Nutuk'ta da 19 þifresi aradýlar

Bir zamanlar Kur’an’ýn þifrelerini matematiksel yöntemlerle çözdüðünü savunanlarýn ortaya attýðý 19 Mucizesi sonunda Nutuk’ta da ortaya çýktý. Ýki týp doktoru matematiksel yöntemlerle Nutuk’taki þifreli mesajlarý çözmeyi baþardý!

Ýki týp doktorunun kafa kafaya vererek Nutuk’un gizli þifresini çözmesi hayli yeni sayýlýr. Bundan önceki kuþaklarýn bu gizli þifreden yoksun kalmýþ olmasý hakikaten üzücü. Ama yine de þanslýyýz, ya bizim kuþak da bundan habersiz kalsaydý; hele hele AKP’nin iktidar olduðu böylesine dehþet bir devirde!

Yazarlar þöyle bir yöntem uygulamýþlar: Nutuk metnini ham veri olarak bilgisayara yükledikten sonra kendilerince analize tâbi tutmuþlar. Ama daha baþýnda belki de korkunç bir yöntem hatasý yapmýþ olabilirler. Çünkü Nutuk’un son cildindeki belgeleri bu analize dahil etmemiþler. Nutuk’un matematiksel uyumu belki de daha iþin baþýnda tehlikeye düþmüþ olabilir. Çünkü, Atatürk’ün gizli þifresini metne iþlerken vesikalarý da iþin içine katmadýðý gibi bir varsayým daha baþýnda yazarlar tarafýndan ön kabul haline getirilmiþ ki, bundan nasýl emin olabildiklerini kitapta hiçbir þekilde açýklamýyorlar. Oysa yöntem olarak hayli iddialýlar. Ama vesikalar cildinin bu analizin tamamen dýþýnda tutulmasý, belki de gerçek þifrenin yine gizli, saklý kalmasýna neden olmuþ da olabilir. Yazarlarý uyarmak elbette herkesin hakký; ne de olsa Atatürk’ün belki de yüzyýllar ötesine uzanacak kehanetlerinden yoksun kalýnmasý gibi bir tehlike söz konusu.

Gizli þifre açýða çýkýyor sonunda

Yazarlar, daha sonra Nutuk metninde yer alan sözcüklerin tekrarýný saymýþlar. Mesela Almanya kelimesi on üç kez mi geçmiþ; yazarlarýn bu gizli þifreden çýkardýklarý anlam, geçmiþte 14 Aralýk 1913 tarihinde Liman von Sanders heyetinin Osmanlý Devleti’nde iþe baþlamasýdýr. Atatürk’ün herkesin zaten kolayca ulaþabileceði bir geçmiþ tarih bilgisini gizli þifre olarak Nutuk’a kazýmasýndaki mana ne kadar bilinemese de, ortada yine de teknik bir sorun olduðu muhakkak. Çünkü bu tarih eski takvimle 1 Aralýða denk düþmektedir! Acaba Atatürk geçmiþteki bir olayý hatýrlatýrken, üstelik bunu gizli þifreyle yaparken, 1925 yýlýnda kabul edilen yeni takvimi mi gözetmiþti, yoksa eski takvimi mi? Ýþte sonu gelmesi imkâný olmayan bir tartýþma daha açýlmýþ bulunuyor!

Bunun gibi pek çok kelime sayýlmýþ araþtýrmada, fakat pek çoðunun ne geçmiþle ne de gelecekle irtibatý kurulmuþ. Mesela Amerika kelimesinin tam altmýþ dokuz kez geçmiþ olmasýnýn gizli bir anlamý olup olmadýðýný bilemiyoruz, çünkü yazarlar 69 rakamýyla ilgili en küçük bir ilinti kurmamýþlar. Yazarlara göre 1869 ABD’de köleliðin kaldýrýlma tarihi olarak kendisini belli ediyor, fakat diðer yandan yüz yýl sonra da kadýn haklarýnýn gündeme geldiði yýl olarak önemliymiþ. Acaba Atatürk bununla bize ne demek istemiþ olabilir diye düþünenlere bir ipucu da benden: Daha geçendeki kürtaj tartýþmalarýna bir göndermede bulunma imkâný acaba yok mudur bu gizli þifrede? Ya da Bolþevik sözcüðünün sadece yedi kez geçmesi ne anlama gelmektedir? Yazarlarýn dediði gibi, 7 Temmuzda tutuklama kararý üzerine Lenin’e bir gönderme midir, yoksa bambaþka bir 7 Temmuzdan mý söz edilmektedir? Yine spekülasyonun sonu gelmeyecek bir tartýþma. Ya elli dokuz kez geçen Bursa kelimesine ne demeli? Yazarlar bunu 1859 senesinde yapýlan Bursa Hünkâr Köþkü’ne baðlýyorlar; neden böyle bir atýfta bulunulmuþ olduðuna en küçük þekilde deðinmeden. Benzer bir örnek Kastamonu’nun yirmi dört kez geçiyor olmasý, bu da Atatürk’ün 24 Aðustos 1925 tarihinde þapka giymesine iþaret ediyor. Nutuk’ta reisicumhur sözcüðünün yirmi sekiz kez geçmesi de, Atatürk’ün halka ancak 1928 senesinde devrimleri anlatmaya baþlamasýna yoruluyor. Ayrýca unutulmasýn ki ayný tarihte cumhurbaþkanýnýn yemin metni de deðiþtirilmiþti.

Atatürk’ün kehanetleri

Yazarlara haksýzlýk da etmeyelim ama; metinde geçen küçük ve büyük harfle yazýlmasýna göre kelimelerin matematiksel gizlerini ayrý ayrý deðerlendirmeleri göz yaþartýcý; çünkü böylece mesela cumhuriyetin altmýþ iki kez geçmesi, onlar açýsýndan Atatürk’ün 1962 yýlýnda Talât Aydemir’in yapacaðý darbeyi öngörmesinden baþkaca bir þey deðildir. Nedense bu kez geriye deðil de, ileriye yönelik bir tarih bulmak tercih edilmiþ. Yine Diyarbakýr ve Diyarbekir’in birlikte otuz yedi kez geçmesi, kentin adýnýn 1937 yýlýnda deðiþtirilmesiyle ilgilidir. Eser sözcüðünün yirmi yedi kez geçmesi, Nutuk’un 1927 senesinde okunmasý anlamýna gelmektedir. Ya da Fransa kelimesinin otuz altý kez geçmesi, Hatay’ýn 1936 yýlýnda Türkiye’ye katýlacaðýný müjdelemektedir. Ýstiklâl kelimesi Nutuk’ta otuz altý kez geçmektedir ve bu da Mehmet Âkif Ersoy’un 1936 yýlýndaki ölümünü öngörmektedir. Kürt kelimesinin nedense tam on dokuz  kez geçmesi, acaba geleceðe iliþkin bir öngörü müdür, yoksa geçmiþteki bir tarihe atýf mýdýr sorusunu maalesef yanýtlayamayacaðým, çünkü yazarlar da bu soruyu boþ býrakmýþlar; fakat okuyucular bunu mesela 2019 olarak deðerlendirebilirler.

Nutuk söylediðiyle deðil, saklý gerçeðiyle daha mý deðerli?

Eh nihayet þurada birkaç sene kaldý, kehanetin sonucunu görmeye! Nutuk’ta yazarlara göre tarihsel göndermeler büyük bir isabetle kaydedilmiþti, fakat bazýlarýndaysa “küçük zaman kaymalarý” saptanmýþtý. Yine de yazarlar çalýþmalarýndan kuþku duyuyorlar; gizli þifrenin açýða kavuþturulmasýnda yetersiz kalabileceklerinden endiþe ediyorlar ve baþkaca çalýþmalarýn gereðini vurguluyorlar. Ýþin tuhafý yazarlar, Nutuk’tan alýnacak ana fikrin Atatürk’ün bizleri gelecekte iç ve dýþ düþmanlara karþý uyarmasý olarak deðerlendiriyorlar; iyi güzel, fakat bunu keþfetmek için bu kadar çaba ve gayrete ne gerek vardý acaba? Zaten Nutuk’un gençliðe hitabe tarzýndaki finali bunu açýk olarak belirtmektedir. Bu uyarý gizli bir þifre olarak neden saklanma gereði duyulmuþ hiç anlaþýlamýyor.

19’un sýrrý

19 rakamýnýn Atatürk’ün hayatýndaki önemi yazarlarýn gözünden kaçmamýþ: Ýlk önce tabiî ki doðum tarihi olan 19 Mayýs 1881! Kaç kez yazýlacak çizilecek bilemiyorum artýk, Mustafa Kemal’in 19 Mayýs olarak belirtilen doðum günü gerçek doðum günü deðildir; kendisinin sembolik önemi olduðunu düþündüðü ve kendisine uygun gördüðü tarihtir. 1881 de yanlýþtýr; gerçek doðum yýlýnýn 1880 mi, 1881 mi olduðunu muhtemelen hiçbir zaman bilemeyeceðiz. Bir zamanlar 1880 olarak ders kitaplarýna ve pullara bile geçmiþti. Sonra 1881 daha uygun görülmüþ olmalý. Biri araþtýrsa keþke, bu geçiþ tam olarak ne zamana denk gelmiþ diye. Dahasý da var: Mustafa Kemal Atatürk ismi ve soyadý tek tek harfler toplandýðýnda 19 ediyor. Gençliðe hitabe de 19 cümleden ibarettir; buradaki tek sakýnca bu kýsmýn Ýsmet Ýnönü tarafýndan yazýldýðýna iliþkin iddiadýr. 19 Mayýs 1919 tarihinde üç tane 19 rakamý olmasý, Atatürk’ün ömrünün de 3 çarpý 19 olmasýyla ilintilidir. Ayrýca 19 Mayýs 1919’da Atatürk’ün yaþýnýn 2 çarpý 19 eþit 38 olmasý baþkaca bir iþarettir. Bu da matematiksel olarak doðru olmayacak korkarým, çünkü Atatürk’ün yaþý tam olarak bilinmemektedir. Muhtemelen bilinenden daha erken bir tarihte doðmuþtur. Bütün bunlardan tatmin olmayan okuyuculara iki örnek daha vererek konuyu kapatýyorum: Ne mutlu Türküm diyene ile istikbâl göklerdedir özdeyiþlerinde bulunan harfleri bir sayýn bakalým kaç çýkacak? Ya tabiî ki 19. Ve son olarak doðum ve ölüm yýllarý 19 sayýsýnýn katlarýdýr. Cenazesi de 19 Kasým’da Ýzmit’e götürülmüþtü zaten.

Niçin 2005 yýlýnda incelemeye tabi tutuldu

Eðer biz de yazarlarýn izinden gidecek olursak, sanýrým þu soruyu sormakta haklý oluruz; yazarlarýn özellikle vurgulama gereðini duyduklarý “çok fazla tesadüf tesadüf deðildir” özdeyiþi madem ki ciddîye alýnacaktýr, o halde Nutuk’un niçin 2005 yýlýnda böyle bir incelemeye tâbi tutulduðunu öðrenmek hakkýmýzdýr. 2005 bir tesadüf olabilir mi? Sanýrým hayýr; nedense ulusalcýlýðýn zirveye taþýnmakta olduðu bir sýrada Nutuk’ta geleceðe iliþkin kehanet arama; Atatürk’ün söylediklerinden hareketle gerçekte söylemeyip gelecek kuþaklarýn araþtýrmalarýna emanet ettiði kehanetlerinin keþfedilmesini saðlama çabalarý, Atatürk’ün ve Atatürkçülüðün ulusalcý eksende yeniden þekillendiði döneme denk geliyorsa eðer, bu elbette basit bir tesadüf sayýlamaz. Aksine, bu ve benzeri bütün “araþtýrmalar”, ulusalcýlýðýn þahlanýþýna eþlik ettiler. Amaç tekti; Atatürk’ün söylediklerinden yeterince yararlanýlacak bir þey bulunamadýðýnda, bizzat Atatürk’ün gizli hakikatlerine müracaat etmenin gerekli ve mümkün olduðuna inanmak ve inandýrmak. Yani Atatürk yaþasaydý ne derdi, ne yapardý tarzýndaki yaygýn sorularý, “ikna edici” bir þekilde yanýtlamak; sonra internet üzerinden alýcý kitleye propaganda etmek. Bu türden “zengin” ikramlar zamanýnda piyasayý epey doldurdu ve doyurdu. Lâkin mesela bu kitabýn yeni baský yapmamasý tabiî üzücü. Bu piyasanýn bile daraldýðýný gösteriyor. Hatýrlar mýsýnýz bilmem, Atatürk’ün öte âlemden seslendiðini duyanlar, bu kez Nutuk’ta keramet ve kehanet avcýlýðýna çýkmýþ olmasýnlar sakýn? Atatürk’ü modern bir Nostradamus haline getirmek isteyenler iþi bayaðý ilerletmiþler; MacArthur’la görüþmesinde onun ikinci dünya savaþýný nasýl yýllar öncesinden öngörüp, hatta sonucunu bile týpa týp anlattýðýyla iftihar etmiþlerdi. Ah her þey yolunda gidebilirdi, bu palavralarý ortaya döken tarihçiler olmasaydý!

Nutuk’un þifreli gizli söylevi

Bu gizli þifreyi çözebilmek için yazarlar, Nutuk’ta 19 kere tekrar edilen kelimeleri ilk kullanýldýklarý þekilde sýraladýklarýnda, kelime dizisine sâdýk kalarak, özel isimlerin de gerçek anlamlarýný göz önüne alarak, bu kelimelerden Atatürk’ün anlatmak istediðini kaleme almýþlar. Elbette bazý “eksik” kelimeleri de “hadlerini aþarak” kendileri tamamlamak zorunda kalmýþlar. Ýlk baþta özgün metin anlamsýzdýr; mesela ortaya çýkan özgün metin “orada dedikten bunda cuma vezaifi yüzbaþý Fahrettin cepheye fikri” tarzýnda sýralanmaktadýr; ancak yazarlar, bu gizli þifreyi de þöyle çözmeyi baþarmýþlardýr: “bunda toplanma görevi yüzbaþýnýndýr; büyük þerefli cephe düþünülmelidir.” Ancak bilgisayarda analiz veri deðerlendirme aþamasýnda yapýlan bazý teknik yanlýþlýklar yazarlarýn dikkatini çekmiþtir; bu durum yeni yeni deðerlendirmelere neden olur. Ve sonunda gerçek bütün açýklýðýyla birdenbire ortaya çýkar; meðerse Atatürk tam da bugünleri iþaret etmektedir; 2010-2016 yýllarý Kürt baðýmsýzlýðýndan tutun da þeriat devletine kadar giden yoldaki her þeyi görmüþtür ve haber de vermiþtir. Allahtan þifre kýrýlmýþ ve halkýmýz bu gafletten uyandýrýlmýþtýr. Gerçi yazarlar araþtýrmalarýnda zaman zaman “akýllarýnýn karýþtýðý”ndan söz etmektedirler; ne diyelim, týpký çocukluðumda okula giderken ninemin duasýný tekrar etmemin dýþýnda elimden maalesef bir þey gelmez: Allah zihin açýklýðý versin!