Taksim’de baþlayýp Ankara’ya ve yurdun dört bir tarafýna yayýlma istidadý gösteren olaylarda kýþkýrtýcý tiplerin, durumdan vazife çýkaran örgütlerin rolü yok mudur? Elbette vardýr. O kiþiler ve örgütlerin nicedir tetikte durduklarýný biliyoruz.
Siyasiler hareketlenmeyi bütünüyle ‘kýþkýrtma’ boyutuyla görürlerse yanýlýrlar ama...
Geçmiþte içine ‘kýþkýrtýcý ajanlar’ýn da girdiði sonradan öðrenilen bazý eylemlere katýlmýþ, bir çoðunu yakýndan gözlemlemiþ biri olarak biliyorum; kitlesel hareketlenmeler içerisinde yer alanlarýn büyük çoðunluðu eylemin amacýna ve katýlýmýn deðerine inandýðý için meydanlara dökülmüþtür. Yapýlan eylemi azýmsadýðýnýz, katýlanlarý küçümsediðiniz ve bunu sözlerinize döktüðünüz taktirde tepkiyi ancak büyütürsünüz.
Bugünün dünyasý ve Türkiye’si dünden farklý. Konuya iliþkin yazýsýnda Prof. Hasan Bülent Kahraman’ýn isabetle belirttiði üzere, hareketlenip meydanlara koþanlarý cesaretlendiren biraz da budur; yani dünyanýn bugünkü deðerleriyle mutabýk ‘yeni Türkiye’... Ak Parti kuruluþuyla birlikte geniþ yýðýnlarýn sesi olmuþ, onlarla birlikte yürüyüp tabanýný geniþletmiþ ve ülkeye hem kimlik hem de cesaret getirmiþtir.
‘Yeni Türkiye’den ve onun kitlelere bakan yüzünden hiç çekinmemesi gereken siyasi partidir AKP...
Eskinin ‘fýsýltý gazetesi’nin yerini alan sosyal medyada birileri kitleleri tahrik edecek yalanlar dolaþtýrdý; bunu biliyoruz. Medyada birileri ateþin üzerine körükle gitti; bunu da... Güvenliði saðlamakla görevli olanlarýn uyarýlarýný dinlemek yerine onlara meydan okundu; bu da biliniyor. Gezi Parký’ndan sökülen birkaç aðacýn hesabýný milyonlarca aðaç dikmiþ olan bir iktidardan sormak abes gerçekten...
Ancak bunlara takýlýp kalmak da gerçeklere göz kapamak olur. Hiçbir siyasi iktidarýn gözünü bir an bile kapalý tutmaya hakký yoktur oysa; hele o iktidar Türkiye gibi bir ülkeyi yönetiyorsa, bunun faturasý herkes için çok aðýr olur.
‘Gerçekler’ diyorum, ancak galiba hepsinin dolaþýp geldiði tek bir gerçek var: Aralarýnda gençlerin büyük bir çoðunluðu teþkil ettiði kitleler kendilerinin adam yerine konulmasýný istiyor; onlarý yakýndan ilgilendiren konular hakkýnda tepeden kararlar dikte edilmesi yerine verilen kararlarda kendilerinin görüþlerinin alýnmasý arzusu bu.
Ýktidar partisinin yýllarca savunduðu ve baþarýlý örneklerini zaman zaman verdiði ‘katýlýmcý demokrasi’nin de gereði zaten bu deðil midir? “Sizin iyiliðinizi düþünüp kararý ben veriyorum, uyun” demek de bir yöntem; ancak bugünün insanlarý “Bizi de ilgilendiren konularda karar vermeden önce bizimle danýþýlmalý” diye düþünüyor. Bunda ne mahzur var?
Danýþ, yine doðru olduðuna inandýðýný yap; ama önce mutlaka danýþ...
Uzun yýllarýn gözlemine dayanan bir tespitim var: Bireyleri hareketli bir kitle haline dönüþtürmek ve sokaða dökmek kolaydýr da sokaða çýkmýþ kitleleri yeniden evlerine döndürmek bayaðý zordur; meydana gitmese, gidemese bile aklý orada olacaktýr. Bir kere o insanlarýn neden sokaða çýktýðýný anlayacak ve endiþelerini ortadan kaldýracaksýnýz; sonra da endiþelerinin depreþmesini önleyecek tarzda davranacaksýnýz. Söylem ve davranýþýnýz birbiriyle uyumlu olacak.
Baþbakan Erdoðanbunu anlayacak ve gereðini yapacak bir insan; sokaklara taþanlar ona oy vermemiþ olsalar da, ilham kaynaklarý, Tayyip Bey’in bizzat kendisi çünkü.
‘Eski Türkiye’nin ölçüleriyle ‘yeni Türkiye’ yönetilemez.