ODTÜ üniversite kavramını kirletiyor!

Mümtaz’er Türköne, ODTÜ’de yaşanan son hadiseyle ilgili olarak 8 Eylül günü yayınlanan ‘Profesör ne işe yarar?’ başlıklı yazısında altına defalarca imzamı atacağım şu can alıcı soruyu soruyordu:

“Bir öğrenci, başka bir öğrencinin eğitim hakkını zorla gasp ederken, her vesile ile konuşan ve bildiri yayınlayan öğretim üyelerinden hiç ses çıkmıyorsa, önce onlardan hesap sormamız lazım.”

Yaşanan tatsız olay malum! ODTÜ’de bu kez başı açık iki genç kız ellerinde ‘Sizi burada istemiyoruz!’ döviziyle başörtülü kızların üzerlerine giderek taciz ediyorlardı.

Ne o ODTÜ’lü kızın kim çıkıp çıkmadığıyla ilgiliyim ne de mevzunun başörtüsü mü yoksa cemaat mi olduğuyla...

O kızın sözüm ona merdiven boyaması onun faşizanlığını bir nebze olsun masumlaştırıyor mu ki? Bilakis ‘Sizi burada istemiyoruz?’ dövizini hangi amaçla taşıyorsa o merdivenleri de aynı amaçla boyayan birisidir.

Olayın aslı öyle değil de böyleymiş!

Haklı izahları, makul gerekçeleri varmış!

Bak sen!

Niye istemiyorsun kardeşim, sen bu yetkiyi kimlerden aldın, orası senin babanın çiftliği mi, ODTÜ senin tapulu malın mı gibi sayısız ve çok haklı sorular yöneltebiliriz.

Hatta ‘Kurban olun siz cemaatin yurtlarına, orada insanlar kalıyor. Keşke siz de kalsanız da insanlık öğrenseniz.’ diyebiliriz.

Ama mesele bu değil.

Bütün bunlar kuru bir polemikten öteye geçmeyeceği gibi yapılacak ciddi analizlerin de önünü keser.

Dolayısıyla...

Yıllardır faşist öğrenci birliklerinin gösterilerine sahne olan ODTÜ’yle ilgili olarak artık sadede gelmek gerekiyor.

Neden ODTÜ yıllardır faşizan gösterilere sahne oluyor?

Neden rektörler, öğretim üyeleri her zaman bu ‘örgütlü öğrencilerin’ arkasında duruyorlar?

Türköne’nin de vurguladığı gibi, üniversitelerin ortak bir disiplin yönetmeliğinde en ağır disiplin suçlarının başında ‘öğrenim özgürlüğünü engelleme suçu’ gelmesine rağmen bu öğrenciler hangi cesaretle başkalarının öğrenim hakkını engelleyebiliyorlar?

Kim veriyor bu cesareti kendilerine?

Yoksa gerçekten de ‘ODTÜ’de öğrenciye bulaşmak pek hayır getirmemiştir’ baskısı mı var yöneticilerin üzerinde?

ODTÜ sıradan bir üniversite değil.

Dolayısıyla ODTÜ’de yaşanan son faşizan hadiseyi ne basit ve sıradan öğrenci olayları olarak görebiliriz ne de münferit birkaç gencin hezeyanı olarak değerlendirebiliriz.

Yıllardır Amerika karşıtlığı olarak antikapitalist eylemler yapan ODTÜ’lülerin, mezun olduktan sonra uluslararası büyük sermaye şirketlerinde istihdam edilmeleri tesadüf olmasa gerek.

Hatta ODTÜ’nün Türk siyasal tarihinde bütün darbelerde halktan yana değil darbecilerden yana olması da tesadüf olmasa gerek!

Ve ODTÜ’lü ‘bağzı’ hocaların istikrarlı bir şekilde faşist öğrenci birliklerinin arkasında durmaları ve öğrencilere sahip çıkıp korumaları sizce de garip değil mi?

Yani sebep ister ‘başörtüsü’ olsun isterse de ‘cemaat yurtlarına kayıt ettirmek’ olsun hiç fark etmez, hiç kimse bir başka öğrencinin tercihini ipotek altına alamaz.

Bu faşizanlığı yapan öğrencilerin ‘disiplin hükümlerinden veya ceza kanunundan’ habersiz olduklarını sanmıyorum.

ODTÜ’deki eylemleri öğrenciler üzerinden değil rektörleri ve öğretim üyeleri üzerinden tartışmamız gerekiyor.

*   *   *

Kağıt fabrikasında çalışan bir teknisyenin oğlu olan, askeri liseye başladığı ilk dönemlerde 27 Mayıs darbesine üzülen ve bunun demokrasiye aykırı olduğuna inanan Özden Örnek’i sonrasında darbe planları yapmaya götüren süreci anlatan günlükleri bir kez daha okumakta fayda var.

Ancak bu kez Özden Örnek’in askeri lisede değil de ODTÜ’de okuduğunu farz edin!

ODTÜ’nün faşizanlaştırdığı kaç teknisyen, kaç çiftçi, kaç esnaf çocuğu hikâyesi çıkar sizce?

ODTÜ’nün Anadolu’dan aldığı masum çocukları nasıl birer darbe destekçisi haline getirdiğini meşhur darbesever ODTÜ mezunlarından izleyebilirsiniz.

Mümtaz’er Türköne’nin kendisinden örnek verdiği yazısında da belirttiği gibi: “Bir üniversitede, bir fakültede, bir bölümde tek bir öğretim üyesi bile hak ihlalini önleyecek güçtedir.”

Bir üniversitede bir profesör çok şeydir!

Öğrencilerine demokrat, özgürlükçü bir bakış açısı da sağlayabilir faşizan bir bakış açısı da...

ODTÜ’de yaşanan hadise asla münferit ve asla üç beş gencin hezeyanı değildir.

Velhasıl ODTÜ cephesinde yeni bir şey yok.