Okuyucularla Hasbihal; Haberleri tahkik etmek sorumluluðumuzu unutmayalým

*Ýstanbul'dan Ali Ýhsan Pekmezci diyor ki: 'Âþûrâ geride kaldý, ama o konudaki tartýþmalar henüz de devam ediyor; 'aþure tatlýsý'nýn da daha bir süre sunulacaðý gibi.. Sizin bir yazýnýzda, merhûm Murtezâ Mutahharî'nin, 'Hz. Huseyn'e tarafdarlýk etmek adýna yapýlan zulümlerin, ona Yezid'in yaptýðý zulümlerden daha az olmadýðýný' yazdýðýný okumuþtum. O merhûm, gerçekten de doðru söylemiþ.. Çünkü ifrat (aþýrýlýða kaçmak) veya 'tefrit' (umursamazlýktan gelmek) arasýnda gidip gelmekten baþka bir yolumuz yok mu? Biz ki 'vasat ümmet' olarak nitelendirilmemiþ miydik?

*Balýkesir'den Tuðrul Güreþçi de diyor ki ayný konuda: 'Hz. Huseyn'in katledildiði Kerbelâ Faciasý elbette hepimizin yüreðini daðlar.. Ama Müslümanlarýn tarihinde sadece Kerbelâ mý vardýr ki? Niye meselâ Hz. Osman da o kadar zulümler altýnda öldürülmüþken, onu hiç anmýyoruz?'

-- Bu konuda benzer deðerlendirmeleri Adana'dan aktaran Diþ Hekimi Ömer Genç kardeþle de uzun uzun konuþtuk geçen hafta..

Kerbelâ, üstelik de Hz. Peygamber (S)'in torunun katledilmesine vardýracak derece, zulmün zirvesi idi. Çünkü daha önce, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali'yi de katledildiler ve her üçü de ümmet'in liderlerinin 'þûrâ'sýnda alýnan kararlarla Hýlâfet ve riyasete getirilmiþlerdi, týpký ilk Halife Hz. Ebûbekr gibi.. Ama bu öldürmeler olsa bile, sistem çalýþýyordu.. Hz. Ali'nin katledilmesinden sonra ise artýk sistem de bozulmuþ ve 'þûrâ' yolu terk edilip, kýlýç ve servet gücüne dayanýlarak iktidara geçme yolu açýlmýþtý. Hz. Huseyn, bu inhirafa, sapmaya karþý çýktýðý için Peygamber Torunu olmasýna bile bakýlmayarak katledilmiþti. Yani gerçekte, Hz. Peygamber'in elinden sunulan ilahî sistemde zor ve zer yoluyla hükümete gelme yolu açýlmýþtý.

Bu bakýmdan Hz. Huseyn, 'zillete boyun eðenlere yazýklar olsun' demiþ ve 'kýlýçlar ve kargýlar yarýnlarda Kur'an'ýmýzý delik deþik edecekse, o kýlýçlar ve kargýlar benim sînemi bugünden delik deþik etsin.' diye çetin bir mücadeleye girmiþti. Eðer, 'Hz. Huseyn o zulme, zorbalýða boyun eðseydi, rahatlýkla, 'Peygamber torunu'nun kabul ettiði bir yönetime, siz kim oluyorsunuz ki, karþý çýkýyorsunuz..' diyeceklerdi.

Bu bakýmdan, Hulefâ'y-ý Râþidîn'in 2, 3 ve 4'cü isimleri katledilse de, sistemin yürütülmesi yolu nazarî olarak açýktý. Hz. Huseyn'in katliyle neticelenen büyük zulüm ise, zorbalarýn, zalim güçlerin yapmayacaklarý hiçbir kötülük ve zulüm olmadýðýný göstermeleri için bir örneklik teþkil edecekti.. Önceki öldürmelerle bu sonuncusu arasýndaki bu farký görmek bile, konunun daha iyi anlaþýlmasýna hizmet edebilir..

*Düzce'den Halil Doðaner yazýyor: Avrupa'da, 'Kur'an yakma akýlsýzlýðý'nýn devam edeceði anlaþýlýyor.. Onlar Kur'an hükümlerinin yazýlý olduðu kâðýtlarý yakýyorlar.. Ama bilmiyorlar ki Kur'an'ýn hükmü, Müslümanlarýn kalbinde daha bir derinlemesine iþliyor.

Ancak, benim asýl üzerinde durulmasýný istediðim konu, bizdeki laik kafalýlarýn, 'Biz dine saygýlýyýz..' gibi laflar etmelerine raðmen, diðer mâlum Kemalistlerden farklarýnýn olmadýðý ikiyüzlülükleri ap-açýk ortada.. Nitekim hiç bu alçakça saldýrýlara, ciddî sûrette karþý çýktýklarý görülüyor mu?

*Ýstanbul, Isparta Samsun ve Zonguldak'tan yazan ve ayný konuyu dile getiren okuyucu kardeþler diyorlar ki: Ýran, bu Kur'an yakma alçaklýklarý karþýsýnda hiç sesini çýkarýyor mu, yoksa biz mi duymadýk?

--Aziz kardeþlerim, bazý konularda bir takým odaklar, toplumu yanlýþ haberlerle, bazý odaklar da, duymazlýktan gelerek yanýltmaya çalýþýyorlar. Halký Müslüman ülkelerin pek çoðunda büyük kitleler bu alçaklýklara karþý tepkilerini dile getirdikleri gibi Ýran makamlarý da, halký da ayný hassasiyeti gösterdiler, göstermeye devam ediyorlar.. Hem en üst liderlik makamýndaki Seyyid Ali Khameneî bu konuda açýk beyanlarda bulunduðu gibi, Ýran Dýþiþleri Bakanlýðý da, Ýsveç'teki büyükelçisini geri çaðýrdý ve bu alçakça saldýrýlar kesilmediði müddetçe elçiyi de göndermeyeceklerini bile açýkladý.

Bu vesileyle belirteyim ki, geçenlerde bir vaiz hocasý da büyük bir camide, yüzleri bulan cemaate hitab ederken, Danimarka ve Ýsveç'teki 'Kur'an yakma' alçaklýklarýna Irak'ýn baþkenti Baðdat'ta tepkilerini ortaya koyan on binlerin, o ülkelerin elçiliklerine saldýrmalarýna deðiniyor, o kitlelerin 'Müslüman olmadýklarý, þiî olduklarý ve bu gösterileriyle 'Amerika'nýn oyununa geldikleri' gibi laflarý sýralýyor ve saçma iddialarda bulunuyordu.. Subhanallah..

Neyse ki namazdan sonra kendisine, ümmetin birliðine deðil, daha bir ayrý düþmesine yol açacak bu gibi -üstelik de delilsizce- dýþlayýcý ve suçlayýcý bu konuþmalarýn yanlýþlýðýný, Stuttgart'dan gelen Kayserili Ýskender kardeþle birlikte hatýrlattýðýmýzda, önce biraz dikleþir gibi oldu ama sonra, 'Yanlýþ yaptýysam, özür dilerim..' dedi.

*Ýstanbul'dan Ýsâ Polat, Diyanet'le ilgili yakýnmalar konusunda diyor ki, özetle:

'Diyanet, resmî ideolojinin gölgesinden kurtarýlmalýdýr. Laik rejim, dinin üzerinden elini çekmelidir. Halk hikâye dinlemeyi seviyor... Etliye-sütlüye karýþmasýn, hele devlet'e hiç karýþmasýn istiyorlar.. Bu durum da sistemin iþine geliyor.. Sýrf Türkiye'de böyle deðil, dünyanýn her bir ülkesinde de yönetimlerin durumu böyledir.'

*Fatima Zehra isimli okuyucu kardeþimiz de özetle þöyle diyor: 'Geçen hafta, yazýnýzda üstü kapalý deðindiðiniz ve Hz. Meryem'le ilgili konuya, FETÖ lideri de bir kitabýnda deðiniyordu, Birkaç ay önce ölen bir cemaat reisinin bir kitabýnda da benzer þeyler.. Bu vesileyle bu dine bizim verdiðimiz zararý kâfirler yapmadýlar, demekten kendimi alamýyorum..

--Evet, bu kardeþimizin yüreði yanarak ifade ettikleri karþýsýnda, 'inþallah uyanacaðýz..' demekten öte bir þey söyleyemiyorum.

* Veysel YILDIZ isimli okuyucu da, 'Selahaddin aðabey; bir yazýnýzda, "....Kur'an yakma" eylemi...' ifadesi geçiyordu, zannýmca çok yanlýþ...

En azýndan, "alçaklýðý' ya da þerefsizliði..." gibi bir ibare daha doðru olurdu sanki...' diyor.

--Teþekkürler muhterem kardeþim.. Böyle dikkatli okuyucularýn olmasýna hamd ediyorum.

*Yûsuf Ziya Oymak isimli okuyucu, þöyle yazýyor: 04 Aðustos 2023 tarihli ve "Tanrý veya Tanrýlarýn Mahiyeti..." baþlýklý yazýnýzda, "Ama Kur'an'da, 'Yaratýklarýn en üstünü olarak halkedildiði' bildirilen insana ise, neleri nasýl yapmalarý ve neleri yapmamalarý gerektiðine dair ayrýca hükümler gönderir ve bu hükümler dýþýnda da, geniþ bir 'ibaha' alaný mübâh olan alan vardýr." diyorsunuz. Burada sözünü ettiðiniz "Yaratýklarýn en üstünü olarak halkedildiði' bildirilen insan" konusunda Ýsra Sûresi 70. Âyette, "Gerçekten biz Âdemoðullarýný þerefli kýldýk, onlara karada ve denizde kendilerini taþýyacak vasýtalar lûtfettik, onlarý temiz ve hoþ nimetlerle rýzýklandýrdýk ve onlarý yarattýðýmýz varlýklarýn birçoðundan üstün kýldýk." buyuruluyor. Yazýnýzý tekrar gözden geçirmek ister misiniz?'

-- Ýkazýnýz için teþekkürler Yûsuf Ziya Bey , 'Tîn Sûresi'nden, 'Biz insaný en güzel þekilde yarattýk..' meâlindeki 4. Âyet'i esas almýþtým. O âyetin o þekilde de yorumlandýðý vâkîdir.. Kaldý ki, insan'ýn 'Âlâ'y-i Illîyn'e (Yüceler yücesine) de, 'Esfel-i sâfilîn'e de (alçaklýklarýn en alçaðýna) gidebileceði ihtarlarý da vardýr.

*Bu arada, ismini vermeyeceðim bir kiþi, yurt dýþýndan son 2-3 yýldýr, pek çok yazýlarýma, herhalde, itiraz bâbýnda yazdýðýný sanarak ve kendisini bir Müslüman gibi takdim ederek, beni devamlý 'tekfir' edip duruyordu. Herhalde, en azýndan 70-80 kez, beni Cehennem'e, Cehennem'in de en azaplý yerine, Esfel-i Sâfilîn'e gönderdi- durdu.

--Sonunda ona þu notu yazýp, bana eriþmesinin yolunu kestim:

'Müslüman olmasa bile, þerefli, namuslu bir insan, muhatabýna söyleyecek sözü varsa, insan gibi konuþur, söyler.. Sen ise, bana 2-3 yýla yakýn zamandýr aðzýndan kanalizasyon akan tipler gibi, küfürlerle saldýrýp durmaktasýn.

Güya bir de Müslüman olduðunu iddia ediyorsun.. Bu zamana kadar, 'Belki hatasýný görür..' diye bekledim, ama senden öyle bir idrak ve irfan beklemenin, abesle iþtigal olduðuna kanaat getirdim. Beni yýllardýr, Cehennemin Esfel-i safilîni'ne gönderdin, kendini zebanîler yerine koyarak.. Ben, Âhiretimi insanlardan beklemiyorum.

Bundan sonra senden gelecek mesajlarý da engelliyorum.

Yine de Allah seni ýslah etsin, diye dua ediyorum..'

* Ýsmail Yavuz isimli okuyucu diyor ki: '3 hafta Antakya'da kaldým, yeni.. Depremden 4 gün sonra oradan çýkmýþ ve hâlâ orada yaþayanlarla irtibatý kesilmemiþ biri olarak þehrin son halini gezdiðimde, yýkýmýn boyutunun görmeden anlaþýlamayacaðýný daha iyi fark ettim.

Aralýk ayýna kadar enkaz toplamayý bitirme hedefini açýkladý yeni Vali... Ýçeriden bakýnca bitecek gibi görünmüyor, inþallah yetiþtirirler, hummalý bir yýkým/toplama çalýþmasý var þehirde. Her taraf her türden iþ makineleri ile dolu. Ýþ makinelerinin çoðunun aktif çalýþmadýðýný da gözlemledim. Gündüz mesai saatleri içinde de böyle. Acaba dinlenme süreleri mi uzun, yoksa operatör mü bulamýyorlar, yoksa iþi yavaþtan alýp ihaleden daha fazla para mý alýyorlar, bilemedim.

--Evet, teþekkürler Ýsmail Bey.. Bu büyük felaketi atlatacaðýz, inþallah..