15 Kasým 1956’da Türkiye Cumhuriyeti Baþbakaný Adnan Menderes ve Kara Yollarý Genel Müdürü Vecdi Diker ile bir grup ÝTÜ’lü akademisyen tarafýndan kurulan üniversitenin adý: ODTÜ. Kuruluþunda ABD’nin mali destek verip vermediði uzun süre tartýþýlmýþtýr. 1955’te Birleþmiþ Miletler ve UNESCO geliþmekte olan 10 ülkeye 5 milyon dolar vermeyi amaçlýyor, listede Türkiye yok. Mýsýr parayý kabul etmeyince sonradan listeye Türkiye’de ekleniyor. DP’nin arazi tahsis etmesi ve gelen 5 milyon dolarla ODTÜ kuruluyor. Mütevelli Heyeti Baþkaný: Adnan Menderes.
27 Mayýs darbesi esnasýnda ODTÜ’nün 500 civarýnda öðrenci sayýsý var. (OTDÜ Resmi sitesi, 50. Yýl sayfasý 1966 bölümü) Kaynaklar, 27 Mayýs darbesi esnasýnda OTDÜ’lü öðrencilerin darbeyi veya Mütevelli Heyeti Baþkanlarý olan Adnan Menderes’in idam edilmesine yönelik protesto eylemleri gerçekleþtirmediðini gösteriyor. Darbeden sonra ODTÜ Rektörü olarak baþa geçen isim Turhan Fevzioðlu. (Þimdiki TBB Baþkaný Metin Fevzioðlu’nun dedesi) Turhan Fevzioðlu, 27 Mayýs darbesinden önce Ýstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinin Dekanlýðýný yapmýþ. Forum dergisindeki yazýlarý, DP ile arasýnýn açýlmasýna sebep olunca istifa etmiþ. Fakat darbeden sonra Milli Birlik Komitesi, Turan Fevzioðlu’nun Adnan Menderes’in kuruculu-
ðunu yaptýðý ODTÜ’ye Rektör olarak atanmasýna karar vermiþ. Milli Birlik Komitesi Menderes’in idam kararýnýn yeterli olmadýðýný düþünmüþ ki, saðlýðýnda Menderes ile kavgalý olan akademisyenlerin birçoðunu Menderes’in mütevelli heyeti baþkanlýðýný yaptýðý ODTÜ’de görev almasýný saðlamýþ.
1969’un 7-13 Nisanýna gelindiðinde Sol-Kemalist öðrenciler, Rektörü, dekanlarý, öðretim üyelerini kovduklarý ‘ODTÜ Ýþgali’ni gerçekleþtirmiþler. Bu durumun silahlanýp jandarmaya karþý koyarak tüm üniversiteye el koyduklarý bir ayaklanma olduðunu söyler bazý kaynaklar. ‘ODTÜ Ýþgali’ sonrasýnda da üniversite o ayaklanma ruhuna teslim olur desek yanlýþ olmaz.
1970 ve 1980’li yýllar arasýnda öðrenci olaylarýnda hemen hemen odak noktasýnda yer alan ODTÜ’nün 2000’li yýllara gelindiðinde baþarýlý projelere imza attýðýný da görüyoruz; ‘ODTÜ’lü araþtýrmacýlarýn nanoteknoloji çalýþmasý, mikrop tutmayan yüzeylerin yürütülmesinin yolunu açarken, projenin tamamlanmasý halinde hastane ve okul döþemelerinde su ve deterjan kullanmadan hijyen saðlanmasýný öngörüyor.’ (2007)
ODTÜ’lü öðrencilerin baþardýðý ‘Beyin Bilgisayar Arayüzü’ adý verilen projede klavye kullanmadan bilgisayar ekranýna kelimelerin yansýtýlmasýna olanak saðlayan cihaz gelecekte felçli hastalarýn çevreyle iletiþimini saðlamada ve tekerlekli sandalyelerini hareket ettirme de kullanýlabilecek.’ (2010)
Bu baþarýlarý göstermiþ bir üniversiteden beklenen 2012’de Göktürk-2 uydusunun fýrlatýlma esnasýnda hep birlikte o ana tanýklýk etmek ve kutlamaktýr diye beklenti içerisine girmek üzereyken ODTÜ karýþýr ve Baþbakanýn kampüse gelmesine ‘ODTÜ Direniþi’ söylemleri ile karþýlýk verilir. Bu durum kuruluþunda ‘Gençlerin ilmi, teknik ve mesleki alanlarda bilgiye ulaþmasýný ve teknolojinin geliþimine öncülük etmelerini’ saðlamayý amaç edinen bir bilim yuvasýnýn son yýllardaki çeliþkisi olarak karþýmýza çýkmýþtýr. Üniversite rektörünü ayaðýna çaðýran eylemciler 4 maddelik isteklerini üniversite yönetimine kabul ettirir. Baþbakaný olduðu ülkede bir üniversiteyi ziyaret etmenin sakýncasýný açýklayamayan Metin Fevzioðlu, dedesinin üniversitenin ilk
rektörlerinden olduðu için midir bilinmez, ODTÜ’lü öðrencilerin eylemlerine destek verir. Polis açýklamasýnda ‘ ODTÜ dýþýnda gelen öðrencilerle kampüsün içindeki öðrencilerin taþ saldýrýlarýna maruz kaldýk’ beyanýna raðmen bir hukukçudan beklenileni yapar(!)
2007’de türban serbestliðine tepki veren ODTÜ Rektörü Ural Akbulut’un açýklamalarý öðrencilerin aklýndan çýkmamýþ olsa gerek ki 2013’de baþörtülü öðrencilere karþý bazý gruplar hakaretlere varan davranýþlar sergiler.
Ayný görüþte yer almadýðý ülkenin baþbakanýný protesto etmenin olgunluðunu demokratik düzeyde bile gösteremeyen bir öðrenci grubunun 2014’de Almanya Cumhurbaþkaný’ný üst düzey misafirperverlikle karþýlamalarý göze çarpan diðer bir çeliþkidir.
2015’de ODTÜ mescidinde M. Emin Yýldýrým’ýn katýldýðý bir siyer programýnýn çýkýþýnda öðrenciler, Marksist bir öðrenci grubunun saldýrýsýna uðrar. Namaz kýlan öðrencileri ve faaliyetlerini evrim ve bilim karþýtlýðýndan baþlayarak öldürülen Özgecan Aslan ile iliþkilendirmeye kadar giden zihniyet, üniversite duvarlarýna astýðý bildiri de ‘.. Dinci gericiliðe karþý aklý, bilimi eþitliði ve özgürlüðü savunmaya devam edeceðini’ söyleseler de aslýnda durum açýktýr; ‘Bizim gibi düþünenler insandýr ve özgürlük hakkýdýr, bizim düþüncemizde olmayanlar insan deðildir yobazdýr’ zihniyetinin dýþa vuruluþunu gösterirler.
Baþarýlarý ile övündüðümüz gibi kendisi gibi olmayana yaþam ve okuma hakký tanýmayan bir zihniyet taþýdýðý için tepkimizi de yer yer gösterdiðimiz bir üniversite ODTÜ. YGS ile Türkiye’de dereceye giren bireylerin seçtiði üniversitede okuyan bazýlarýnýn öðrenmesi gereken temel bir ders var; Sizlerin zihniyetini beðenmeyen birçok insan nasýl sizin o üniversitede eðitim alma hakkýnýzý engellemiyorsa, sizde o üniversitede sizin gibi düþünmeyen bireylerin eðitim almasýný hiçbir bahane ile engelleme hakkýna sahip deðilsiniz.
Savcý M. Selim Kiraz’ýn cinayetinden sonra teröristlere ‘Bizde sizi seviyoruz !’güzellemeleri gönderen bir grubun seçimler yaklaþýrken, bilimsel faaliyetlere önem veren kývrak zekâlý gençlerin okuduðu bir üniversiteyi, yaratýlmak istenen bir kaosun öncülüðünü yapan okul olarak planlamalarý dikkat çekmektedir. ODTÜ’ye düþen böyle bir planýn içinde olmak yerine yaratýcý bir þekilde demokratik eylemlerini dile getirmeleri ve kaosa prim verecek herhangi bir eylemin içinde yer almamalarýdýr.
Bilimde ön sýralarda olduðunu iddia eden bir üniversiteye, üniversitenin öðrencilerine ve hocalarýna da yakýþan budur.