Öðrenciyi sýnýfta býrakmanýn saçmalýðý

Bu konuyu yazmayý uzun zamandýr istiyordum ama araya baþka konular girdi, bir türlü kýsmet olmadý. 

Öðretim sistemimizin farklý aþamalarýnda öðrenciyi sýnýfta býrakma gibi bir uygulama var.

“Öðrenci bir dersten baþarýsýz olmuþ ise, bundan doðal ne olabilir ki?” diye sorabilirsiniz.

Ancak, konu, bu yukarýdaki sorunun doðallýðý kadar basit olmayabilir.

Geldiðim yaþ ve aþamada sýnav sistemleri, cezalandýrma, öðrenciyi bir dersten sýnýfta býrakma gibi konularda epey bir birikimim oldu gibime geliyor, daha gençlik dönemlerimde çok da öðrenci býraktým.

Bugün ise bu konuya çok farklý bakýyorum, bir öðrenciyi bir dersten baþarýsýz kýlýp o dersi yeniden almasýný saðlamanýn, üniversite öncesi aþamada sene tekrar ettirmenin ne söz konusu öðrenciye, ne öðretim sisteminin bütününe ne de ülkeye bir faydasý olacaðýný düþünmüyorum artýk.

Çok küçük örnekler dýþýnda bir dersten kalan öðrencinin o dersi ikinci kez aldýðý zaman harikalar yarattýðýna pek þahit olmadým, öðrenci ne ise hep o kalýyor, vakýf üniversitelerinde baþka nedenlerden, devlet üniversitelerinde de benzer ya da daha farklý nedenlerden söz konusu öðrenci bir aþamada mutlaka, dersin gereklerini yapýp yapmadýðýndan baðýmsýz olarak, baþarýlý kýlýnýyor, o dersten geçiriliyor.

Bu anlamsýz sürecin sisteme yüklediði zaman, kaynak ve moral maliyetleri düþünebiliyor musunuz?

Öðrenci en azýndan iki kez o dersi alýyor, sayýsýz kez kaðýtlarý okunuyor, düzeyi pek oynamayan kaðýtlardan birine de, son aþamada, geçer not veriliyor.

Hadi bilemediniz, öðretim üyesi çok inatçý çýktý, öðrenciyi býraktý, bu tasarrufunun bir iþe yarayacaðýna inanýyor hala, bir türlü geçirmedi, kaydý silindi, bir süre sonra bir af sisteminin devreye gireceðini ülkemizde herkes çok iyi biliyor.

Kanýmca, yapýlmasý gereken, bu öðrenci geçirme-býrakma paradigmasýnýn mutlaka dýþýna çýkmak.

Üniversiteler öðrenciye otomatik mesleki yetki veren kurumlar olamaz, hukukçular, doktorlar, mimarlar, mühendisler mutlaka bir mesleki kurumdan, üniversite diplomasý sonrasý meslek icra yeterlik belgesi almalý.

Bu kurumlar tabipler odalarý olabilir, mühendisler odasý olabilir, barolar olabilir ama üniversite hocalarý olamaz.

Üniversiteler týp, hukuk bilimlerine yönelik bir diploma verebilirler ama doktorluk, avukatlýk yapma belgesi vermemeleri gerekir; baþka dallarda zaten diplomalar yetki de vermiyorlar.

Klasik eðitim süreçleri nihai analizde birer filtraj sistemleridir, yetki veren sistemler asla olamazlar, filtraj sistemi de piyasaya, yetki verecek kurumlara sadece akademik sinyal gönderir.

Bu sinyal de öðrencinin mezuniyet aþamasýnda dört ya da on ya da yirmi ya da yüz tam puan üzerinden nasýl bir ortalama ile mezun olduðudur, dal ortalamasý ile dal dýþý alýnan derslerin de ayrý ayrý ortalamalarý ile piyasalara gerekli ve yeterli sinyal gider ve bu kadar da yeter.

Ýyi öðrenciyi dört ya da üç doksan, kötü öðrenciyi de iki ortalama ile mezun edelim ama bu çocuðu býrakmanýn, kaydýný silmenin pedagojik, toplumsal bir yararýný göremiyorum zira bu diploma çocuða zaten bir yetki vermeyecek, iki ortalama ile mezun olmayý seçen öðrenciyi de piyasa ile, iþgücü piyasasý ile baþ baþa býrakalým, baþýnýn çaresine baksýn, muhtemelen bazý durumlarda, bazý iki (2.00/4.00) ortalamalý öðrenciler daha da iyi bakacaklardýr baþlarýnýn çaresine çünkü üniversitenin uyguladýðý filtraj sisteminin mükemmelliði de her zaman tartýþmalý.

Lisansüstü aþamalarda mantýk çok farklý olmalý, bu aþamalarda baþarýsýz, yetersiz öðrencinin mezun edilmesi diye bir þey söz konusu olamaz, üniversite ile iliþkisi anýnda kesilir.

Üniversite sürecinin lisans ve lisansüstü aþamalarý hep farklý mantýklara, düzenlemelere konu olmalý.