Oğlum bak git!

DAEŞ terör örgütüne olduğu gibi PKK terör örgütüne karşı da yapılan askeri ve adli operasyonlar -gecikmiş olmasına rağmen- gayet yerindedir. Hukuk içinde kalınması, isabet kaydedilmesi tek talebimiz. 

Peki, çözüm süreci bitti mi? Bildiğimiz mekanizma ve muhataplar açısından evet. Ama sürecin nihai hedefi olan “PKK’nın silah bırakması sağlanarak ülkede huzur ve kardeşlik ortamının tesisi” hedefi yerli yerinde duruyor.

Terörün haksızlığı hukuksuzluğu, siyaseten ve ahlaken savunulamaz oluşu, terörden medet umanların kimliği ve niyeti şu süreçte iyot gibi açığa çıktı. Çözüm sürecine destek veren büyük kitlenin operasyonları da destekliyor olması bu açıdan çok anlamlı.

***

Şehit cenazeleri uzaktan tanıklık eden bizler için bile dayanılır değil. Aileler perişan... Hele de el ayak çekildikten, kalabalıklar dağıldıktan sonra, onlardan geriye kalan boşluğa yerleşecek yokluk ve özlem duygusu... Allah yardımcıları olsun. Şehit yakını olmanın metaneti ve asaletiyle acılarını hafifletsin inşallah. Şehitlerimize bin rahmet olsun!

Halihazırda hepimizin güvenliği ve huzuru için can pahasına görev ifa edenleri de terör eylemlerinden, tuzaklardan, kazadan beladan korusun Allah, sevdiklerine bağışlasın!

Zor zamanlar... Yasımız da duamız da ortak.

***

Ama vaktiyle Başbakan asan askeri darbeye darbe diyemeyen çevreler, bugün de kanlı elini Ortadoğu’dan çekmeyen “emperyalistlerin” Türkiye’ye karşı beslediği ve işine geldiğinde kullandığı, gelmediğinde diğerine peşkeş çektiği terör taşeronu PKK’ya kıyamıyor mesela. Hem de sinsice asker-polis öldürdüğü günlerde kıyamıyor. “İki polis için Kandil’i bombalamak reva mıdır” diyebiliyor mesela tashihçiliği tarihçiliğinin önüne geçmiş bir A.H.

Paralel yapının veya Doğan medyanın politik ergenleri bir yana, bir devlet üniversitesinde kadrolu öğretim üyesi olan bir K.Ç tüm mesaisini harcadığı medyada-sosyal medyada korkunç maddi hatalar ve açık manipülasyonlarla şiddet-dehşet sarmalını kişisel Erdoğan nefreti için büyütebiliyor.

Ya da canlı yayında savcı katleden DHKP-C’ye kefil olanların Star gazetesine konulan tahrip gücü yüksek, zaman ayarlı bomba dolayısıyla, dostlar alışverişte görsün kabilinden dahi olsa MKLP’yi kınıyorum, çok geçmiş olsun arkadaşlar diyememesi şaşırtıcı mı mesela? Bence değil. “Ama binim tirüristim Teyyibi beşken yeptirmeyecek”  ideolojisi bunu gerektirir çünkü.

Tuhaf olan şu ki teröriste terörist diyemeyenler, vahşice merhametsizce insan öldüren, pusu kuran, ambulans çağırıp sağlık görevlilerini, kaza oldu diye trafik aracı çağırıp polis memurunu kaçırmayı, şehit etmeyi “onurlu mücadele” diye yutturmaya çalışıyorlar!

***

PKK’nın küçük hesaplarına, sinsi ihlallerine ve suistimallerine rağmen 2013 başından beri bir şekilde devam eden ateşkes ve dolayısıyla çözüm süreci, PKK’nın açık savaş ilanı ve saldırılarıyla bitti.

11 Temmuz günü KCK’nın yaptığı “ateşkes bitmiştir, askeri barajlar unsurlar hedefimizdir” açıklamasının ardından KCK eş başkanı Bese Hozat da PKK yayın organı Özgür Gündem’de bir makale yayınlayarak “Bundan sonraki süreç devrimci halk savaşıdır” diyerek Türkiye’ye savaş ilan etti.

Türkiye toplumu, devleti ve hükümeti sabırla PKK-HDP’nin aklını başına almasını bekliyordu aslında. Kürt vatandaşlarının, 13-15 yaşındaki kuzularını Kandil’deki kurtlara kaptırmış, gözü yaşlı ağzı dualı Diyarbakır annelerinin hatırına sabrediyordu.

Sonunda hak ettiğini aldı Kandil’deki savaş baronları. 

“Gerilla kızlar” bir iki dergiye kapak oldu diye, podyumlarda salındırıldı diye, ABD YPG’ye Rojava’da bir iki kanton bağışladı diye yükselen “Biji Obama” aşkı, Amerika’nın “PKK terör örgütüdür, Türkiye’nin yanındayız” açıklamasıyla birden Yeşilçam dramına dönüverdi. Filmlerde tecavüze uğrayan kızların dakikasında geneleve düşmesi gibi, PKK-PYD de kurtuluşu katil Esed’de arıyor şimdi.

Bu PKK’nın tercihidir. Ama Kürtler de barış hedefi de PKK’ya bırakılmayacak kadar değerli. Bin yıllık Kürt-Türk kardeşliği akar ve yatağını yine bulur.