Orlando Bloom, bu yazýn en çok izlenen yýldýzý. Ama yeni filmi Zulu’dan çok bir dondurma reklamýyla! Bloom, yeni projelerini STAR pazar’a anlattý.
Orlando Bloom yine afiþlerde: Baþrolünü Forest Whitaker’le paylaþtýðý Zulu adlý Güney Afrika yapýmý polisiye, Cannes Film Festivali’nin kapanýþýnda gösterildi. Ýki yeni Hobbit filmi sýrada... Ama Bloom’u bu yazýn en çok izlenen yýldýzý haline getiren Magnum dondurmasý için çekilen ve her gün televizyonlarýmýzda dönen bir reklam filmi! Bloom, Yüzüklerin Efendisi ve önümüzdeki sezon izleyeceðimiz Hobbit serisinin iki yeni filminin Elf kahramaný Legolas; Karayip Korsanlarý serisinde sevdiði kadýn uðruna hayalet korsanlarla iþbirliði yapan Will Turner rolleriyle popüler sinema tarihine geçti. Eylül ayýnda Broadway sahnelerine Romeo rolüyle çýkmaya hazýrlanýyor. Richard Rodgers Tiyatrosu’ndaki Romeo ve Juliet ön gösterimleri Aðustos’ta baþlayacak. Sinemada Yürek hoplatan/ Heartthrob diye tabir edilen yakýþýklý aktörlerden biri olan Orlando Bloom ile Cannes’da konuþtuk.
-Zulu’ya neden bu kadar önem ve emek verdiniz?
Çünkü ilginç bir film. Brian gibi bir karakteri oynamak için yýllardýr fýrsat kolluyordum. Fýrsat çýkýnca hemen atladým üzerine. Brian kolayca bir kliþe olabilirdi. Karýsýndan boþanmýþ, ona yabancýlaþmýþ bir oðlu var, ilaç baðýmlýsý bir alkolik, sigara içiyor, Güney Afrika’da polis... Bu karakter için ilk aklýnýza gelen aktör sayýlmam deðil mi? Rol görünce, yönetmen Jerome’u etkilemek için elimden geleni yaptým. Kariyerimin en iyi iþbirliklerinden birini gerçekleþtirdim Jerome ile. Çünkü ilk kez biri bana ‘Sana güveniyorum, ne yapmak istiyorsan onu yap’ dedi. Bana tutunabileceðim bir fýrsat verdi. Ben de kendimi çatlatana kadar çalýþtým.
AYLARCA KÝLO ALIP KAS YAPTIM
-Neler yaptýnýz bu karaktere bürünmek için?
Bir sürü dövme yaptýrdým. Güney Afrika’da böyle bir karakterin dövmeleri olacaðýný düþünürsünüz. Jerome kendim gibi görünmememi tercih etti. Ben de epeyi kilo aldým, kas yaptým. Kamera nasýlsa insaný olduðundan iri gösteriyor, kaslarý þiþirdim, aylar boyunca çok katý bir diyet yaptým ve irileþtim. Bu karakterin otantik olabilmesi için bana çok yardýmcý oldu bu katý disiplinle spor yapmak, karakterimi meþrulaþtýrdým. Aksan çok önemliydi. Tanýþtýðým beyaz Güney Afrikalýlar çok karakteristikti. Atýndan inmeyen kovboy gibiler! Çok maçolar. Sorunlarý yumruklarýyla hallediyorlar, fazla konuþmuyorlar, hiçbir konu hakkýnda! Sert adamlar!
-Artýk sizin için meydan okuma diyebileceðimiz rollere mi yöneliyorsunuz? Kolayca oynayamayacaðýnýz iþler mi arýyorsunuz?
Evet, kesinlikle. Broadway’de Romeo’yu oynamak üzereyim. Shakespeare oynamak muazzam bir olay, dramatik ve tematik açýdan. Romeo romantik bir figür ama izleyici önünde canlý performans benim için hakiki bir mücadele olacak.
-Kariyerinizde artýk yeni bir döneme mi girdiniz?
Yüzüklerin Efendisi’ni çekerken 21, Karayip Korsanlarý’na baþladýðýmýzda 23 yaþýndaydým. Ýkisi de sinema tarihinin en büyük franchise’larý arasýndadýr. Ne kadar yaratýcý da olsalar öyle yapýmlarýn içinden kendi net imgenizle çýkamayacaðýnýz, sýnýflandýrýlacaðýnýz bellidir. Ben de bunu fark ettim, gidip Londra’da tiyatro yaptým. Demek istediðim bir oyuncu olarak kendimi bulmam birkaç yýlýmý aldý.
-Yapýmcýlýða da el attýnýz deðil mi?
The Good Doctor adlý filmin yapýmcýlýðýný üstlendim. Yýllarca oynayabileceðimi düþündüðüm karakterler üzerine filmler yapmaya uðraþtým ama küresel ekonomik krize denk geldi... Herkes daha önce oynadýðým giþe hitleri gibi filmlere yatýrým yapmayý tercih ediyordu... Umarým Zulu izleyiciye ulaþýr. Cannes’da gösterilmesi harika, umarým algýda bir deðiþikliðe yol açmak için adým olur.
TOPLUM ÝÇÝNDE YAÞAMAK KOLAY DEÐÝL
-Ýstikrarlý biçimde çalýþýyorsunuz zaten...
Evet, oldukça istikrarlý çalýþýyorum. Her filmde adýmý ýþýkla yazdýrmadan! Mark Ruffalo ile gözden düþmüþ bir rockçýyý canlandýrdýðým Sympathy for Delicious’ý yaptým. Gerçekten çok keyif aldým. Colin Firth ve Ellen Burstyn ile kasabalý bir polisi canlandýrdýðým Main Street’te oynadým. Bana çok yardýmcý oldu bu filmler. Bilmiyorum neden öyleydi, kariyerimin baþlangýcýnda kendimi baský altýnda hissettim. Dikkatler hep üzerimdeydi. Ne yapsam gözler üzerime çevriliyordu. Artýk o baskýyý ayný þekilde hissetmiyorum, hissetsem de üzerinde durmuyorum. Gelen fýrsatlarý deðerlendiriyor, zorlukla karþýlaþýrsam çözümünü buluyorum. Giþe hitlerinde oynadýktan sonra toplum içinde yaþamak kolay deðil.
-Hayata bakýþýnýzý deðiþtiren olay giþe hitleri mi?
Hayatýmda baþýma gelen en önemli þey oðlumun doðumu. Bu da insana farklý bir perspektif veriyor muhakkak. Olgunlaþtým... Bu meslekte insanýn kendini fazlasýyla ciddiye almasý mümkün. Özellikle sizin gibi saygýlý insanlarýn sayýsý fazla deðil. Çok kiþisel sorular soruyorlar ve espri yaptýðýnýzda farkýna bile varýyorlar. Sürekli herkesin sizden beklediði cevaplarý vermeye çalýþýyorsunuz ama aslýnda hepsi saçmalýk. En olaðanüstü durumlarda bile her þey normal gibi yapmanýz lazým. Bunlardan ve panikten kurtulunca, film yapýnca her þey olaðanüstü, büyüleyici bir fýrsat.
-Güney Afrika’da dört ay çekim nasýl geçti?
Harikaydý! Güney Afrika’daki politik durum hakkýnda konuþamam ama filmi çektiðimiz Cape Town’da vakit geçirmek olaðanüstüydü. Kültürel açýdan çok zengin ve çeþitli. Çekim yapmaya gittiðimiz yerlerde iþlenen suçlarý Amerika’da haberlerde dinleyince þaþýrýyorduk. Ama orada hayat bizim anlamadýðýmýz deðerlerle ifade edilmiyor. Ýnsanlar ya çok yoksul ya çok zengin. Bunu ilk elden deneyimlemek çok çarpýcý.
-Oðlunuzdan uzak kalmakta zorlanmadýnýz mý çekimler sýrasýnda?
Benimle birlikteydi! Harikaydý hatta! Paparazzi sorunu yoktu! (Eþi, top model Miranda Kerr) Birçok gezi yaptýk, safariye çýktýk. Daha iki buçuk yaþýnda ve hiçbirini hatýrlamayacak muhtemelen ama bizim için çok güzeldi.
Çýlgýn bu çocuklar, özel eþyalarýmý çaldýlar
-Cannes’da Sofia Coppola’nýn Hollywood ünlülerinin evlerini soyan ergen çetesini konu alan The Bling Ring adlý filmde sizden söz edilince endiþelendiniz mi?
Zaten bu çocuklar hakkýnda bir reality þov yapýldý. Olay bir ‘Hollywood zihin bulandýrmasý’. Sofia Coppola bence harika bir yönetmen, bir gün onunla çalýþmak isterim. Benden bir cameo oynamamý istedi ama çekimlerime çok yakýndý yapamadým, anlayýþla karþýladý. Eðer benim evim soyulanlardan biri olmasa ben de filmini yapmak isterdim çünkü çok ilginç bir konu! (Kahkahalar) Çýlgýn bu çocuklar, özel eþyalarýmý çaldýlar.
-Los Angeles’ta yaþamaya devam etmeyi hala istiyor musunuz?
Doðrusu Los Angeles’ta yaþamýyorum. Ben aslýnda hiçbir yerde yaþamýyorum! Los Angeles’ta bir evim var ama geçen yýl dört ay Güney Afrika’daydým, sekiz ay Yeni Zelanda’daydým (Hobbit), önümüzdeki sekiz ay New York’ta olacaðým. Bir yere baðýmlý deðilim. Ama bir evim var. Evimde saatlerim yok artýk! Gezgin bir sirk gibiyiz! Oðlum okula baþlayýnca tabii ki belli bir yerde yaþayacaðýz.
Peter isterse 10 dakika zýplarým
-Hobbit’in çekimleri nasýl geçti?
Yeni Zelanda’ya on yýl aradan sonra dönmek harikaydý. Neredeyse hiç deðiþmemiþ. Çok etkilendim, çok tazeleyiciydi. Biraz kaygýlýydým, ne de olsa daha büyümüþtüm! Eski kostümüme sýðmak zorundaydým! Pete (Peter Jackson) benden ne isterse yaparým, on dakika zýpla dese zýplarým. Bana ilk fýrsatý veren odur.’Legolas Greenleaf’i oynar mýsýn?’ diye sorduðunda benim için her þeyin baþlangýcý oldu.
-Yüzük Kardeþliði dönemini de anlatýr mýsýnýz biraz?
Alýþýlmadýk, farklý bir aile gibiydik. Geri gelmeyecek bir zaman dilimiydi bizim için. Hepimiz kariyerlerimize yeni baþlýyorduk. Yad edeceðimiz çok anýmýz var. Hala ekipten birçok kiþiyle görüþüyorum.