Okuyucularla Hasbihal: Kâfirlerin kalpleri parça-parçadýr, ama; güçlerini, Müslümanlarýn daðýnýklýðýndan alýyorlar

Pazar günleri, okuyucularýn görüþ ve eleþtirilerine ayýrdýðýmýz bu sütunda, bir diðer 'Okuyucularla Hasbihal'e daha, saðlýk- âfiyet ve hayýrlý çalýþmalar dilekleri ve de selâmlarýmýzla baþlayalým:

*Almanya'dan Murad Akýncý isimli okuyucu diyor ki: '40 seneyi aþkýn bir süredir Almanya'dayým. Babam iþçi olarak gelmiþti, buraya.. Ben de üniversite tahsilimi babamýn yanýnda yapmak için gelmiþtim. Burada mühendislik okudum.. Ama, alman tefekkür hayatýna yabancý kalmamak için, bu alanda da ilgilerim oldu, oluyor.. Bir süre önce sizin yazýlarýnýzdan birisinde alman felsefesinin babasý sayýlan Leibnitz'in 1675'lerde Paris'e giderek, 'Osmanlý Devleti'nin ortadan kaldýrýlmasý gerektiði'ne dair Fransa Ýmparatoru'na telkýnde bulunduðunu' yazmýþtýnýz.. Daha önce dikkatimi çekmemiþti.. Sizin yazýnýzdan sonra baktým, aynen öyle.. Ve evet, epeyce erken bir dönemde dile getirilen o görüþler 250 sene sonralarda, Birinci Dünya Savaþý'nda gerçekleþtirilmiþ..

Bazý çevreler sanýyorlar ki, Osmanlý o savaþa katýlmasaymýþ, vs.. Yahu, arkadaþ, eskiden örneði olmayan bir dünya savaþý ilk kez, bir anda ve bütün dünyayý sarmýþ, alevlerin içinde olan Osmanlý Devleti'nin bu yangýndan masûn kalmasý düþünülemezdi..

Avrupa'nýn, batý dünyasýnýn baþýný ise o zaman, denizlere hâkim olmak stratejisiyle, Ýngiltere çekiyordu ve Sanayi Devrimi'nin getirdiði imkânlarla, Avrupa, teknolojik ve askerî güç yoluyla Müslüman coðrafyalarýndaki konumunu daha bir güçlendiriyordu..

Osmanlý Devleti bu hâkimiyete sed oluþturuyordu.. Bunu sadece siz söylemiyorsunuz, buradaki bazý yazarlarýn eserlerinden çýkardýðým ders þu oluyor: Osmanlý'nýn bertaraf edilmesinden sonra, Avrupa emperyalizmi, Müslüman coðrafyalarýndan kapabildikleri kadar parçalar kopardýlar ve onlarýn baþýna da, eski sistemde olduðu gibi, uzaktan bir Genel Vali, bir Müstemleke Valisi göndermek yerine yerli halkýn içinden, kuklalar buldular.. Osmanlý'da bir 'Batýlýlaþma' sevdâsý baþlamýþtý.. Bu sevdâ ile, Müslüman halkýn inanç , düþünce ve duygularýnýn temeline modernleþme adýna korkunç bir saldýrý gerçekleþmiþti. '

*Ýstanbul'dan Kahraman Þenol imzalý bir tarihçi okuyucu da ayný konuya yaklaþýrken, þöyle diyor: 'Osmanlý'nýn yani, zayýf uygulamalarýna raðmen yine Müslüman coðrafyalarýnda etkili olabilen Ýslam Hilafeti'nin gücü, Osmanlý'nýn dünya sahnesinden atýlmasýyla, daha net anlaþýldý.. Anlaþýldý ki, emperyalizm artýk, Doðu dünyasýna ve Müslüman coðrafyalarýna aracýsýz ve engelsiz geçmek imkâný elde etti. Esasen, 'Batý dünya egemenliði' Osmanlý'nýn daðýlmasý planý üzerine kurulmuþtu. Evet, Osmanlý, tarihiyle ve kültürüyle sadece kendisinin ve de Müslüman dünyasýnýn deðil, bütün doðu dünyasýnýn da koruyucusu durumundaydý. Ama, o güç, yeni otorite tarafýndan bir kenara itildi.'

--Evet, Almanya'dan ve Ýstanbul'dan yazan ve birbirini tamamlayan bu okuyuculara teþekkürler.. Bu izahlardan da anlaþýlabilir ki, Müslümanlarýn birlik olmaktan baþka çareleri yoktur.. Onun yolu da 100 yýl öncesine kadar vardý..

*Bursa'dan Sevim Þahin diyor ki: Filistin'de yapýlanlarý gördükçe çocuklarýmýzýn da, bizim de , nice annelerin de gözlerine uyku girmiyor.. Bu siyonist barbarlarýn, kuduz köpeklerin saldýrýsýný durdurmak bu kadar mý zor?

-- Bu kardeþimize hatýrlatalým ki, zorluk, bu alevin bir anda bütün dünyayý sarabileceði korkusundan da kaynaklanýyor..

Bu vesileyle, bugünün 1 Eylûl olduðunu hatýrlayalým..

Ve 1 Eylûl 1939'un 85. Yýldönümü..

25 Aðustos 1939 günü Alman dýþiþleri Von Ribbentrop ile Sovyet Rusya Dýþiþleri Bakaný Molotof arasýnda Doðu Avrupa'nýn nasýl paylaþýlacaðý üzerinde bir antlaþma imzalanmýþ ve 1 hafta sonra da, 1 Eylûl 1939 günü sabah saat 05.45'de, Almanlar 2700 uçak, 70 Piyade tümeni ve iki zýrhlý tümeniyle Polonya'ya saldýrdýðýnda dünya çaresiz veya seyirci kalmýþtý..

Almanya ise, 5 Nisan1940'da Danimarka'yý iþgal etti.. 14 Mayýs 1940'da alman ordularý Fransýz hatlarýný yardýlar. 20 Mayýs'ta Hollanda ve Belçika teslim oldu. O zamana kadar savaþa girmekte kararsýz gözüken Ýngiltere baþbakaný Chamberlain istifa etti ve Churchill baþbakan oldu.

17 Haziran 1940'da Fransa, Almanya'ya 'mütareke / silah terki ' antlaþmasýný teklif etti, Almanya'ya.. Yani , artýk savaþamayacaðýný bildirmiþ oluyordu.. Almanya, 8 Aðustos 1940'da Ýngiltere'ye saldýrý baþlattý.. Ýlk planda Ýngiltere 15 bin ölü, 20 bin yaralý verdi, ama; Almanya'nýn da 3 bin uçaðýný düþürdü.

7 aralýk 1941'de Japonya, Havai adasýndaki Pearl Harbor'da demirlemiþ olan Amerikan Pasifik Donanmasý'na saldýrýp, o zamana kadar savaþa girmeme kararlýlýðýnda olan Amerika'yý savaþýn içine çekti..

Bugün, Amerika ve Netanyahu, Adolf Hitler'in yýldýrým savaþý taktiklerini uyguluyorlar..

Bakýnýz, savaþ böyledir. 'Kervan yolda düzelir..' misali, baþtan yapýlmayan projeler, daha sonraki þartlara göre anlýk kararlarla düzenlenir..

Bugünkü dünyada, yeni savaþ çýkacak olsa, nerede dururu ve kim, nerede ve nasýl bir yerde saf tutar? Tahmin edilebilir mi?

*Ýstanbul'dan F. Fatih isimli li okuyucu, da, Siyonist Ýsrail rejiminin Gazze'den sonra Batý Þeria ve Lübnan'da saldýrmasýnýn karþýsýnda her ülkenin bir takým hesaplarla bu kuduz köpekten kaçýnmalarýna deðinerek, 'Küfür tek millettir, biz de, Ümmet olmak þuûruna erebilirsek onlara galip geliriz' diyor..

-- Ýnþaallah.. diyelim..

*Maraþ'tan Nedime Zahireci kardeþimiz 29 Aðustos 1966'da idâm olunan merhûm Seyyid Kutb'un idâm yýldönümü üzerine bir yazý yazmadýnýz.. Halbuki, o konuda geçmiþte, üniversitedeki yýllarýmýz sýrasýna pek çok ve güzel yazýlarýnýzý okumuþtuk..

Ama, 'Traji-komik bir inkilab macerasý' yazýnýz da ayný duyguyu yaþattý bize diyebilirim.. Keza, geçen sohbette, 'Allahým filanlarý kahreyle.. diye dua etmenin sorumluluktan kaçýnmak mânasýna da geleceði' açýsýndan, dualarýmýzý, 'Allah'ým, o zâlim barbarlara verilece cezanýn bizim elimizle verilmesini bize nasib eyle..' diye dua etmeliyiz.. þeklindeki hatýrlatmanýz için de teþekkürler.. Çünkü herkes kolay olaný tercih ve Allah'a havale ediyor..

--Bu haným kardeþimizin Seyyid Kutub hatýrlatmasý yerine.. Ancaak, o konu unutulduðundan deðil, günlük hadiselerin çok zarurî olarak ele alýnmasý gerektiðinden ertelendi.. Seyyid Kutub'un kahramanlýðý gibi, inandýðý deðerlerden tâviz vermemek uðrunda 'dâr'a çekilmeyi göze kadar büyüktür. Allah rahmet eyleye..

*Manisa'dan bir okuyucu diyor ki: 'Bir traji-komik inkilap' mâcerasý baþlýklý yazýnýzda, 1934'de, Ýran Þahý Rýza Khan'ýn, Ýstanbul'da Beylerbeyi Sarayý'nýn havuzu baþýnda misafir edilirken, 'o merasimin komutaný olan General Fahredddin Altay'ýn hâtýrasýndan naklettikleriniz arasýnda, 'Orada kimlerin nasýl yüzdürüldükleri'ne dair, burada yazmaktan 'teeddüb ederim' demiþsiniz.. 'Teeddüb ' kelimesi ne mânâya geliyor..

--'Teeddüb' kelimesi, kýsaca, edeb duygusuyla hareket etmek, utanmak mânâsýndandýr.

Evet, orada anlatýlanlarý, burada tekrar etmekten teeddüb ederim, efendim.

*