Türk olsun Kürt olsun, toplumun ezici çoðunluðu için en önemli sorun terörün bitirilmesi. Ýnsanlar oy verdikleri siyasilere “bu sorunu artýk bitirin” diyor. Hatta bazý kiþiler “ne yaparsanýz yapýn, ama bu sorun sona ersin” diye haykýrýyor. Daha büyük, daha güvenli, daha istikrarlý olmanýn yolu da buradan geçiyor, daha zengin olmanýn yolu da. Eðer terör devam eder ise Türkiye el freni çekilmiþ araba gibi hep zorlanacak. En kötüsü bu sorun bir süre daha devam eder ise özellikle Kürtler geleceklerini de kaybedecekler. Silahlarýn gölgesinde sadece silahý ve terörü kutsayan nesiller ortaya çýkacak.
Elbette “ne yaparsanýz yapýn ama terörü bitirin” talebi doðru bir talep deðil. Terörü bitirmek için toplumlar her þeyi yapamazlar. Terör her þeyi yaparak sona ermiyor. Bunu Habur’da ve Oslo’da Türkiye acý bir þekilde öðrendi. Habur ve Oslo büyük birer hataydý. Niyetler iyiydi, ama yöntem yanlýþtý. Ama unutmamak gerekir, hata yapanlar sadece iþ yapanlardýr. Eðer bu hükümet de geçmiþ birçok hükümet gibi korkak davransaydý, risk almasaydý hata yapmazdý belki, ama doðrularý da yapamazdý ve terör bataklýðýna daha fazla batardýk.
Oslo’dan farklý
Demek ki Habur ve Oslo’da neler yapmamamýz gerektiðini öðrendik. Teröristle konuþabilmeniz için görüþme masasýnýn geri güvenliðini saðlamanýz gerekir. Görüþmeleri silahlarýn gölgesinde yapmak istemiyorsanýz barýþ için güçlü olmak, sahada geçici bile olsa hâkimiyeti kurmanýz gerekir. Güvenlik güçleri yaz ve güz aylarý boyunca bunu yaptýlar, PKK’ya belki de en kötü yýlýný yaþattýlar. Örgüt daða adam çýkarmakta da, eylem yapmakta da zorlanýyor.
Ýkinci olarak, bir görüþme olacak ise elinizin güçlü olmasý için de sahada silahlý olarak var olmanýz gerekiyor. Oysa Demokratik Açýlým yapýlýrken teröristler ellerini kollarýný sallayarak sýnýrlarý geçiyorlardý. Hatta KCK adý altýnda terörü þehire taþýmýþlardý.
Þükür, bugün bu manzaralar yok. Görüþmelerin geri güvenliði alýnmýþ durumda, PKK’ya aðýr kayýplar verdirildi ve eðer böyle gider ise PKK’nýn deðil bir 30 yýl, 300 yýl da geçse varabileceði anlamlý bir yerin olmadýðý gösterilmiþ oldu.
MÝT Müsteþarý Hakan Fidan Ýmralý’da Abdullah Öcalan ile birçok görüþmenin yapýldýðýný, kendisinin de görüþtüðünü açýkladý. Oldukça iyimser bir tablo da çizdi. Sýzan bilgilere göre Öcalan“eðer sabotaj olmaz ise önümüzdeki aylarda çok önemli adýmlar atýlabilir” demekteymiþ. Fidan’ýn açýklamalarýndan sonra BDP’li milletvekilleri de Ýmralý ile görüþtü. Öcalan kendisi dýþýnda kimsenin müdahil olmamasýný, görüþmelerin tek elden kendisi ile yapýlmasýný istiyormuþ.
Ýhtiyatlý iyimserlik
Görüþmeleri abartýlý iyimserlikle yorumlayýp, “bu iþ bitti” diyenler çok oldu. Sanki PKK silah býrakmýþ gibi davrananlar da. Diðer taraftan Öcalan ile görüþmeleri ülkeyi bölmenin ilk adýmý olarak gören, hatta “mütareke” olarak adlandýran da.
Ben ise her iki ucu da abartýlý ve yanlýþ buluyorum. Ne pembe düþler görelim, ne de enseyi karartýp bölünme edebiyatý yapalým.
Belki en doðru seçenek ihtiyatlý iyimserlik. Ve elbette güvenlik önlemlerini elden býrakmamak, hatta hâlâ devam eden güvenlik açýklarýný da kapatmak þart. Unutmayalým barýþýn þansý bir yönüyle hâlâ güvenlik güçlerinin silahlarýna baðlý...
Hükümet, Ýmralý ile görüþerek çok büyük bir risk alýyor. Fakat baþarýlý olmalarý halinde ülkenin kazanacaklarý bu riski fazlasýyla zorunlu kýlýyor.