Oðullarýn nöbeti; Oðulpýnar

Reyhanlý/Oðulpýnar sýnýr karargahýna doðru uzandýkça, çayýrlar gümrahlaþýyor, insem içlerine koþsam, belime kadar gelir boylarý. Sarý çiðdemler, pembe çuhalar, narin gelincikler arasýnda yanlarýndan geçerken asker selamýna duran neþeli çocuklar... Mor koyunlarýyla yemyeþil yamaçlara yayýlmýþ sessiz çobanlar, havariler gibi, deðneklerini kaldýrýyorlar. Erken güneþlerden teni kavrulmuþ çocuklar ellerinde bayraklarla duvarlara týrmanýyorlar. Uçaktaki neþe, sýnýr karargahýna doðru yaklaþtýkça otobüsteki toza, hüzne ve alçak sesle süreklileþen telaþlý dualara býrakýyor yerini. Biz büyük bir yere doðru gittiðimizi anlýyoruz.

***

Nasýl bir þey bu çözebilmiþ deðilim, Mehmetçikler kardeþmiþçesine benziyor birbirine. Küçükken de böyle olurdum, üniformalý olduðunda babamý diðer asker arkadaþlarýndan ayýrt edemezdim. Yine öyle oluyor, kýzýyorum kendime. Herkes "iþte..." diyor,  "Cumhurbaþkanýmýz üniformasýný giymiþ, çok yakýþmýþ... Aaa..." diyorlar. Bir ben göremiyorum. Hani, nerede, hangisi... Tam önümdeki Mehmetçiðe, "evladým" diyeceðim "Cumhurbaþkanýmýz nerede, hangisi"... Mehmetçik bize dönüp gülümsüyor, Tayyip Erdoðan sesiyle "geldiniz mi" diye soruyor, "hoþgeldiniz" diyor... Allah Allah... Mehmetçiklere karýþmýþ... Kendisini 30 yýldýr tanýyorum, ilk kez "Baþkomutaným" diyorum resmini çekerken.   

*** 

Gazetelerden televizyonlardan gördüðümüz Mehmetçiklerimizin hepsi, birer dað gibi gelirdi bize... Ama yakýndan baktýðýnýzda daha da bir baþkalar. Bunu kelimelerle ifade etmek çok kolay deðil. Sanki baþlarý göklere yetiþecekmiþ gibi. Ve etraflarýndaki aura öylesine ruhani bir zýrh gibi ki, elimi deðdirmek istesem sanki bir yýldýrýmý tutacakmýþým gibi, sankisi fazla, insan kýlýðýnda yýldýrým her birisi de... Yeminle söylüyorum ki onlarý sarýp sarmalayan bir þey var. Sanki Bayram sabahý gibi onlarýn yaný yöresi... Buralardan okuyup yolladýðýmýz Hatm-i Þerifler, Fetih sureleri, Yasin'ler, sanki onlara zýrh olmuþ... Etraflarýný saran dualar, Ayetel Kürsiler, sanki onlara elbise olmuþ, mintanlarý en halis, en helal ana sütüyle dokunmuþ, rabbi yeðsirlerle biçilmiþ... El sürmeye hem cesaret edemiyor, hem de kýyamýyor insan... 

Efsanevi komutanlarýmýzdan Zeytindalý Harekatý kumandaný Orgeneral Metin Temel'miþ konuþtuðumuz kiþi... Bizleri tebessümle ve aðýrbaþlýlýkla cevaplýyor. "Bizim öðrenci yurtlarýmýzdaki kýz talebeler sizler için hatim okuyorlar, çok selamlarý var" diyorum... Öyle zannediyorum ki bir milyon kere duymuþtur buna benzer cümleleri... Hiç yüksünmeden, "Efendim.." diyor, "Emin olun her birimiz hissediyoruz bunu"... Yüzü ve alný o kadar dingin ki, sanki bir buðday tarlasý salýnýp akýyor gülen yüzünde. 

Sekinet... Komutanlarýmýzdan erlerimize kadar, hepsinin yüzündeki bu gönül rahatlýðýnýn Kur'andaki ismidir bu. Allah korkuyu alýr, yerine teslimiyyeti koyar. Orada, o sýnýr karargahýnda yirmi yaþýnda çocuklar koruyup bekliyor bizi. Ve Türkiye, savaþ halinde.    

*** 

Sosyal medyadaki vicdansýzlýðý görünce kaným dondu... Oraya eðlenmeye gitmedi hiçbir sanatçý, zaten eðlenmek için sýnýr karargahýna gidilmez. Mehmetçiðe moral olsun diye söylenmiþ bir kaç türküydü hepsi. Ýçlerinde felç hastasý, yürümekte zorluk çekenleri vardý, kanserle mücadele eden annemiz yaþýnda olanlarý vardý, hiçbirisinin ekstra þöhrete ihtiyacý da yok, gazeteciler hangi koþullarda gittiyse o þartlarda gidip geldiler. Yaþam tarzlarý, politik görüþleri bana yakýn olmayabilir ama bu moral desteði çok deðerli buldum ben... Savaþta olan baþka yer deðil, bizim ülkemiz. Ýnsanda biraz onur olur... O gencecik Mehmetler siper olmasa bu þekilde rahat tweet atabilir miydiniz. Nedir bunca nefret, nasýl biriktirdiniz bunu. Yemekhanede masasýna oturduðum Mehmetçik, bir Kürt çocuðuydu, niþanlýsý varmýþ, oðlumla yaþýtsýn, ceylan gibisin dedim, Halasý da öyle dermiþ. Allahým muhafaza buyur ceylanlarýmýzý... Oðullar dolu, Oðulpýnar...