Nutuk atmıyor milletle konuşuyor

Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun ilk iki mitingini, Erzurum ve Sivas’ı izlemiştim. Önceki gün de Sinop, Tokat ve Amasya mitinglerinde birlikteydik. 

Okuyucular hatırlayacaktır, seçime 2,5 ay kala sanki seçim olmayacakmış gibi bir hava olduğundan sözetmiştim. Erzurum mitinginde katılım yüksekti ama bir ‘seçim atmosferi’ henüz oluşmamştı. Sivas’ta seçim havası biraz daha belirgindi ve sahnedeki siyasetçiyle meydandaki seçmen arasında ‘diyalog’ daha iyiydi.

Sonraki mitinglerde bu ‘nisbi durgunluk’ yerini daha canlı bir seçim atmosferine bıraktı. Aynı süreçte diğer partilerin de sahaya inmesi buna katkıda bulundu.

Davutoğlu mitinglerinin katılım ve heyecan ivmesi, partililer tarafından ‘işaret’ olarak değerlendiriliyor. Özellikle İstanbul mitinginin ‘milyon katılımlı AK Parti mitingleri’ serisine eklenmesi, bu heyecanın göstergesi.

Sinop’a giderken, AK Parti’deki iyimserliği arttıran mitingleri de test etme fırsatı olacağını düşünüyordum. Zira Sinop ‘AK Partili bir şehir’ değil. Seçim sonuçları sağ ve sol arasında, çoğu zaman sola eğilimli çıkar. Az olan nüfusunun önemli bir kısmı emeklilerden oluşur. Şehirler arası yol üzerinde kurulu olmadığı için ‘gelen geçeni’ azdır. Ve belki bundan dolayı da araştırmalarda “Türkiye’nin en mutlu şehri” çıkar...

Zihnimde ‘kimseye eyvallahı olmayan şehir’ diye kalması da bundan.

Sinop’ta yol boyunca cep telefonlarıyla fotoğraf/video kaydı yapan, el sallayan insanları görünce şaşırdığımı itiraf edeyim. Meydandaki kalabalık ve heyecan bu yüzden şaşırtmadı.

‘Yaşam tarzı’ Sinoplular’ı birbirinden uzaklaştırmamış. Meydanda ‘farklı tarzlar’ın yan yana bayrak sallaması bunun kanıtı.

Mitinge katılanların ellerinde parti bayrağı kadar Türk Bayrağı da vardı.

Davutoğlu, meydanın heyecanını ‘diyalog’a çevirmeyi başarıyor. ‘Nutuk’, kısa sürede ‘karşılıklı konuşma’ya dönüşüyor. Bu da heyecanı arttırıyor.

Ve miting karşılıklı sözleşme ile tamamlanıyor.

Davutoğlu’nun pankart açarak çaya davet edenleri de kırmaması, ‘Erdoğan tarzı’nın devamı. Bu, bir AK Parti geleneğine dönüşmüş.

Sinop, 7 Haziran akşamı seçim haritasında ‘sarı’ renge boyanırsa şaşırtıcı olmayacak.

Tokat ve Amasya mitingleri ise AK Parti lehine olan tablonun değişmeyeceğini gösteriyor. Karşılama ve uğurlama, miting meydanlarının tamamen dolu olması ve heyecan bunun kanıtı.

Her iki şehirde de Davutoğlu ile karşılıklı konuşma şeklinde geçti mitingler. Ve sahnedeki siyasetçi de, meydandaki seçmen de ‘birbirlerinin mesajını’ almış olmanın tatminiyle ayrıldı...

Biz de görülmesi gereken üç şehri görmüş olarak...

‘Merkez şehir’i neresi?

Seyahatimiz sırasında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ‘Merkez Ülke’ projesini açıkladı. Başbakan Davutoğlu da bu kavramın kendi kitabından alıntı olduğunu, muhalefetin geriden geldiğini söyledi meydanlarda.

Başbakanlık ekibindekilerle konuştum.

“Teknik olarak itirazınız var mı” dedim.

Özetle, “Biz hava, kara ve demiryollarıyla yakın coğrafyaya, Asya ve Afrika’ya bağlanarak tüm Türkiye’yi bir ‘merkez ülke’ yapıyoruz, CHP ise bir ‘özel statülü şehir’ oluşturarak her şeyi orada toplamayı öneriyor. Tarım ve sanayi üretim noktaları ile lojistik merkezlerini belirledik, bağlantı yollarını yaptık, limanlara bağladık. Şimdi hızlı trenlerle ve yeni otoyollarla da bağlayacağız. Ama tek şehirde değil, üretimi ve lojistiği tüm Türkiye’ye yayarak her yere iş ve kazanç getirerek yaptık bunu. CHP, ‘göçü bitireceğiz’ diyor, ancak bu ‘merkez şehir’de öngördüğü 3 milyon nüfus nereden göçecek?” dediler.

AK Parti eleştirilerini seçime kadar dile getirecek, CHP projesini hazırlayanlar da cevap verecek, biz de aydınlanacağız.

Ancak CHP’nin sunumunda dikkatimi çeken nokta bu ‘merkez şehir’in yeri. Yer açıklanmadı ama okların çıktığı nokta Doğu ve Güneydoğu’nun kesişme yerini gösteriyor. Oralarda 3 milyonluk bir şehir kurmaya en elverişli bölge Elbistan havzası.

Bir yer işaret edilmek istenmeseydi, okların Türkiye’nin ortasından çıkması beklenirdi. ‘Böğründen’ çıkıyorsa, noktasal bir işaret olarak yorumlayabiliriz.

Ayrıca, bölgeye bakılırsa CHP’nin oy çıkaramadığı şehirlere mesaj verdiği de açık.

Herşeye rağmen, seçim kampanyaların siyasi kavgalar yerine ekonomik projeler üzerinden yürümesi güzel.