Öfkenin olumlu fonksiyonu olan temel bir duygu olduðu ama öfke kontrolsüzlüðünün ise belalara yol açacaðý konusunda hem psikiyatri/psikoloji hem felsefe/filozoflar hem de Ýslam dini / Müslüman alimler arasýnda bir uzlaþma var. Bu yazýda bu üç bakýþ açýsýný birlikte sunarak öfkenin neden kontrol edilmesi gerektiðini ifade etmeye çalýþacaðým.
Psikiyatri/psikolojinin öfke kontrolü çalýþmalarý
Psikiyatri/Psikoloji hem normal öfke duygusunu hem de öfke kontrolsüzlüðünü / patlamasýný uzun zamandýr uðraþý haline getirmiþtir. Örneðin Paul Ekman gibi yüz ifadeleri ile uðraþan psikoloji araþtýrmalarý öfkeyi temel yüz ifadelerinden biri olarak tanýmlamýþtýr. Ayrýca Amerika’da National Anger Management Association (Ulusal Öfke Yönetimi Birliði) gibi organizasyonlar ve bu organizasyonlarýn gerçekleþtirdiði yýllýk toplantýlarý var. Ayrýca tüm dünyada öfke kontrol/yönetmeyi hedefleyen yapýlanmýþ programlar var. Ben de bunlardan birini geliþtirmeye çalýþýyorum.
Filozof Aristo’nun öfke ve kontrolü yaklaþýmý
Filozoflar da öfkeyi mesele edinmiþlerdir. Örneðin Aristo, “Herkes öfkelenebilir. Bu kolaydýr. Ne var ki; doðru insana, doðru derecede, doðru zamanda, doðru maksatla ve doðru biçimde öfkelenmek, iþte bu zordur” demiþtir. Bu tarifte bayaðý bir öfke kontrolü hedefleri vardýr. Aristo öfke ile ilgili yerli yerindelik tanýmlamaya çalýþmýþtýr. Aristo’nun Ýkinci vurgusu da öfkeyi yerli yerinde kullanmanýn kolay bir iþ olmadýðýný söylemesidir. Aristo’nun bu iki vurgusu da modern dönemdeki öfke ve kontrolü çalýþmalarý ile uyumludur.
Ýslam düþünce geleneðinde öfke ve kontrolü yaklaþýmlarý
Gazali Ýhyâu Ulumiddin de öfkenin normal fonksiyonunu þöyle açýklar: “Öfke maksada eriþilmediði zaman kalpte oluþan bir hararet olup, kalp atýþlarýný hýzlandýrýr. Kanýn yüze ve beyine hücum etmesine neden olur. Böylece meydana gelen kuvvet gelecek tehlikeyi önlemeye çalýþýr”.
Bizim geleneðimizde öfkenin ifadesinin yerli yerindelik açýsýndan üç ayrý þekli; ifrat, tefrit ve itidal þeklinde tarif edilmiþtir. Öfkenin ifrat yani aþýrý þekilde kontrolsüz ifadesi yerilmiþtir. Çünkü bu öfke þekli aklýn devre dýþý kalýp, davranýþlarýn kontrolünün kalmamasýna sebep olduðu düþünülmüþtür. Öfke ifadesinin tefriti ise, öfke duyulmasý ve gösterilmesi gereken yerde göstermemektir. Kiþi kendisine ve ailesine yapýlan zulme, haksýzlýða katlandýðý için yanlýþ yapmýþ olur. Öfkenin makul derecesine (i-tidal) þecaat denir. Öfkenin gereken yerde gerektiði kadar ifade edilme halini tanýmlar.
Peygamber efendimiz ashabýný öfkesini kontrol etmeye teþvik etmek için onlara þöyle sormuþ: “Siz pehlivan diye kime diyorsunuz? Kimsenin yenemediði kiþiye deriz, dediler. Hz. Peygamber (s.a.s): Hayýr, pehlivan, öfke anýnda kendine hâkim olandýr” buyurmuþtur. Yine Hz. Peygamber “Sizden biri öfkelendiðinde, ayaktaysa otursun, öfkesi geçmezse sýrtüstü yatsýn” demiþtir.
Kur’an-ý Kerim’de Al Ýmran Süresinin 134. Ayetinde “Onlar bollukta ve darlýkta infak ederler, öfkelerini yutarlar/yenerler ve insanlarýn kusurlarýný affederler, Allah iyilik yapanlarý sever” buyurulmuþtur. Elmalýlý Hamdi bu ayeti “Zarar gördüðü kimselere gücü yettiði halde intikamýna kalkýþmamak, hoþ olmayan bir hal göstermeyip, hazmetmek ve sabretmek” olarak açýklamýþtýr.
Sonuç olarak, öfkenin normal ve gerekli bir duygu olduðu ama onun kontrol edilmesi konusunda hem psikiyatri/psikoloji hem felsefe/filozoflar hem de Ýslam dini ve düþünce geleneði uzlaþý halindedir.