FETÖ ve PKK’nýn kontrolünde yayýn yaptýðý savcýlýk iddianamesiyle de teyit edilmiþ Cumhuriyet gazetesi yazarý nihayet dilinin altýndaki baklayý çýkardý: “Atatürk de, Ýsmet Paþa da tek adamdý ama siz o tek adamlara kurban olun...”
Mecburmuþlar...
Baþka alternatifleri yokmuþ...
Evet, Atatürk ve Ýnönü dönemlerinde fiilen yürürlükte olan tek adam rejimiymiþ. Baþka türlüsü de zaten olamazmýþ. Sermaye birikimi oluþmamýþ, burjuvazisi, proletaryasý, orta sýnýfý olmayan bir ülkeymiþiz...
Gerisini kendisi tamamlasýn: “Yüzde sekseni cahil toplumun Padiþahlýktan Cumhuriyete, ümmet toplumundan ulus toplumuna, kapalý ekonomiden pazar ekonomisine geçiþinin zorunlu kýldýðý uluslaþma ve çaðdaþlaþma sürecinin uyum yasalarýnýn yoðun biçimde yaþama geçirildiði, büyük eðitim seferberliðinin baþlatýldýðý bu dönemde Türkiye’de çoðulcu parlamenter sistemin koþullarý zaten oluþmamýþtý ki, demokratik düzen tüm kurum ve kurallarýyla yürürlüðe konulsundu?”
Hiçbir müdahalede bulunmadan alýntýladým...
Ben bugüne kadar böyle berbat bir Türkçe, böylesine ne dediði anlaþýlmayan bir yazý okumadým...
Bütün bu gevelemelerin bize anlattýðý þey (özetle) þu:
Mecburen tek adam rejimi kurduk.
Demokrasi için gerekli “altyapý kurumlarý” mevcut deðildi; burjuvazi yoktu, proletarya yoktu, orta sýnýf yoktu, sermaye birikimi oluþmamýþtý, üstelik halk cahildi.
Demokrasiye geçebilmemiz için önce cahillikten kurtulup çaðdaþlaþmalý, büyük bir eðitim seferberliði baþlatmalý, uluslaþma sürecini tamama erdirmeliydik.
Bizim “tek adam”larýmýz da bunu yaptý iþte.
Metazori bir eðitim seferberliði baþlattý, halký çaðdaþlaþtýrdý, uluslaþma sürecini tamama erdirdi.
Böylece, demokrasi için altyapý kurulmuþ oldu.
Sizi bilmiyorum ama öðretmen olsaydým, böyle bir tahrirle karþýma çýkan öðrenciyi otomatikman sýnýfta býrakýrdým. Kulaðýný çekmeyi de ihmal etmezdim tabii...
Eðitimi (ilaveten “çaðdaþlaþmayý”, yabancýlaþmayý, Batýlý uluslara benzemeyi) demokrasinin ön þartý sayan bir kafanýn sabuklamalarý...
Cahil halký eðitecekler, CHP’ye oy verir hale getirecekler, ondan sonra demokrasi için gerekli “alt yapý kurumlarýný” oluþturacaklar. Bunu da zaten var olan alt yapý kurumlarýný ortadan kaldýrarak (Monarþi döneminde kurulmuþ temsil mekanizmasýný yok ederek, siyasal partileri kapatarak, muhalefet sözcülerini Ýstiklal Mahkemeleri’ne göndererek, “Takrir-i Sükûn” yaptýrýmlarýný hayata geçirerek) gerçekleþtirecekler.
Soralým o halde muhtereme.
Bir “gece yarýsý kararýyla” 1946 yýlýnda demokrasiye geçtik.
Çoðulcu parlamenter sistemin koþullarý oluþmuþ muydu?
Sermaye birikimimiz, burjuvazimiz, proletaryamýz, orta sýnýfýmýz var mýydý?
Demokrasi için gerekli altyapý kurumlarýný oluþturduðumuz için mi, yoksa dýþ dünya (yani “Birleþmiþ Milletler Sistemi”) dayattýðý için mi çok demokrasiye geçtik?
Madem dönüp dolaþýp yeniden 1920’lerin “çok partili düzen”ine dönecektik ve demokratik birikimimizin üzerine bir þey ilave etmeyecektik (orta sýnýfsýz, burjuvazisiz, proletaryasýz bir toplumla idare edecektik), o sert yasalarý niçin çýkardýk, o kadar partiyi niçin kapattýk, o kadar insaný niçin daraðacýna yolladýk?
Cahil halktý eðitemediniz, CHP’ye oy verir hale getiremediniz ama Allah var, Yahudi pogromlarýyla, Varlýk Vergisi’yle, Rum Masasý’yla, asimilasyon politikalarýyla, dil yasaðýyla “uluslaþma sürecini” (!) tamama erdirdiniz.
Sizin kýrýp döktüklerinizi, bugün “o tek adamlara kurban olsunlar” dedikleriniz tamir etmeye çalýþýyor.
Biraz yüzünüz kýzarsýn!