Dün gazetemizin manþetinde yer alan fotoðrafla ilgili benim de söyleyeceklerim var.
Çünkü o fotoðraf üzerinden kurulmuþ “kumpas”ýn birinci elden tanýklarýndan biriyim.
Hrant Dink’in katili Ogün Samast’ýn Türk bayraklý pozundan söz ediyorum.
Görüntüyü hatýrlayacaksýnýz...
Ogün Samast, Türk bayraklý fonun önünde dikilmiþ. Donuk ifadelerle objektife bakýyor. Yanýnda iki adet polis... Elinde yine Türk bayraðý...
Fotoðraf, “Emniyet” patentli... Çünkü Samast, yakalanýr yakalanmaz, Samsun Emniyet Müdürlüðü’ne götürülmüþ, orada sorguya alýnmýþtý.
Emniyet Müdürlüðü’nden mutemet birileri (meðer FETÖ’cülermiþ), “fýrsat bu fýrsat” diyerek, Samast’ýn eline Türk bayraðý tutuþturmuþ, milliyetçi duygularý okþayacak ve dönemin iktidarýný zor durumda býrakacak bir mizansenin aktörü haline getirmiþler.
Fotoðraf yayýnlandýðýnda, kýyamet kopmuþtu, hatýrlýyorum. Çünkü fotoðrafý görüp “Katile Poster” baþlýðýyla manþete çeken ilk gazete bizim Star’dý. Diðerleri ertesi gün uyandýlar iþe...
Olayýn nasýl olduðunu anlatayým:
Star gazetesinde bir yýlýmý henüz doldurmuþum... Haftada altý gün yazýyorum, ek olarak gazetenin yayýn danýþmanlýðýný yapýyorum.
Genel yayýn Yönetmenimiz, Alev Er.
Hrant Dink öldürülmüþ... Haberlerimizde aðýrlýklý olarak bu konuyu iþliyoruz.
Bir gün manþet toplantýsýnda, neyi baþlýða çýkaracaðýmýzý kara kara düþünürken, bir fotoðraf belirdi önümüzdeki monitörde. Fotoðraf servisindeki editör arkadaþýmýz bulmuþ, “amaçsýzca” ekranda döndürüp duruyor.
Gazeteciliðini her daim beðendiðim ve takdirle andýðým Alev Er fotoðrafý görünce heyecanla ayaða fýrladý, “Manþeti buldum” dedi. Nitekim ertesi gün Star gazetesi bu fotoðrafla ve “Katile Poster” manþetiyle çýktý.
Kýyamet de koptu...
Gazetenin yayýn danýþmaný olduðum için, bazý þikâyetler ve talepler benim üzerimden yönetime ulaþtýrýlýyordu.
Ertesi gün, Emniyet Müdürlüðü’nden ismi mahfuz bir yetkili aradý, fotoðrafý “o þekilde” yayýnlamakla yanlýþ yaptýðýmýzý, birilerinin kirli emellerine hizmet ettiðimizi/edebileceðimizi söyledi. Ýkna olmadýðýmý fark edince, öðlenden sonra ziyaretime geldi. Yeniden iddialarýný sýraladý, detaylandýrarak gerekçelerini anlattý ve fotoðrafý ikinci kez yayýnlamamamýzý, hiç deðilse haberin üzerinde tepinmememizi rica etti.
Bu kez ikna olmuþtum.
Neye ikna olduðumu tam oturtamamýþtým ama ikna olmuþtum.
Ertesi gün ve sonraki günlerde fotoðrafý yayýnlamamaya özen gösterdik.
Dün gazetemizin manþeti, iþbu “kirli emellerin” arkasýndaki kirli yapýyý deþifre ediyordu.
Evet, o fotoðraf bir FETÖ tezgâhýymýþ... Amaç, hem milliyetçi duygularý galeyana getirmek ve gururla “bir Ermeni’yi öldürdüðünü” söyleyen Ogün Samast’ýn eylemine (“milliyetçiler” nezdinde) haklýlýk (!) kazandýrmak, hem de siyasi iktidarý zor durumda býrakmakmýþ.
O fotoðrafýn çekilmesine yardýmcý olan polislerin ve fotoðrafý elden alýp basýna servis eden gazetecinin FETÖ’den dolayý tutuklu bulunduklarýný hatýrlarsak, “kumpasýn dehþet boyutlarý” ortaya çýkacaktýr.
Fakat asýl kumpas dönemin Samsun Emniyet Müdürü’ne kurulmuþ.
Bu bilgiyi, yýllar sonra, emekli istihbaratçý Sabri Uzun’un “ÝN” adlý kitabýný okuduðumda öðrendim.
FETÖ, o günlerde, Samsun Emniyet Müdürü’nün görevden alýnmasý için Ýçiþleri Bakaný’na rica heyetleri gönderiyormuþ. O müdürü aldýrýp, yerine kendi adamlarýný monte edecekler...
Ýçiþleri Bakaný bu ricalara (“rica” görünümlü baskýlara) direnince, o fotoðraflý kumpasý tezgâhlamýþlar.
Biraz yukarýda, fotoðraf yayýnlanýnca kýyamet koptu demiþtim.
Evet, kýyamet koptu.
Ýçiþleri Bakanlýðý, Samsun Emniyet Müdürü’nün arkasýnda daha fazla duramadý, görevden almak zorunda kaldý. Yerine de, sonradan FETÖ’cü olduðu ortaya çýkan bir “mutemet” atandý.