*Fransa'dan Ý. Ýlhami Baysal isimli okuyucu, bir yazýmda, Mâide Sûresi'nden, 'Bir topluluða olan kininiz sizi adaletsizliðe sevk etmesin.' meâlindeki 8. âyeti hatýrlattýðým için, 'Bu ayeti bize deðil, Ýranlýlara da hatýrlatýn.' diyor, hýþýmla.
--Hemen belirteyim, Kur'an'ýn bu ikazý, sadece þu veya bu kavme- topluluða deðil, bütün Müslümanlaradýr.
Bu okuyucu ayrýca, Ýran'ýn birçok siyasetlerine eleþtiriler yapmýþ, Suriye'de, Azerbaycan-Ermeni Meselesi konusunda ve diðer konularda. Sanki ben þunun veya bunun avukatýymýþým gibi. Bu satýrlarýn sahibi, doðru olduðuna inandýklarýný yazmaya çalýþýr, yanlýþ olduðunu düþündüðü her konuya da ya deðinir, ya da kesin bilgiye sahib oluncaya kadar susar, ama onun doðru dediklerinin baþkalarý için de mutlaka doðru olarak kabulü gerekmez.
Suriye'de iþlenen cinayetleri konusunda Þiî lider Tufeylî bile konuþurken siz sustunuz diyen bu okuyucuya, benim o konuda 12-13 yýldýr yazdýklarýmýn hepsini okumasýný tavsiye edecek deðilim.
Kaldý ki, emperyalistler Yahudilerle Hristiyanlar arasýndaki binlerce yýllýk düþmanlýklarý býrakýp, Müslümanlar üzerine saldýrýrken, biz hâlâ, iç zaaflarý tahrik etmekle mi meþgul olalým?
*Ýstanbul'dan Þakir Erdemli diyor ki mektubunda: 'Tayyib Erdoðan, Suriye rejimiyle münasebetlerin düzeltilmemesi için bir sebeb yoktur.' diyor; 'orada dökülen onca mazlum kanýndan sonra nasýl konuþacak?' diye ekliyor.
--O zaman, Rusya'yla, Amerika'yla, Mýsýr rejimiyle, Yunanistan'la, Bulgaristan'la, Ermenistan'la, Fransa ile, Almanya ile, Sýrbistan ile, evet hiç kimseyle konuþmayalým; herkesle ve devamlý savaþ hali olsun, öyle mi?
Kaldý ki, Suriye konusunda, hatýrlayalým ki, Fýrat'ýn doðusu Amerika ve kuklalarýnýn elinde. Fýrat'ýn batýsý Rusya'nýn elinde. Þam ve civarý Ýran güçlerinin elinde. Esed rejimi bugün bir etkisiz hükümet olarak olan bitene seyirci kalýyor. Amerika, Rusya ve Ýran, Suriye'yle ortak sýnýrlarý olmadýðý, en yakýn yerde 300 km, kimisi 6 bin km., kimisi de 10 bin km. uzakta olduðu halde, Suriye'de cirit atarken, Suriye rejiminin daveti ile orada olduklarýný gerekçe olarak gösteriyorlar. Türkiye ise, Suriye ile irtibatsýz olarak oraya müdahale ediyor diye suçlanýyor. Uluslararasý hukuk denilen þey, -böyle çalýþýyor. Güçlülerin istediði þekilde.
Bu durumda Suriye rejiminin baþýndaki Esed, Türkiye'yle iliþkileri düzeltmekten bahsedince, ne yapýlsýn, yani, hayýr mý denilsin? Ortadoðu bir barut deposu. Her ihtimale göre bir proje geliþtirmezseniz, bu coðrafyada nasýl tutunacaksýnýz?
*Adana'dan Tâhir Irgatçý isimli okuyucu yazýyor: 'Dijital çað, gerçekten de çok farklý ve tehlikeli. Geçen gün, Baþkan Erdoðan'ýn 'yapay zekâ' denilen sistemle konuþturuluþunu gördüm, TRT'de. Gerçekten de korkunç bir þey. Sesler kodlanmýþ hareketler, mimikler, ses vurgulamalarý, hepsi dijital sistemle devreye sokulmuþ. Hani, arada, 'Ben Cumhurbaþkaný Erdoðan deðilim, onun konuþuyormuþ gibi gösterildiði bir 'yapay zekâ oyunuyum.' demese ve 'Erdoðan konuþuyor' zannedecektim. Bu tehlikeli bir durum deðil mi? Yarýnlarda, herkes, hiç beklenmeyen konuþmalarý yapýyormuþ gibi gösterildiðinde, onun bir 'yapay zekâ oyunu' olduðunu benim gibi sýradan vatandaþlar nasýl anlayacak? Birileri, 'Ben o sözü Erdoðan'ýn aðzýndan bizzat dinledim.' diye yemin etse, kim ne diyebilir? O yalanlanýncaya kadar, atý alan Üsküdar'ý geçmez mi?'
--Evet, bu okuyucumuzun deðindiði konu gerçekten de kötüye kullanmaya çok müsaid.
Nitekim, bu dijital teknolojinin en büyük patronlarýndan sayýlan ve insan beynine çip yerleþtirme hedefli Neuralink projesiyle gündemde olan Tesla ve beyin implant þirketi Neuralink'in sahibi Musk'ýn ilk kez 2023'ün Eylül ayýnda beyin çipini insanlar üzerinde denemek için ABD'de izin aldýðýný, kablosuz bir çipin ilk kez insan beynine baþarýyla yerleþtirildiðini duyurmuþtu. Elon Musk bununla da yetinmeyip, Neuralink projesinde beynine çip yerleþtirilen hastanýn, düþünce gücüyle bilgisayar faresini oynatabildiðini duyurmuþtu. Bu durum üzerine, bu konunun uzmanlarý, 'Ýnsan beynine çip takýlmasýyla, 'trans-hümanizm devri' denilen ve insanýn robotlaþtýrýlmasý sonucunu ortaya çýkarabileceði ' endiþesini belirtiyorlar.
Elbette bu ilk anlardaki tecrübesizlik için herhalde gelecekte güvenlik tedbirsizler ve sistemlerine de kavuþturulacaktýr. Her hâlukârda, sahi, insan zekâsýnýn yaptýðý bu müthiþ buluþlar, sonunda, siyasî iradelerin yerine de geçip, dünyayý bir nükleer savaþa sürüklemek noktasýna da gelmeyecek midir?' sorusunun cevabýný 'Hayýr, endiþe edecek bir þey yoktur.' diye vermek kolay deðil.
*ABD'den, Güney Carolina'dan Prof. Necati Engeç hoca da, 'Rusya'daki federe cumhuriyetlerden Daðýstan'da bir kilisenin ve sinagogun yakýlmasý þeklindeki ve bazý 'din adamlarý'nýn ve güvenlik güçlerinden 20 kadar kiþinin ölümü ve 6 eylemcinin de öldürülmesiyle noktalanan ve DAEÞ tarafýndan üstlenildiði ileri sürülen kanlý eylem üzerine, bu yöntemin Ýslamî mücadele olarak kabul edilecek bir tarafý var mý?' demiþ ve 'sinagog ve kiliselerin, manastýrlarýn ve mescidlerin dokunulmazlýðý'na iþaret olarak, 'Hacc' Sûresi, 40. Âyet'inin meâlini hatýrlatmýþ ve bu açýdan bakýldýðýnda bu eylemlerin Ýslâm adýna yapýlýp yapýlamayacaðýnýn düþünülmesine dikkati çekiþimize, bir þerh düþmüþ ve o mâbedlerin Ýslam'dan önceki dönemlerine iþaret edildiðini dile getirmiþ.
Bilmiyorum, o konu o kadar rahat ileri sürülebilir mi? Çünkü Kurân nâzil olduðu dönemde, o ifadelerde, geçmiþe aid olduðuna dair bir iþaret olmadýðý gibi, Yahudi ve Hristiyanlardan da iyi amelleri olanlarýn bulunduðuna ve onlarýn amellerinin Allah tarafýndan karþýlýksýz býrakýlmayacaðýna dair âyetler de vardýr. Yani, o mâbedlerde de, o dinlerin ve kitablarýnýn bütünüyle tahrif edilmeyip, 'vahy-i ilâhî' tad ve kokusu veren güzel hatýrlatmalar da vardýr
Bu bakýmdan, o konuyu bu þekilde de düþünmek gerekmez mi?
*