*Bir okuyucu, ‘Son zamanlarda özellikle Türkiye- Yunanistan gerilimi konusuyla ilgili haberlerde bir görüþme þekli olarak anlatýlan çokça iþittiðimiz bir deyim var, ‘Ýstikþafî Görüþmeler!’ Ne demek bu? Kime sorduysam, ikna edici bir cevap alamadým..’ diyor.
-Bu kelime, üstü örtülmüþ veya gizlenmiþ bir þeyin üzerindeki örtüyü kaldýrmak , açýða çýkarmak mânâsýna gelen ‘keþfetmek’ten gelmekte olup, ihtilaflarýn sürüp gitmemesi arzusuyla, konularýn taa temellerinden ele alýnmasýný öngören görüþmeler için kullanýlan bir deyim..
*Bir okuyucu, bir gazete yazarýnýn densizliðine deðinmiþ, B. C. isimli yazarlarýnýn ölüsü ardýndan ‘Cumhuriyet düþmanlarýna, tarikat þeyhlerine, aþiret aðalarýna esirgenmeyen resmî törenler’den söz etmiþ ve ‘iki satýrlýk bir taziye mesajýnýn esirgenmesi’nden yakýnýþýný aktarmýþ.. Okuyucu, ‘Bakar mýsýnýz, utanmazlýðýn bu kadarýna da pess.. Siz aðýz dolusu kusarcasýna Müslüman halkýn deðerlerine saldýrmakla geçen bir ömürden sonra, hakkýnýzda bir de bir takým iyi laflar mý bekliyecektiniz müslümanlardan..’ diyor..
*Bir okuyucu da, Selahaddin Aðabey, ülkede çok vahim durumlar var, siz hiç deðinmiyorsunuz. ‘Helikopterden atýlanlarý gündemleþtirmedi kimse, hücredeki tutukluyu göz göre göre ölüme terkettiler.. Kürtçe tiyatroya izin verilmedi. Sizden beklenilen, ‘Bu olanlarý kýnýyor musunuz, tasvib ediyor musunuz?’ diyor.
-Halbuki, Ýstanbul Valisi Ali Yerlikaya, gayet net ifadelerle, ‘Bir tiyatro oyununun kürdçe veya baþka bir dilde olduðu için deðil, terör örgütü propagandasý yaptýðý için yasaklandýðýný’ söylüyor. Ýcra organýnýn uygulamasýnda kanunsuzluk varsa, yargýya müracaat edilir.
Diðer konulara gelince.. Sizin de iddia dediðiniz bir konuyu nasýl kýnar veya tasvib edebilirim? ‘Yer, zaman, belge, þâhid gösterin, bir müslüman olarak þahsî sorumluðumu da yerine getireyim.’
* AK Parti’nin ermeni m.vekili Markar Esayan’ýn vefatý üzerine yazdýðým notta, -ayrý dinlerden olmalarýna raðmen, Hristiyan ermenilerin Müslümanlarla 1040’larda baþlayýp, 1860’lara kadar devam eden 800 yýllýk içiçe yaþayýþlarýna iþaretle- onlar için ‘kavm-i necîb’ denildiðinden söz etmiþtim. Bazý okuyucular, ‘kavm-i necîb’ ifadesinin sadece arablar için kullanýldýðýný yazdýlar.
- Ermenilerin ‘millet-i sâdýqa’ veya ‘tebaa’y-i sadýqa’ olarak nitelendiði de olmuþtur. Düþünülsün ki, Osmanlý ordularýnýn en hassas mekâný olan ordu mutfaðýna, gayrimüslim tebaadan sadece ‘ermeniler’ alýnmýþtýr. Þahsen, buradaki kavm kelimesinin bir etnik unsur olarak deðil, bir inanç toplumu olarak ele alýndýðýný düþünüyorum.. Çünkü, Ýslâ’da ýrkçýlýk, bir etnik unsuru diðerinden üstün bilmek yoktur. Hiçbir etnik unsur, fýtraten ‘necîb veya ‘nâ-necîb’ ve ‘zelîl’ kabul edilemez.’
*Fransa’dan bir okuyucu da, AFP’in 23 Ekim tarihli bir haberinden bazý bölümleri aktarmýþ..
AFP’nin habercileri Fulya ÖZERKAN, Burçin GERÇEK Ankara'dan bildirmiþler.. Buna göre, Türkiye’nin Ermenileri Karabað konusunda ‘nefes alamýyorlar’mýþ..
Ýstanbul'da yaþayan bir ermeni olan Silva Özyerli AFP muhabirlerine , "Evde televizyonu açmaya cesaret edemiyorum - ama nefret söylemi ortada ve Ermenilerin düþman olarak tasvir edilmesi beni son derece rahatsýz ediyor. Kendimi rehin tuttuðumu hissediyorum. Bu çok incitici. Bu ülkenin vatandaþý olduðumu hissediyorum ve beni bu duygudan mahrum býrakacak kadar acý bir þey yok. Ben bu ülkenin vatandaþýyým, neden beni rehine gibi hissettiriyorsun?" demiþ..
-Bu ermeni hanýmefendiye, ‘bu topraðýn insaný olarak hissettirmeyecek’ ne gibi bir baský yapýlýyor, gerçekten merak ediyorum. Ermenistan rejiminin 28 yýllýk iþgallerini Ermenilerin zaferi olarak kabul etmiyordur, herhalde..
Haftalýk türkçe-ermenice Agos gazetesinin yazý iþleri müdürü Yetvart Danzikyan ise, "Zor günlerden geçiyoruz. Durumun 1990'lardaki ihtilaftan daha kötü olduðunu’ söylemiþ..
C. Baþkaný Erdoðan, 14 Ekim'de yaptýðý konuþmada, ‘Eleþtirilerinin, ülkemizde her türlü fýrsattan yararlanan Ermenilere deðil, yalnýzca Ermenistan'a yönelik olduðunu’ açýkça belirtmemiþ miydi?
*Fransa’daki bir cinayetle ilgili yazým üzerine bir okuyucu da þöyle yazýyor, özetle:
‘Fransa'da son iki üç haftadýr yeni bir Ýslamfobik dalga oluþtu maalesef, üstelik de en üst düzeyden köpürtülüyor.
Ýþlenen son cinayet, toplumda haklý olarak sosyal basireti esir aldý. Fransa'da þu anda Müslümanlarýn haklarýný savunmak olaðan üstü zor bir hale geldi.
Selahaddin abinin Ýslamofobi elestirileri doðru tabiî.. Lakin iþlenen cinayeti deðerlendirmesi Hele de, ‘Ýþlenen cinayet, Müslüman ismi taþýyan bir gencin üzerine atýldý, ve ‘âdetâ, ‘Geliyorum’ diye bir haksýz tahrikler zinciri.." gibi izahlar bu vahþi cinayeti rölative edercesine isbatý mümkün olmayan komplocu ifadeler serdetmesi, doðrusu, kendisinden hic beklemediðim bir yaklaþým olmuþ. (…) Bu karikatürler Ýslam dünyasýna ve batýda yasayan Müslümanlara çok zarar verdi. Müslümanlar bu nefret ve aðýr tahriklere karþý benzer tepkiler vermeðe artýk son vermeli. Bu gibi çizimler bizim kutsalýmýzý temsil etmezler!’
-Bu arkadaþ, Fransa'da mý yaþýyor, bilmiyorum.. Ama, sanki orada yaþýyormuþ gibi ve 'Ýslamofobia' pençesindeki fransýz kamuoyunun etkisinde kalmýþ gibi..
Benim yazýmdan 'o vahþi cinayeti rölative edercesine isbatý olmayan komplocu ifadeler serdetmiþ..' sonucunu çýkarmýþ..
Ben sadece haksýz tahrikler zincirinden söz ediyorum, öyle bir þey yok mu, yoksa?
Macron, Hollanda’lý Ýslâm düþmaný siyasetçi Wilders’in elindeki ‘Ýslâm düþmanlýðý bayraðý’ný ele almaya karar vermiþ gibi..
Hele bir Ýçiþleri Bakaný var, bazý gýda maddelerinin satýldýðý dükkanlardaki ’Helâl’ tabelâsýný görmekten bile rahatsýz olduðunu söylüyor ve dahasý, Hz. Peygamber (S)’i almayý hedef alan karikatürlerin yayýnlanmaya devam edeceðini söyleyip bazý resmî binalarýn ön cephelerindeki ýþýklý kocaman tabelâlara bile yansýtýlmasýna izin veriyor ve uygulamaya de geçiliyor, hemen..
Bu alçaklýklar karþýsýnda hâlâ mý, ‘Yahu bize ne..’ diyebilir miyiz?
Oralarda karnýmýzý doyuracaðýz diye bu kadar zilleti ve psikolojik ezikliði kabullenmek bir Müslümana yakýþýr mý?
Bu durumda, Müslümanlarýn orada fizikî mücadeleler vermelerini isteyecek deðilim. Ama, bu kadar alçakça saldýrýlar karþýsýnda, zilleti kabullenmeden nasýl yaþayabilecekleri konusunun bir daha düþünülmesi gerekmez mi?
*Bazý dostlar Bosna’lý bilge Müslüman merhûm Aliya Ýzzet Begoviç’in de yetiþtiði ve Bosna Müslümanlarýnýn itiqadî ve fikrî eðitim merkezi olan ‘Mladî Muslimani (Genç Müslümanlar) Teþkilatý’nýn en yaþlý üyelerinden olan Aziyâde Haným ve Ýsmet Kasuumogiç çiftinin geçen hafta kýsa aralýklarla vefat ettiðini bildirdiler.
85 yaþýnda Arab çöllerinden kalkýp Ýstanbul’un fethedilmesi seferlerine katýlan Eyyûb el’Ensarî hazretlerindeki ruh gençliðini örnek alan ve katýldýklarý programlarda karý-koca birlikte, ‘Ýslâm ne diyorsa o olacak ve geleceðimiz yine parlayacak.. Allah’u Ekber!’ diyerek Mladi- Muslimani’ marþýný söyleyen bu kardeþlerimiz için Allah’u Teâlâ’dan rahmetler niyaz ediyorum.
Bu vesileyle, bu yiðit Müslümanlarýn ruhlarýna ‘Fâtihâ’lar gönderirken, geliniz, merhûm Necîb Fâzýl’ýn ‘Bizim Þarkýmýz’ isimli güzel þiirinden þu dörtlüðü birlikte okuyalým..
‘Gideriz nur yolu, izde gideriz
Taþ baðýrda, sular dizde gideriz
Bir gün akþam olur, biz de gideriz
Kalýr dudaklarda þarkýmýz bizim..’