Off the record/kayýt dýþý’ olarak söylenir, ancak açýkça telaffuz edilmezdi.
23 Kasým 2014’te en yetkili isim gündeme getirdi.
Cumhurbaþkaný Erdoðan, o günlerde Kandil, batý medyasý ve kimi Türk yazarlarýn ‘ayný cümlelerle’ dile getirdiði ‘çözüm sürecinde üçüncü bir ülkenin katýlýmý’ konusuna Afrika seyahati dönüþü ‘hayýr’ cevabýný verirken, þöyle dedi: “Biz bu sorunu kendi aramýzda çözeriz. Amerika’yla çözemeyiz. Yýllarca Kandil’e bir Ýngiliz gitmiþtir. O da 3. göz gibi oynuyordu. Hiçbir þey yapmadýðý gibi tam aksine bu süreci aðýrlaþtýrmýþtýr. Ayný aktörler Oslo’da da rol almýþtýr. Orada da olumlu bir þey ortaya çýkmadý. Artýk Kürt’üyle Türk’üyle kendi göbeðimizi kendimiz kesmeliyiz.”
Kimdi bu Ýngiliz?
***
Devlet PKK ile temasýný ilk kez çözüm süreci ile kurmadý...
Öcalan’ýn “Devletime hizmete hazýrým” diyerek Ýmralý’ya getirilmesiyle birlikte baþladý ‘görüþmeler’...
Bir ‘Ýngiliz’ üzerinden...
O döneminin þartlarýný hatýrlayýn;
Öcalan Ýtalya’da, Yunanistan’da tutunamamýþ, Rusya’da bile barýnamamýþtý...
Kenya’ya kadar sýðýnacak yer aramýþ, ancak ABD tarafýndan Türkiye’ye teslim edilmiþti.
Düne kadar kendisiyle görüþen ‘dünya’ tarafýndan yalnýz býrakýlmýþtý.
Çaresizdi...
Türkiye’de idam cezasý vardý ve yargýlamanýn sonucu belliydi...
Ünlü fýkradaki gibi ‘avukatýmýn ne söyleyeceðini ben de merak ediyorum’ durumundaydý.
‘Devleti için çalýþmak’ hayatta kalmanýn tek yoluydu.
Hatta belki ‘kanýn durdurulmasý’na katkýda bulunmakla ‘konuþacak bir þeyi’ olabilirdi...
‘Pazarlýk’ gücü yoktu.
Devlet ‘örgütünü durdur’ diyecekti...
Ardýndan teröre iþkence ve faili meçhullerle cevap vermeyecek, Kürtleri ve Kürtçe’yi yok saymayacaktý.
Terörün ‘zemin’ olarak kullandýðý gerekçeleri elinden alacaktý.
Devletin Kandil’le görüþmesi gerekmiyordu.
TBMM’deki Kürt siyasetçiler üzerinden PKK’nýn Avrupa’daki yöneticileriyle bir iliþki geliþtirilecekti.
Bunu, baþsýz kalan Kandil ile ‘tanýdýk yabancý’ unsurlarýn iliþki kurmasýndan önce yapacaktý...
***
Ama öyle olmadý...
Öcalan’ýn “Sizin için çalýþmaya hazýrým” dediði devlet ‘bir Ýngiliz’le çalýþmayý tercih etti.
Peki, ‘o Ýngiliz’ çalýþýrken neler oldu?
Önce Öcalan’ýn ‘idam edilmeme’ teminatý karþýlýðý teslim edildiði medyaya sýzdý!
Devreye AB girdi, “Ýdam cezasý AB adaylýðýna aykýrý, kaldýrýn” baskýsý baþladý.
Rusya bile insan haklarý konusunda Türkiye’yi uyarmayý denedi!
Öcalan önce ‘idam korkusu’ndan, sonra da terk edilmiþlik, çaresizlik duygusundan kurtuldu...
Öcalan, ‘devlet’ olarak kendisiyle görüþenlerin ‘birden fazla devleti’ temsil ettiðini öðrendi. Hangisine hizmet edecekti?
Hiçbirine etmedi...
O ‘Ýngiliz’ de PKK’yý durdurma adýna hiçbir sonuç almadý!
***
Sonraki deneme ‘Oslo görüþmeleri’ydi. Devlet görevlileri, MÝT mensuplarý PKK’nýn Avrupa’daki yöneticileriyle ‘doðrudan’, ancak yine ‘üçüncü ülke’ gözetiminde görüþüyordu. Üçüncü ülke AB’nin baþkentinin bulunduðu Belçika’ydý.
Görüþmeler iyi gidiyor gibiydi.
Ancak görüþmelerin ses kayýtlarý sýzdýrýldý...
Süreç yine durdu...
Görüþmeleri kim sýzdýrmýþtý?
Belçika görüþme kayýtlarýný “Türkiye’nin resmi devlet kurumu” diye Emniyet Ýstihbarat’a göndermiþti.
Yani ‘paralel istihbarat’a...
Paralel istihbarat hedef þaþýrtmak için PKK’ya yakýn bir internet sitesi üzerinden ses kayýtlarýný servis etti.
Hem ‘terör’ hassasiyeti yüksek olan kamuoyuna “Hükümet PKK ile görüþüyor” ispiyonu yapýldý; hem de ‘MÝT sýzdýrdý’ söylentisi yayýlarak ikinci kuþ hedeflendi.
***
‘Musibet’ gibi görünen bu sýzdýrmaya millet tepki vermedi.
Silahlarýn susmasý adýna görüþmeleri kabullendi.
‘Yerli’ süreci bu halk desteði baþlattý;
Kürt siyasi hareketi katýldý;
Her kesimden ‘akil insanlar’ katýldý;
Ama ‘tanýdýk yabancý’ katýlmadý;
‘Yabancýlaþan tanýdýklar’ da...
Ve süreç Türkiye’yi çözüme en yakýn noktaya getirdi...
Bu aþamada atýlacak ilk adým, iki yýl önce açýklanan ‘silah býrakma’nýn hayata geçirilmesidir.
Bu tablodan, Kandil’den, Amerikan, Ýngiliz veya Türk medyasýndan gelen ‘üçüncü göz/üçüncü ülke’ çaðrýlarýnýn anlamý daha iyi anlaþýlýyor...