeltsin, Kocatepe’nin komutaný ileriki yýllarda Deniz Kuvvetleri Komutaný, gemimizi batýran pilot da Hava Kuvvetleri Komutaný olmuþlardýr.
Uludere’de yanlýþ istihbaratý veren kiþi de ilerde belki MÝT müsteþarý, icraatý yapan kiþi de kuvvet komutaný olabilir, burasý Türkiye’dir, anormal iþlere alýþkýn olmamýz lazýmdýr.
Meselenin anormallik boyutu yazmakla bitecek gibi deðildir.
Cumhurbaþkanýmýz Sayýn Gül, “elimde yetki olsa, DDK’yý (Devlet Denetleme Kurulu) devreye sokardým” þeklinde bir ifade kullanmýþtýr.
Gül’ün olmayan yetkisi Anayasa’nýn 108. maddesinde ifadesini bulan Silahlý Kuvvetlerin DDK kapsamý dýþýnda býrakýlmýþ olmasýna dayanmaktadýr.
AB sürecinde, 12 Eylül 2010 referandumunda bu berbat vesayet maddesi neden deðiþtirilmemiþtir?
Hadi diyelim ki bu deðiþiklik yeni anayasa sürecine býrakýldý, peki yeni Ombudsman yasasýnda asker neden yine kapsam dýþýnda tutulmuþtur?
Anormallik isterseniz bizde çok vardýr; alýn size bir baþka anormallik.
Uludere sürecinde Milli Savunma Bakaný nerededir?
Üs komutaný korgenerallerin kendisini bakan olarak karþýlamadýðý üs ziyaretleri mi yapmaktadýr hala?
Milli Savunma Bakanlarý 1961 ve 1982 anayasalarýna göre ne iþ yaparlar, görev tanýmlarý nedir?
Askeri konularda yetki ve sorumluluklarý nedir?
Türkiye’de milli savunma bürokratý olan komutanlarýn Milli Savunma Bakaný’na baðlý olmamalarý anormal durumu ne zaman deðiþecektir?
Uludere tipi bir olayda ilk istifa etmesi gereken kiþi, normal bir ülkede, Milli Savunma Bakanýdýr, ama bizim ülkemizde yetkisiz ve sorumsuz bir bakandan istifasýný istemek de hakkaniyete uygun deðildir doðrusu.
Her þey normal olsa idi, Uludere meselesi hem idari hem de vicdani olarak 15 Ocak günü kapanýr, hem Baþbakan, hem Türkiye, hem AK Parti bu kadar yýpranmaz idi.
Gömleðin düðmelerini yukarýdan yanlýþ iliklemeye baþlarsanýz aþaðýda karþýnýza Uludere krizi çýkar.
twitter.com/KarakasEser