NATO’nun en kritik zirvelerinden birisi toplanýyor... Hem de Varþova’da... Doðu Bloku defterinin hayaletini bile tamamen silme amaçlý bir þehir tercihi söz konusu. Ve sembolik anlamda bu zirvenin Varþova Paktý’nýn baþkentinde düzenlenmesi...
Suriye krizi, DAEÞ tehdidi... Rusya’nýn Batý blokuna aralýksýz hegemonya tacizinde bulunmasý... Ýngiltere’nin AB dýþýna çýkma kararý aldýðý Brexit referandumu sonrasý Avrupa güvenliðine iliþkin soru iþaretleri...
Bütün bu gerekçeler bile dikkatlerin Dallas’tan uzaklaþmasýna neden olamýyor. ABD Baþkaný Barack Obama, NATO zirvesine katýlýyor ama tüm mesaisini ABD’de polisin iki siyah Amerikalý’yý öldürmesiyle baþlayan ve Dallas’ta düzenlenen barýþçýl bir protesto yürüyüþü sýrasýnda polislerin taranmasýyla farklý bir boyut kazanan olaylara harcýyor.
NATO zirvesi, Obama’nýn Baþkan sýfatýyla katýldýðý son uluslararasý zirve... Ancak “yes, we can” (evet, yapabiliriz) motivasyonuyla gelen tarihin ilk siyah ABD baþkanýnýn “No, we couldn’t” (hayýr, yapamadýk) itirafýyla koltuðunu býrakmasýna þahitlik ediyoruz.
ABD Baþkaný LGBT üyelerine gösterdiði ilgi ve teveccühün binde birini bile ABD’deki Afrika kökenlilere göstermedi. Kendi aidiyetini inkar eden ve bunu tarafsýzlýk adýna özenle sürdüren bir Baþkan profili izledik. Aksi takdirde, ABD sosyolojisinin patlama noktasýna geldiði bu günleri yaþamazdýk...
Öte yandan polislerin tarandýðý ve beþ polisin öldürüldüðü saldýrýnýn tipik bir sosyolojik deney kokusu yaydýðýný da eklemeden geçemeyeceðim. Siyahlarýn sokaklarda polis þiddetine karþý haklý protestolarýný dillendirdikleri bir momentumda, ibrenin siyah düþmanlýðýný hortlatacak bir noktaya dönmesini iyi analiz etmek gerekiyor.
Son geliþmeler, baþkanlýk seçimlerinin haylaz adayý Donald Trump’a da can simidi gibi yetiþti.
ABD’nin büyük umutlarla iþbaþýna gelen siyah baþkaný, üst sýnýftan olmayan siyah Amerikalýlarýn toplumda daha fazla yer sahibi olmasý, eþit fýrsatlara sahip olmasý için parmaðýný bile kýpýrdatmadý. Ortadoðu’da daha fazla karýþýklýk, Suriye’de kimyasal silah kullanan bir diktatöre müsamaha, dünyadaki dengesizliklerin daha fazla derinleþtiði ekonomik krizlere imza attý. Belki de beklentileri yükseltmekte hata yapmýþtý dünya kamuoyu.
Chilcot raporu Ýngilizlerin Vietnam sendromunu mu ateþler?
Geçen hafta Ýngiltere’de John Chilcot tarafýndan açýklanan ve Irak Savaþý’na iliþkin olarak George W. Bush ve Tony Blair ikilisinin ipliðini pazara çýkaran rapor, Ýngiliz kamuoyunun vicdanýný harekete geçirme potansiyeli taþýyor. Yeterli gerekçeler olmadan Irak’a müdahale edildiðini ve bu þekilde DAEÞ’e alan açýldýðý sonucunu veren Chilcot raporu, adý geçenlerin hukuki süreçlerle karþý karþýya kalmalarý sonucunu getirecek. Ama daha da önemlisi, Ýngiliz kamuoyunda bir vicdan muhasebesi süreci de baþlatabilir. Brexit’ten daha fazla sarsýcý olabilecek bir sürecin ayak sesleri duyuluyor Chilcot raporu sonrasý... Daha uzun uzun konuþacaðýz bu raporu.