Obama ile 50 dakika üzerine

Bazen “Görüþmek” “Görüþebilme”ye dönüþüyor.
“Görüþme”yi çok istediðinizde ve görüþeceðiniz kiþinin bu konuda nazlandýðýný düþündüðünüzde iþin yoðunluðu görüþmeyi ayarlamakta toplanýyor. Bu da görüþeceðiniz kiþiye bir “artý deðer” kazandýrýyor. 

Erdoðan - Obama görüþmesinde verilen izlenimi irdelemek istiyorum.

Þöyle bir soru üzerinde düþünelim:

- Amerika Türkiye’yi ihmal edebilir mi, önemsemeyebilir mi?

Bana göre bunun cevabý “Bu mümkün mü”den ibaret.

Türkiye’nin bulunduðu bölge Ortadoðu olacak, Ortadoðu dünyanýn merkezi olacak ve Türkiye orada en azýndan 1453’ten beri, daha ötede Malazgirt’ten beri adeta kalb hüviyetinde bulunacak ve dünyanýn her yerinde olan bitenle ilgilenen bir süper güç sizinle ilgilenmeyecek. Bu süper gücün baþkaný Amerika’yý biraz geriye çeken Obama bile olsa, Türkiye’nin varlýðýný da stratejik olarak nerede durduðunu da gözardý edemez.

Amerika’nýn Türkiye’yi önemsememesi eþyanýn (stratejik deðerlendirmenin) tabiatýna aykýrýdýr.

Amerika Türkiye’yi önemser önemsemesine de tabii ki o ülkeyi sevk ve idare edenin kim olduðuna, onunla nasýl iletiþim kuracaðýna, kendi çýkarlarý ile onun buluþup buluþamayacaðýna ya da onu kendi çýkarlarý için kullanýp kullanamayacaðýna bakar.

Amerika Cumhuriyet kurulduðundan beri Türkiye’yi yönetenlerle iliþki kuruyor.

Ak Parti iktidarlarý ile de iliþki kurdu.

Hatta Ak Parti iktidar olmadan önce de tarttý ABD beyin takýmý Türkiye’yi yarýn yönetecek olanlarýn zihin ve kalb dünyasýný...

Epey bir zaman oldukça ahenkli de gitti iliþkiler.

Son zamanlarda iletiþim teklemeye baþladý. Ve  “Görüþme”nin “Görüþebilme”ye baþladýðý günler geldi.

Burada ABD’ye kýzan biziz, onun dostluðunu sorgulayan biziz. ABD’nin bölgede kötü oynadýðýndan kaygý duyan biziz.

Ama dostluðu sorgularken bile, ABD’nin bölgede önemli bir oyuncu olduðunu, onun dostluk kývamýnýn bizi çok etkilediðini biliyoruz. Mesela canýmýzýn çok yandýðý bir alanda Amerika (Obama taziyede bulunsa bile) bizi yeterince anlamadýðýnda kaçýnýlmaz olarak dostluðu sorguluyoruz.

Bu iþin bir de karþý tarafý var tabii ki.

Amerika neden bizi anlamaz oldu? Amerika neden stratejik açýdan hiç de makul olmayan “Türkiye’yi ihmal” rolleri oynamaya baþladý? Bu gerçekten ihmal midir yoksa, süper gücün bir terbiye yöntemi midir?

Obama’nýn Erdoðan’la görüþmesi bir lütuf deðildir.

Obama Erdoðan’la gerektiðinde 500 dakika bile görüþür.  

Obama Erdoðan’la gerektiðinde kanka bile olur.

Belki zaman zaman bizim istediðimiz de kanka olmaktýr. Çünkü kanka olununca bazý þeylerin daha iyi konuþulacaðýný biliriz.

Bir þey, belki bir þeyler oldu ve “Obama ile 50 dakika” çok çok önem kazandý.

Bence öncelikle bu psikolojiden çýkmak lazým. Görüþmenin sürelerinden çok, nelerin görüþüldüðüne ve görüþmeden etkin anlamda Türkiye için nelerin elde edildiðine bakmak lazým.

Erdoðan þüphesiz bugüne kadarki Türkiye yöneticilerinden farklý bir lider. Erdoðan’a eþlik eden kadronun vizyonu da farklý. Türkiye de on yýllar öncesinden farklý. Ve Ortadoðu da Birinci Dünya, Ýkinci Dünya Savaþlarý sonrasýndan farklý. Bütün bu farklýlýklar içinde Ortadoðu’da farklý denklemler olamaz mý? Türkiye onun önünü açmak ve kendisine yeni roller edinemez mi?

Amerika ile yürüyüþte (dostluk, müttefiklik, stratejik ortaklýk) belki bütün bunlarýn deðerlendirilmesinde ayrýþýldý.

Düþünüyorum ki, bu iþleri yönetirken partnerinizin psikolojisini de yönetmeniz gerekebilir. Zira o da sizin psikolojinizi yönetmek isteyecektir.

Çünkü Amerika bizim ile görüþmek zorunda ise bizim de böyle bir zorunluluðumuz var. Biz de ABD’yi ihmal edemiyoruz, önemsememe yolunu tutamýyoruz.

ABD dünyanýn önemli ülkesi.

Türkiye de, bölgedeki hayati konumu açýsýndan dünyanýn önemli ülkesi.

Erdoðan ve Obama, ya da Türkiye ve Amerika, her þeyi en baþtan bir kere daha deðerlendirmeli diye düþünüyorum. Acaba bu, ABD’nin yeni Baþkaný dönemine mi kalacak?