O kadar da yalnýz deðiliz

Türkiye’nin Mýsýr darbesi karþýsýnda takýndýðý tutumun dünyanýn geri kalaný tarafýndan ayný hassasiyetle benimsenmemesi, Suriye’de olan bitenlere karþý beklenen reaksiyonlarýn gösterilmemesi dünyada yalnýz kaldýðýna iliþkin bir anlayýþýn doðmasýna yol açtý.

Baþbakan Erdoðan’ýn BM sistemini eleþtirmesi, AK Parti yetkililerinin ÝÝT Genel Sekreteri Ýhsanoðlu’na karþý suçlayýcý açýklamalar yapmasý bu yalnýzlýk duygusunun pekiþmesine yol açtý. Ýbrahim Kalýn’ýn yalnýz deðiliz ama yalnýzsak da yalnýzlýðýmýz deðerli mealinde attýðý tweet yalnýzlýðýmýzýn tescili olarak algýlandý.

***

Evet, Türkiye’nin komþularýyla ve bölgesiyle olan iliþkilerinin mükemmel olmadýðý doðru. Býrakýn Suriye ve Mýsýr’ý bir kenara, bir zamanlar hakkýný savunmak için bütün dünyayla karþý karþýya kalmayý göze aldýðýmýz Ýran’la bile iliþkilerimiz gergin. Körfez ülkeleriyle de göz göze gelemiyoruz.

Geleneksel sorunumuz Kýbrýs’ý da hala çözebilmiþ deðiliz. Ermenistan ile iliþkiler askýda. Ýsrail ile tazminat sorununu aþýp iliþkileri normalleþtiremedik. Irak merkezi yönetimiyle muhalefet partisi üstünden konuþuyoruz. Gezi silsilesi de dünyadaki Türkiye algýsýna ciddi zarar verdi.

Doðal olarak bunlarýn hiç birinin tek sorumlusu Türkiye deðil. Sorunlarýn çözümü için tek taraflý fedakarlýk yetmiyor. Bütün muhataplarýn çözüm için çaba harcamasý gerekiyor. Daðlýk Karabað’da ilerleme olmadan Ermenistan ile iliþkilerin normalleþmesi zor.

Ýsrail Mavi Marmara kurbanlarýnýn ailelerini tatmin edebilecek tazminata razý olmadan büyükelçilerin geri dönmesi neredeyse imkansýz. Kýbrýs’ta çözümü biz týkamadýk, hala da biz týkamýyoruz. Sadece karþý tarafýn ve AB’nin bazý üyelerinin dayatmalarýna razý olmak istemiyoruz.

Mýsýr’da da Türkiye’nin tutumunun haksýz olduðunu kim söyleyebilir? Suriye’de insanlarýn kimyasal silahlarla öldürülmesine karþý sessiz kalýnmasýný, hukuki-teknik bahaneler bulunarak soruna daha etkin bir þekilde müdahale etmekten kaçýnýlmasýný kim haklý gösterebilir?

Ancak bu sorunlardan hiç biri Türkiye’nin içine kapandýðý, kimsenin onu anlamadýðý, dünyanýn bölgemizdeki zulme gözünü yumduðu anlamýna gelmiyor. Ne dünya tamamen gözünü yumdu, ne de Türkiye Kuzey Kore gibi oldu. Bizim gücümüz ve etkimiz dünya ile entegrasyonumuzdan kaynaklanýyor.

Türkiye’yi bekleyen en büyük tehlike içine kapanmasý, dünya sisteminden umudunu kesmesi, yeni ve daha adil bir sistemin kurulmasýna öncülük edebileceðini zannetmesidir. Dünya siyasetinde etkili olacaksak bizim duygusal deðil rasyonel tepkiler göstermemiz, var olan olanaklarý sonuna kadar kullanmamýz gerekir.

Haklý olmamýz ya da kendimizi haklý görmemiz baþkalarýnýn da bizi öyle göreceði anlamýna gelmez. Çýkarlar, beklentiler, algýlar, güç dengeleri dünya siyaset sahnesini belirler. Yapmamýz gereken dünya siyaset sahnesinin var olan parametrelerini iyi tespit etmek ve o parametreleri deðiþtirmek için çalýþmaktýr.

Fakat dünya siyasetinde hiç bir þey kolay deðiþmez, devletler riskli kararlar verirken çok düþünürler. Unutmayalým ki bugün Suriye’ye müdahale etmek için geciken Amerika iki dünya savaþýna da geç girmiþti. Avrupa Bosna’da akan kana yýllarca seyirci kalmýþtý.

***

Dünya siyaseti açýsýndan bakýldýðýnda ne Suriye, ne de Mýsýr istisna. Dünya bundan önce de darbelere göz yumdu, bundan önce de insan kýyýmlarýna karþý sessiz kaldý. Srebrenitsa’da, Auschwitz’de ve daha nice yerde olanlarý görmezden geldi. Ruanda’yý da aklýmýzdan çýkartmayalým.

Sistemin doðasýný deðiþtiremeyiz, yeni bir BM kuramayýz. Ýslam Ýþbirliði Teþkilatý’nda dahi en insani konularda görüþ birliði saðlanamazken, bugün savunduðumuz deðerlerin beþiði Avrupa kendi içinde pek çok konuda bölünmüþken yeni bir düzen tesis edemeyiz. Ama sistemin bize tanýdýðý imkanlarý daha da iyi kullanabiliriz...