500. YILDA ÇAMURLU KAFTAN DOSYASI-I
Ýstismarcýlarýn saldýrýsýndan sonra varlýðý farkedilen kaftanýn deðeri, Adana’da sýçrayan çamurdan çok daha öncelere dayanýyor…
Gönüller Sultaný, dört halifesini göndermiþ; “Selim Han’a selam söyleyin. Gelsin, Haremeyn hizmeti ona verildi…” buyurmuþtu.(1)
“Geçilmez” denen çöl artýk onu hiç ilgilendirmiyordu. O kadar kararlýydý ki, “Geçemeyiz” diyen veziri Hüsam Paþa’ya; “Bre paþa… Biz Allah için yola çýkmadýk mý? Allah bize yardým etmez mi sanýyorsun” demiþ ve azletmiþti.
Çünkü onun niyeti, çölün arkasýna gizlenerek Osmanlý’ya çelme takmaya çalýþan Tomanbay’a haddini bildirmek ve mukaddes beldelere hizmetle þereflenmekti. Ordusuna, “Ey can kardeþlerim!.. Allahü Teala’nýn emrinden çýkmazsak bu çölden kolayca çýkarýz” demiþ ve atýný kýzgýn kumlara sürmüþtü. Tabii ki, bütün ordu da peþinden yürümüþtü.
Sanki yerküre delinmiþ, lavlar kum olup Sina’ya serilmiþti. Býrakýn yürümeyi; üstünde kuþlar bile uçamýyordu. Ama Yavuz, 20 bin kiþilik ordusu ile bu uçsuz bucaksýz ateþ deryasýný geçmekte kararlýydý.
Çölü yarýlamýþlardý ki, Selim Han atýndan inmiþ, kaynar kumlar üzerinde yürüyordu. Bunu gören veziri, kumandanlar, sipahiler, süvariler… Bütün ordu yerdeydi.
Baþý yerde yürüyen padiþaha yaklaþan Hasan Can, “Sultaným! Bütün ordu niçin yürüdüðünüzü merak ediyor” diyince, “Ýki Cihan Sultaný önümüzde yaya yürürken, biz nasýl at üstünde gideriz Hasan Can!..” diye fýsýldamýþtý.
Evet… Peygamber Efendimiz, Yavuz Selim’i davet etmekle kalmamýþ sahrada yoldaþlýk etmiþti.
Ve hiç o çölde görülmemiþ bir þey olmuþ; Allah’ýn ihsaný yaðmur olup çöle yaðmýþtý. Suya kavuþan kumlar saðlam yollara, çukurlar; ordunun kana kana içtiði birer pýnara dönmüþtü.(2)
Bu kutlu gidiþin akýbeti zaferden baþka ne olabilirdi?
Nitekim Mýsýr fethedilmiþ, 1 Muharrem 923 günü Kahire’ye giren Osmanlý Ordusu, Sultanýna “muhteþem bir yýlbaþý hediyesi” vermiþti. Bu zafer, Mukaddes Emanetlerin yanýsýra; Osmanlý’yý yeni bir döneme taþýyacak olan “Hilafet”i de kazandýrmýþtý.
300 YIL SONRA ÇÖZÜLEN ÞÝFRE
9 ay Kahire’de kalýp dönüþe geçen Yavuz Selim Han, bir teþekkür borcu için önce Þam’a gitti. Zira sefere giderken burada 2,5 ay konaklamýþ ve Bilal-i Habeþi’den Selahaddin-i Eyyubî’ye kadar nice büyüklerin kabrini ziyaret ederek; yardým istemiþti. Muhyiddin-i Arabî’yi de ziyaret etmek istiyordu ama maalesef kabri bilinmiyordu. Bir kitabýnda geçen “Sin Þýn’a girince Mim’in kabri bulunur” þifresini; Kazasker Kemal Paþazade (Ýbn-i Kemal) ile birlikte çözmüþlerdi. Selim Þam’a gelmiþti, Muhyiddin’in mezarýný bulmalýydý. Ama nasýl?
Hazret rüyasýna girmiþ ve “Safa geldin ya Selim! Önce Mýsýr gazaný müjdelerim. Sabah sana gelecek olan siyah ata bin. O seni bana getirir. Beni hâk-i mezelleten kaldýr, buraya bir cami ve imaret kondur!” demiþti.
Sabahleyin padiþahýn bindiði siyah at, doðru Salihiyye Mahallesi’ne gitmiþ ve bir çöplükte eþinmeye baþlamýþtý. Kazdýklarýnda ise, üzerinde “Burasý Muhyiddin’in kabridir” yazýlý bir kitabe çýkmýþtý. Ýþte Mýsýr dönüþü Þam’a gelen Yavuz Selim, 4 ay kalmýþ, imar ettirdiði külliyeyi, 5 Þubat 1518’de kýldýðý ilk Cuma namazý ile hizmete açarak yoluna devam etmiþti.(3)
EN HAYIRLI ÇAMUR…
Dönüþ yolundaki ordu Adana civarýnda yaðmura yakalanýr. Çamur deryasýna dönen yolda sohbet ederek ilerledikleri Ýbn-i Kemal hazretlerinin atýndan sýçrayan çamur, padiþahýn kaftanýna sývanýr. Ýbn-i Kemal’in mahcubiyetini farkeden Selim Han mahiyetine dönerek, “Ulemâ ayaðýndan sýçrayan çamur medâr-ý zînet ve bâis-i mefharet olur. Bu kaftaný saklayýn, ta ki; mezarýma örtün” talimatý verir.
Ýbni Kemal; Kanuni’nin þeyhülislamý, meþhur Ebussuud Efendi’nin hocasýdýr. Nam-ý diðer Müfti’s-Sakaleyn’dir. Yani insanlarýn yanýsýra, cinlere de fetva vermektedir. Ancak buradaki asýl büyüklük, iki cihan serverinin iltifatýna mazhar olmuþ padiþahýn, âlim karþýsýndaki tevazuudur. Cesaret ve kararlýlýðýna istinaden “Yavuz” denmesi sebebiyle, “astýðý astýk, kestiði kestik” diye tanýtýlmaktadýr. Oysa birçok Batýlý elçi; raporlarýnda, “Adil bir padiþah” olduðunu özellikle zikretmiþlerdir.(4)
Nitekim, böyle muhteþem bir zafer dönüþü 25 Temmuz 1518 günü yatsý vakti Ýstanbul’a ulaþan Yavuz, sessizce Topkapý Sarayý’na süzülerek tarihte görülmemiþ bir tevazu örneði vermiþtir. Ne kadar acýdýr ki gençlerimizin Yavuz hakkýndaki bilgisi; “Küpe takan padiþah(!)” iftirasýndan ibarettir. Bu muhteþem sultanýn isminin; 3. boðaz köprüsüne verilmesi sýrasýnda yaþanan tartýþmalar Türk milleti açýsýndan çok vahimdir.
VASÝYETÝ YÜZYILLARDIR UYGULANIYOR
Edirne’ye gitmek üzere 18 Temmuz 1520’de Ýstanbul’dan ayrýlan Yavuz Selim Han, hastalanmýþ; Çorlu’da kalmýþtý. Ýki aylýk tedaviden netice alýnamamýþ ve 21-22 Eylül gecesi (500 yýl önce bugün) Yasin-i Þerif tilaveti eþliðinde ahirete göç etmiþti.
Binlerce kilometrelik Sina Çölü’nü aþmayý baþaran muhteþem Yavuz, Hudâ izin vermeyince Edirne’ye gidememiþti! Fatih Camii’nde namazý kýlýndý, Mirza Sarayý denilen yere defnedildi. Oðlu (Kanuni Sultan) Süleyman’ýn ilk iþi, “Çamurlu Kaftan vasiyeti”ni yerine getirebilmek için bir türbe yaptýrmak oldu. Cami ve türbe 1522 yýlýnda tamamlandý ve Yavuz Sultan Selim’in “çamurlu kaftan”ý, vasiyetine uygun olarak sandukasýnýn üzerine yerleþtirildi. Türbenin ziyarete kapatýlarak viraneye döndürüldüðü CHP dönemi de dahil; beþ asýr boyunca sultanýndan hiç ayrýlmadý.
500 YILLIK EMANETE GÖZ DÝKTÝLER
2004 yýlýnda Ruanda fahri konsolosu Ýnanç Çiftçi, Hakan Þükür ile birlikte, Suat Gözütok Hocaya gelir, “Hocam kaftaný bize verin, hocafendi öpüp koklasýn geri getirelim” derler. Hocafendileri, 50 yýldýr hiç aklýna gelmeyen kaftana, nedense birden bire sevdalanmýþtý! Kapýnýn önünde bekliyormuþ gibi konuþtuklarýna bakmayýn; 500 yýldýr yerinden kýpýrdamayan kaftaný Amerika’ya götürmek istiyorlardý.
Cüneyt kod adlý Ýnanç Çiftçi 2018 yýlýnda “FETÖ’nün yeni emniyet imamý” olarak atandý. Hakan Þükür ise malum; ABD’de millî uber þoförü!..(5)
Bu konuþmayý duyan Yavuz Selim Camii Ýmamý Bahattin Çelik, “Bunlarýn niyeti bozuk, kaftaný kaçýracaklar” endiþesiyle, “bakým yapýlmasý” için Ýl Kültür Müdürlüðü’ne müracaat etmiþ ve beþ asýrlýk emanet, 15 Mart 2005 tarihinde; eskort eþliðinde Dolmabahçe Sarayý’ndaki tamir atölyesine götürülmüþtü.
Peki ama FETÖ’nün “devlet”, devletin ise “paralel” olduðu bir dönemde, acaba kaftan ne kadar güvende olacaktý?
Nitekim, buraya kadarýný herkes biliyordu ama skandalýn büyüðü gerideydi…
YARIN:
GENEL MÜDÜR ABD’YE KAÇIRACAKTI, BAKAN KURTARDI
-----------------
(1) Erhan Afyoncu, Yavuz’a Suriye’nin kapýlarýný açan rüya, 28 Aðustos 2016
(2) Sina Çölü Nasýl Geçildi?, Türkiye gazetesi, 20 Eylül 2004
(3) http://www.tariharsivi.org/icerik/2286/sin-sina-girince-mimin-kabri-bulunur-sozunun-esrari.html
(4) TDV Ýslam Ansiklopedisi, Ýstanbul 2009, c: 36, s: 407
(5) Mahmut Övür, Ýþte FETÖ’nün yeni emniyet imamý, Sabah, 14 Haziran 2018