Öðretmen sorununun dört nedeni

Dün, 24 Kasým Cumartesi, öðretmenler günü idi.

Bu vesileyle tüm çalýþan ve emekli öðretmenlerin bu önemli, anlamlý gününü kutluyorum; ben de öðretmen çocuðuyum, bu mesleðin ne kadar meþakkatli bir meslek olduðunu çok yakýndan biliyorum.

Ancak, 2012 senesinin sonuna doðru yazdýðým öðretmenlere iliþkin bu yazýda bu mesleðe iliþkin çok temel sorunlarý da açýk yüreklilikle irdelemek zorundayým.

En genel hatlarýyla öðretmenlik mesleðine, mesleðin ortalama niteliðinin ve dolayýsýyla itibarýnýn nispi azalmasýna iliþkin dört temel sorunu gündeme getirmek istiyorum.

Öðretmenlik mesleðinin sýkýntýya düþüþünün en genel nedeni muhtemelen demografik baský yani nüfus sorunu; nüfusun on beþ, yirmi milyon olduðu Cumhuriyet’in ilk yýllarýndan nüfusun yetmiþ beþ milyona týrmandýðý günümüze ilköðretim ve lise öðrenci sayýsýnda muazzam bir artýþ var, öðretmen talebi ve sayýsý da bu oranda artýyor, bu büyük artýþýn kalite ile beraber gerçekleþmesi de gerçekten çok kolay deðil.

Günümüz Türkiye’sinde yaklaþýk 700 bin öðretmen var, kahir ekseriyeti devlette, bu sayý toplam memur sayýsýnýn yine yaklaþýk dörtte biri; bu sayý, kamunun bütçe kýsýtlarýyla beraber ele alýndýðýnda öðretmenlerin maaþ/ücret seviyelerine iliþkin kýsýtlar da kendiliðinden ortaya çýkýyor.

Bu ücret koþullarýnda toplumun nispi olarak daha nitelikli kesimlerinin bu mesleðe yönelmelerini beklemek pek gerçekçi deðil; Dame de Sion mezunu çalýkuþlarý artýk galiba sadece romanlarda.

Mesleðin içinde bulunduðu sorunlara iliþkin ikinci çok önemli bir neden de yaþadýðýmýz konjonktürde eðitim/öðretim sektörünün baþdöndürücü dönüþümü ve öðretmenlik mesleðinin bu muazzam dönüþüme ayak uydurmakta zorlanmasý.

Daha önce de bu sütunda eðitim yazýlarý kapsamýnda bu meseleyi irdelemeye gayret ettim, bilgi kavramý son otuz senede çok büyük bir nitelik ve nicelik dönüþümüne konu oldu. Eskilerde kýt kaynak olan, ulaþýlmaya çalýþýlan, daha fazla bilgi ile yüklü kiþilerin, mesela öðretmenlerin, daha az bilgili kiþilere aktarmaya gayret ettiði kýt kaynak bilgi þimdi adeta bedava bir mal, herkes her bilgiye anýnda ulaþýyor ve bu devrim niteliðindeki dönüþüm bilgi aktarmakla mükellef öðretmenlik mesleðini dönüþüme, baþka iþlevlere zorluyor ama öðretmen bu dönüþüme çok yatkýn ve istekli deðil, bilgi aktarma sürecini sürdürmek istiyor ve bu nedenden de iþlevsizleþiyor.  

Öðretmenlik mesleði bilgi aktarma iþlevinde ýsrarlý olduðu sürece meslek daha da sýkýntýya düþecek, bunu mutlaka görmek ve ilköðretim, lise hatta üniversite müfredatlarýnda, öðretim metotlarýnda radikal deðiþime gitmek gerekiyor.

Üçüncü baþka bir mesele de mesleðin rekabete büyük ölçüde kapalý olmasý; rekabete kapalý her alanda görülmesi mukadder sýkýntýlar öðretmenlik mesleðinde de karþýmýza çýkýyor. Prof. Mehmet Altan bu durumu, özünde bir entelektüel olmasý gereken öðretmenin memurlaþmasý olarak tanýmlar.

Öðretmenlerin her üç senede bir kendi alanlarýna yönelik yetkinlik kontrollerine tabi kýlýnmasý, nitelikli yabancý dil öðrenmeye mecbur tutulmalarý mesleðin geleceði için çok önemli.

Aklýma gelen dördüncü ve son neden öðretmenlik mesleðine Cumhuriyet’in kuruluþ yýllarýnda yüklenen bazý siyasal ve sosyal fonksiyonlarýn günümüzde artýk anlamsýzlaþmasý ama öðretmenlerimizin, 1920’lerde, 30’larda belki anlaþýlýr olan bu özel misyon sahipliði görev ve tavrý terketmekte isteksiz oluþlarý, hatta bu iþlevi öðretmenlik mesleðinin özünün önüne geçirmiþ olmalarý.  

Mesleðin önünde büyük zorluklar mevcut ama bu sorunlar er ya da geç aþýlacaktýr; tüm öðretmenlerimizin “öðretmenler gününü” en içten hislerimle kutluyorum.

twitter.com/KarakasEser