O plan gerçekleþseydi...

Ne deðiþti ki?” eleþtirileri altýnda tekrar seçime gidiyoruz. 

Ne deðiþmedi ki?..

Bir kere 7 Haziran’da iktidarýn da, muhalefetin de ciddi bir “koalisyon” beklentisi yoktu.

Hemen herkeste “AK Parti oy kaybedebilir ama iktidarý korur” beklentisi hakimdi.

Onun için CHP, tek baþýna iktidar olsa dahi 4 yýlda bile yapamayacaðý þeyleri “1 yýlda gerçekleþtirme” sözü verebildi.  Hesapta yine iktidar deðiþmeyecekti, onlar da “Biz gelseydik, her þeyi bir yýlda halledecektik” masalý eþliðinde muhalefette kalmanýn konforunu yaþamaya devam edeceklerdi.

Nitekim, seçim sonuçlarý “koalisyon”u zorunlu kýlsa da partiler buna hazýr bir psikolojide olmadýðý için teþebbüsler, “istikþaf”tan öteye geçemedi.

Oysa þimdi durum öyle mi? 1 Kasým akþamý yine bir “koalisyon” ile yüz yüze gelebileceðimizi düþünmeyen kimse var mý acaba?..

Partiler çok farklý þartlarda sandýða gidiyor

Ýki seçim arasýnda belki bir hükümet bile kurulamadý ama partilerin sandýktaki yansýmasý açýsýndan o kadar çok þey deðiþti ki...

Zira 7 Haziran seçimlerine AK Parti, 13 yýllýk iktidar yorgunluðuyla, CHP ise bu sürede iktidar için ciddi bir alternatif olamamanýn utancýyla gitti.

Ayrýca, Kürt halkýnýn ayaðýna gelen “asýrlýk fýrsat”ý istismar eden PKK, MHP’nin; “sadece askerî çözüm” söylemlerinin destek bulmasýný saðladý. Demirtaþ’ýn, “Seni baþkan yaptýrmayacaðýz” parolasýyla bir araya gelen “Erdoðan düþmanlarý” da, gerekirse CHP’nin de oy kaybetmesini öngören “AKP’den kurtulmak için Ulusal HDP Projesi”ni cepheye sürdü.

Netice itibariyle bu iki uç söylem, “uzun iktidar” ve “müzmin muhalefet” kamburlarýyla birleþince, özellikle AK Parti’den ve kýsmen CHP’den, oldukça stratejik bir oy kaymasý yaþandý. Bu sebeple AK Parti iktidarý, CHP ise ümitleri kaybetti.

Diðer cephede ise birbirleriyle ayný vagonda yolculuk bile yapamayacaðýný söyleyen MHP ve HDP birbirlerine asansörlük yapmýþtý...

Ayný oyun yine tutar mý?..

8 Haziran’dan bu yana geçen kýsa sürede çok önemli geliþmeler oldu.

Türkiye’yi, özellikle istikrarsýz bir döneme itenlerin “tam zamaný” diye Tel Abyad’tan düðmeye basarak baþlattýklarý süreç, planlanandan çok farklý bir noktaya evrildi. “Türkiye siyasi boþluða düþmüþken önce Suriye’deki kantonlar birleþtirilecek sonra da ‘Türkiye’dekiler’le bütünleþtirilecekti.” Bu konuda önemli ülkelerden “destek” sözü de almýþlardý. Ayrýca, Türkiye de bu dönemde bu hamleyi önleyecek hiçbir ciddi adým atamayacaktý!

Ama öyle olmadý. En kritik zamanda, PKK’ya karþý son yýllarýn en ciddi operasyonu baþlatýldý ve terör örgütü ciddi biçimde hýrpalandý. Zaten “Emanetçi hükümet nasýl böyle kararlar alýr” öfkesi de bu hayal kýrýklýðýnýn ifadesiydi.

Ýþte, öngöremedikleri bu süreç; hem HDP’nin hem de MHP’nin bütün stratejilerini yerle bir etmiþ, her iki partiyi de açýða düþürmüþtü.

MHP ve HDP’ye önemli miktarda oy kazandýran, “AKP, HDP ile kol kola; PKK’yý besliyor” iddialarý ve “Biz Türkiye partisiyiz, PKK’ya silahý ancak biz býraktýrýrýz” vaatleri, artýk aðýzlarýna bile alamayacaklarý birer “yalan” haline geldi.

Hülasa...

Emanetçiler, emanetlere sahip çýkamadý. 7 Haziran’da bir macera için ayrýlan oylar bu seçimde tekrar merkeze yönelecektir.

Bu dönüþün doðuracaðý sonuç, rakamsal deðerinden çok daha büyüktür.