Obama ve Doğu Akdeniz

Obama, Beyaz Saray'daki ikinci döneminin ilk resmi yurtdışı gezisini İsrail yerine hemen yanındaki Kıbrıs'a yapsaydı, dünya açısından daha anlamlı mesajlar verme fırsatını bulabilirdi. Çünkü, İsrail Başbakanı Netanyahu'nun yeni koalisyon hükümeti kurma gayretleri içinde yaşanılan bu ziyaret, dünyayı heyecanlandırmıyor, bölgede dalgalanma yaratmıyor.

Ziyaret, ilk döneminde İsrail'e gitmeyen Amerikan Başkanı'nın (öncelikle ziyaret ettiği bölge müttefiki Türkiye olunca) İsrail ve Amerika'daki Yahudi lobisinde doğan kaygıları biraz azaltmaktan başka bir anlam taşımıyor.

Obama, ülkeye varışında, Amerika ile İsrail'in ortak öyküsünden söz etti ama, iki ülke arasındaki "stratejik ittifak" hayli zor günler yaşıyor. İsrail, İran'ın nükleer silah kapasitesine kavuşmasına artık aylar kaldığını ve bu ülkenin derhal vurulması gerektiğini savunurken, Obama'nın yanıtı, "Durun bakalım, bu işi diplomasiylehalledebiliriz" oluyor. Netanyahu ve İsrail'e yön veren sağ siyasigüçler, Batı Şeria'daki Filistin topraklarındaki yerleşim birimlerini yaygınlaştırma peşindeyken Washington, Avrupa ile birlikte bu politikayı "barış umutlarınaindirilmiş darbe" olarak değerlendiriyor. Obama'nın gündeminde "iki devletli" Filistin çözümü var, İsrail bu konuyu sürekli askıda tutmayı tercih ediyor. Amerikan Başkanı, Irak ve Afganistan serüvenlerinden sonra Suriye'de benzer bir askeri harekatı asla düşünmüyor, İsrail, gelişmelerin güvenliğini doğrudan tehdit ettiğini savunarak "ortak müdahale"nin peşine düşüyor. Amerika, Müslüman Kardeşler'in öne çıktığı "Arap Devrimi"sürecini yumuşak karşılarken, İsrail, bölgedeki demokratikleşmenin radikal dini hareketlere yol verdiğini ve mutlaka kontrol edilmesi gerektiğini savunuyor.

 

Bu nedenle...

Obama'nın İsrail gezisinden geriye bir tek, iki ülke arasında işleyen askeri ve istihbarat mekanizmalarına övgüden başka bir sonuç kalmayacak gibi görünüyor...

 

Oysa...

Obama'nın ayak bastığı Doğu Akdeniz kaynıyor...

Kıbrıs ve Rusya

Kimse, bugünlerde, Kıbrıs Rum lideri Nikos Anastasiades'in yerinde olmak istemez...

 

Ülkesi batmış durumda. Bankacılık sistemindeki yolsuzluklar, kötü yönetim, Kıbrıs Rum ekonomisini Alman Şansölye Angela Merkel'in insafına terk etti. Merkel de, Kıbrıs bankalarını kurtarmak amacıyla geliştirdiği 10 milyar Avro'luk istikrar paketine, bugüne kadar görülmemiş bir madde eklemeyi tercih etti. Kıbrıs Rum yönetimi, alacağı mali destek karşılığında halkının bankalardaki paralarının yüzde 10'una "vergi" adı altında el koyacaktı, Rum parlamentosu bu paketi reddetti.

Eğer kabul etseydi, dünya bir de parasını memleketinden kaçıran Ruslar'ın sorunuyla uğraşmak zorunda kalacaktı. Ülkelerindeki vergi denetiminden para kaçıran Rus zenginlerinin Rum bankalarındaki paralarının toplamı 32 milyar dolar düzeyinde. Merkel bunu, en az Putin kadar biliyor ve önerisinin aynı zamanda, Rusya'ya ait paradan 3.2 milyar dolara el koymak anlamına geldiğinin de farkında.

Nitekim, Putin, plan açıklandığı an bu işin dünya açısından "bela çıkartacağını" çok net ifade etti.

Gelen bilgiler, Rusya'nın Kıbrıs Rum kesiminde yeni bir atak geliştirdiği yönünde. Dünyanın doğalgaz devi Gazprom'un bankası Gazprombank'ın Rum lider Anastasiades'e yeni bir kurtarma planı sunduğu belirtiliyor. Plana göre Rumlar, Kıbrıs çevresindeki zengin doğalgaz yataklarının kullanımını Gazprom'a devredecek, karşılığında da Gazprombank'tan Avrupa'dan gelecek paradan fazlasını tahsil edecekler.

Amerika için asıl tehdit

Gelişme, dünyadaki gücünü bir enerji imparatorluğu olarak korumakta kararlı Amerika için doğrudan tehdit. Çünkü, Anastasiades, son gelişmeye kadar, doğalgaz yataklarına Amerikan şirketlerinin yatırım yapmasını, bu sayede, Türkiye'nin yataklar üzerindeki hak taleplerini durduracağını düşünüyordu. Kıbrıs ile İsrail açıklarındaki doğalgaz yatakları ise Amerika açısından çantada keklik olarak görülüyordu.

Ama Merkel,"fakir güneyli" Kıbrıs Rum halkını aşağılamaya kalktı, Putin karşı atak gerçekleştirdi, işler bu hale geldi.

Doğu Akdeniz'deki varlığının geleceği açısından Obama önce Lefkoşa, oradan da Ankara'ya uğramalı. Çünkü, bu bölgede işler, artık, yalnız İsrail ile yürümüyor.

NEVRUZ KUTLU OLSUN: Haber yöneticiliğinin tamamı "Nevruz gerginliği" öyküleriyle geçmiş bir gazeteci olarak bugün yaşanılacak gelişmeyi merak ve umutla bekliyorum. 2013 Nevruz'unun, siyasi açıdan da ilkbaharın müjdecisi olmasını temenni ediyorum.