17 Aralýk’ýn düðmesine basýldýðý gün, o düðmeye basan Gülen Grubu kendi itibar ve meþruiyet sürecinin bitiþini ilan etti. Ýktidar partisini ve Tayyip Erdoðan’ý itibarsýzlaþtýrmak istiyorlardý, kaybettiler. Geri dönüþü kaçýnýlmaz bir itibar erozyonu süreci baþladý. Hükümet darbesinin üzerinden dört ay geçti ve erime durmak bilmiyor.
Darbe giriþimlerini “Bizi bitirmek istiyorlar” diyerek sahte bir kamuflaja sarmak istemiþlerdi. Oysa, ortada bir bitirme planý varsa o sadece cemaatin kendi kendisini bitirme planýydý. Manzara, tarihin en sinsi ve acýmasýz darbesine giriþenlerin kaçýnýlmaz maðlubiyetlerinin kaçýnýlmaz sonucundan baþka bir þey deðildi.
CHP’ye çalýþan ilk “dini” hareket
Ýnsanlarýn dini hassasiyetleri üzerinde yükselen, muhafazakar-mütedeyyin çoðunluðun gölgesi altýnda geliþip zenginleþen ve büyüyen bir hareket, yolun sonunda seçimlerde yýllardýr kavga verdiði CHP için kampanya yapacak hale geldi. Darbeyi tertipleyen grup öfkeyi ve nefreti siyasete katarak, olup biteni anlamakta zorlanan masum insanlarý da acýmadan sahaya sürdü. O insanlara, inanmadýklarý ne kadar þey varsa yaptýrdýlar. Erdoðan’a beddua ettirirken CHP’nin zaferi için duaya zorladýlar. Böylesine politik bir sapma, daha önce ayný grubun DSP için yollara dökülmesini saymazsak, cemaatler geleneðinde ilk kez yaþandý.
O hareketin medyasý, yazarlarý, çizerleri, yorumcularý da hayatlarý boyunca topluma gösterdikleri maskeleri yýrtarak, sadece birkaç haftada bambaþka bir þeye dönüþtüler.
40 yýllýk hareket 40 günde þüphenin, endiþenin, kasetin, tapenin, montajýn, dublajýn sembolü oldu.
Ne yazýk ki itibar kaybý baþka þeye benzemez, telafisi zor hatta imkansýzdýr. Trajiktir de... Gülen Grubu’nun bugün yaþadýðý trajedi gibi...
Ýtibar üzerine kurulmuþ bir yapýnýn itibarý; akýl almaz bir öfke, dizginlenemez bir nefret ve sýnýr tanýmayan bir bencillik yüzünden yerle bir oldu.
Þüphe zihinlere bir kere girince
Þu hadisedeki acýnasý duruma bakar mýsýnýz?
Dicle Üniversitesi Rektörü Ayþegül Jale Saraç görevi baþýndayken baþýný örtme kararý almýþ. Hayýrlý olsun...
Hayýrlý olsun ama baþka zaman hiçbir baþka soru akla getirmeden takdir edilecek ve örnek gösterilecek bir karar bugün sadece þüphe uyandýrýyor. O paralel kuþku, o samimiyet problemi her þeyin önüne geçiyor. Zihinlerde önlenemez bir þüphe beliriyor. Rektörün ve rektör gibi binlerce bürokratýn, akademisyenin, memurun, iþadamýnýn, gazetecinin vs. düne kadar avantaj saydýðý “cemaatçi olmak” bugün taþýnamaz bir yüke dönüþmüþ bulunuyor. Çünkü, öyle olmak, darbeyle, tapeyle, kasetle, CHP’yle, güneydeki sevilen ülkeyle, uzaktaki övülen ülkeyle birlikte olmak anlamýna geliyor. Kim böyle bir yükü taþýyabilir, kim böyle bir yaftayla dolaþabilir?
Baþörtüsü gibi, yasaðýnýn kalkmasý için uðruna onyýllardýr mücadele edilen, yüzbinlerce, milyonlarca insanýn hayatýný karartan bir büyük sembol bile kuþkuyu daðýtamýyor. Daðýtamýyor çünkü, baþörtüsü yasaðýný aðýr bedeller ödeyerek, özel hayattan kamuya kadar her alanda bitiren bir lidere sabahlara kadar beddua ettirenler artýk kimseyi inandýramýyor.
Bu ülkenin insanlarý, þimdiye kadar cömertçe sunduklarý itibarý, karþýlýksýz verdikleri yardýmlarý geri çektiler. Görmezden geldikleri kusurlarý bir kenara kaydetmeye baþladýlar. En önemlisi de gölgelerinde büyüyen, her sýkýntýda sahip çýktýklarý hareketin ülkeye ihanetini affetmez oldular.
Gülen Grubu’nun geldiði nokta iþte budur...
Bir hareket kendisini ancak bu kadar hýzlý ve etkili yok edebilirdi. Bunu baþardýlar...