Okuyucularla Pazar Hasbihali… Ýnsanlara inanç hürriyetini veren, laiklik deðil; ‘Ýslâm'dýr! Hem de 14 asýrdýr

*Almanya'dan Derviþ Pekmezci ve Kanada'dan Sezaî Irgat, birbirinden baðlantýsýz olarak ayný konuya deðinmiþler. Söyledikleri þu: 'Bizim inancýmýz, anayasa ve diðer kanunlarýn veya bir takým gayrimeþru güç odaklarýnýn kabul veya reddine göre þekillenmez. Belki, tam tersi olmalý ve büyük ekseriyeti Müslüman olan bir toplumun anayasasý, büyük ekseriyetin inancýna göre þekillenmeli. Çünkü, bizim hayat hakkýmýzýn, insanlýk haysiyetimizin ve özgürlüðümüzün aslî ölçüsü, inancýmýzdýr, dinimizdir.

Bunu söylediðimiz zaman, 'Büyük ekseriyetin iradesi hâkim olursa, azlýkta olanlara kendi inançlarýný zorla dayatmayacaklar mýdýr? Bu sebeple, laiklikten vazgeçilemez.' diyorlar, burada okuyan bazý genç öðrenci veya akademisyenler. Bu hususta, günlük konuþmalar içinde geliþi-güzel tartýþmalar olduðunda ise, sýrf karþý tarafý alt etmek hýncýyla hareket edilmesi yüzünden, tartýþmalar aslî çizgisinden saptýrmaktadýr. N'apmalýyýz?

-Evet, bu gibi konulara, geliþi-güzel tartýþmalar içinde ve karþý tarafa galip gelmek hýrsýyla bodoslamadan dalanlar, konuyu, þer'î ve aklî delillerle ve aðýrbaþlýlýk içinde, ele almaktan uzaða düþüp, bir de zararlý olabilirler. Elbette, bizden bizim dinimizin hakikatini, aslýný, temellerini öðrenmek isteyenler olursa, onlarýn suallerine; suçlamadan, tartýþma ve aðýz kavgasýna veya fiilî zýdlaþmalara girmeden izah edebilecek olanlara býrakmalýlar herhalde.

Çünkü, bu gibi tartýþmalara, sadece bugünkü dünya þartlarý açýsýndan deðil, hattâ 500 sene öncelerde bile, Engizisyon Mahkemeleri'nde, hattâ ayný dinin farklý yorumlarýndan meydana gelen mezhebî farklýlýklara bile tahammül edemeyip insanlarýn katledildiði, ateþe atýldýðý, yakýldýðý durumlar olurken, Ýslâm ise, 14 asýr öncesinden, Kur'an-ý Mubîn'in ap-açýk hükümleriyle, 'lâ ikrahe fî'd-dîn' (dinde zorlama yoktur..) ve 'lekum dinukum veliyedîn.. /Senin dinin sana, benimki de bana.' gibi âyetlerle vermiþtir hükmünü... Bu yüksek anlayýþý idrak edemeyenler, kendileri gibi inanmayanlara, devlet mekanizmasýnýn yaptýrým gücünü ele geçirince, laikliði kendileri gibi inanmayanlara nasýl bir aðýr baský ve totaliter müdahale þekline dönüþtürdüklerine en çarpýcý örnek olarak bizim ülkemizdeki son asrýn diktatörlük uygulamalarýný gösterebiliriz.

Bu arada ekleyelim ki, 'Ben tartýþarak, karþýmdakini imâna getiririm. Onun, dinsizlik dini de dahil, baþka dinlere aid dayanaklarýný yýkarým.' gibi iddialý tavýrlarýn kitlevî bir semere verdiði görülmemiþtir. Hatýrlayalým ki, Hz. Peygamber (S) de, o dönemin seçkin bir kanaat önderine Ýslâm'ý anlattý-anlattý da, muhatabý hiç bir olumlu karþýlýk vermeyince, hüzünlendi ve o zaman, 'Hidayet nasib etmenin, Allah'a aid olduðunu' düþünerek teselli buldu.

Birileri, hangi sebeple olursa olsun, gelip de, bizden, bizim inandýðýmýz deðerlerin aslýný, özünü öðrenmek istediklerini söylerlerse, o zaman dahi, ancak bildiðimiz konularý anlatabiliriz. Ama o tebliðin bile bir takým hassas usûlleri vardýr. Þeyh Sâdi-i Þirâzî, 600 yýl öncelerde 'Doðru sözün, doðru muhataba, doðru bir zamanda ve doðru bir uslûb ile anlatýlmasý' gerektiðini söylemiþtir de, o doðru söz, doðru muhatab, doðru zaman ve doðru uslûb'un ölçüleri nelerdir? Hele de dijital çað insanýna hitab ederken, bu 'doðruluk' ölçüleri neye göre ve nasýl belirlenecektir? Bütün bunlar hele de bu çaðda daha bir önemlidir.

*Ankara'dan Þahin Ekmekçi diyor ki: 'Baþörtüsü konusunda Anayasa deðiþikliði teklifinin imzaya açýlmasý. Evet, ama sýrf, Müslüman hanýmlarýn örtüsüne dokunulamasýn.' diye, 'kadýnlarýn ne giyeceðine kimse müdahale edememelidir.' gibi bir madde yazýlýrsa, bunu kendilerine dayanak yapanlar çýkmayacak mýdýr? Nitekim sosyal medya bataklýðýnda, 'Ýnadýna açýlalým.' çaðrýlarý yapanlar da, sizin de bir yazýnýzda belirttiðiniz üzere, yaz aylarýnda, hele de Ankara, Ýstanbul, Ýzmir gibi büyük merkezlerde neredeyse, plaj kýyafetleriyle kendilerini teþhir etmediler mi?

-Evet, bir toplumdaki genel insan davranýþlarýný o toplumun, inanç ölçüleri, ahlâkî anlayýþlarý, gelenekleri, kültürü, örf ve âdetleri belirler. Kanun metinleri ise, çeþitli güç odaklarýnýn baskýlarýna göre, bir takým kanunî sýnýrlar yasak alanlar belirler. Kanunlar, ahlâk ölçüleri belirleyemez. Ahlâk kurallarý, kiþinin kendi vicdanýndaki inanç ve kontrol merkezi tarafýndan belirlenir.

*Bursa'dan Ali Sincanlý diyor ki: 'Geçenlerde, mâlum çevreler, sizin bir konudaki hassasiyetinizi dile getirince, sizin bir mekâna, geçmiþ yazýlarýnýzda 'laik türbe' dediðinizi söz konusu ettiler. Ýyi de yaptýlar. Çünkü benim, o yazýnýzdan haberim yoktu. Evet, halkýn kutsal inanç deðerlerine, karþý savaþ açan laik kesimlerin, kendileri için 'laiklik için bir kutsal mekân' tesis etme çabalarý o kadar sýrýtýyor ki.

Biz Müslümanlar veya baþka dinlerden insanlar bile, kendi inançlarýna veya dünya görüþlerine baðlý olan kimselerin mezarýný saygýyla ziyaret ederken, 'ölülerden bir þey dilendikleri' iddiasýyla suçlanýyorlardý laiklerce. Ama o laiklerin, hem de onlarca yýl o türbeleri ziyareti yasaklayýp, sonra da kendileri için bir ziyaretgâh oluþturmalarýný anlamak mümkün deðil.

-Muhterem kardeþim, hayata bakýþta aslî deðerler etrafýnda birleþemeyen insanlarýn birbirlerine saygýlý davranmalarý veya kavgasýz bir yol izlemeleri belki zâhiren mümkündür, ama farklý dünyalarýn insanlarýnýn sürekli olarak kendi zýdlarýyla derunî, kalbî bir uzlaþma ve barýþ havasý içinde olmalarý düþünülemez.

Bakýnýz, geçen hafta bir video geldi. Bir kadýn derneðinin toplantýsýndan. Aralarýnda KK.Bey'in partisinden milletvekili olan bazý hanýmlar da var. Kocaman kocaman Prof. ve diðer yüksek tahsilli hanýmlar. Belki birçoðunun anneleri, nineleri de örtülü idiler. Þimdi ise, hepsi de üniversiteli olan bu tipler, örtülü hanýmlarý ancak temizlikçi, ayak hizmetlerini gören kimseler olarak gördükleri geçmiþ yýllarýn hasretiyle yanarcasýna feryad ediyorlardý.

Bir haným, 'Evimin yakýnýnda câmiden bir Ezan. Haydi, Ezan diyelim. Ama o yetmiyor, bir de sonrasýnda Kur'an da okunuyor.' diyor.

Hele bir Prof. haným ise, örtülü hanýmlarý anlatýrken, 'kafalarýna saten, pýrýl pýrýl baþörtüleri takýp, baþlarý dik bir þekilde yanýmýzdan geçiþlerini hazmedemiyorum.' diyor.

Ýþte asýl mesele, bu. Onlar, kendilerinin nefret ettikleri bir inanç dünyasýna baðlý olmanýn dikkatiyle yanlarýndan dik baþlý, ezik olmayan bir þekilde geçilmesine tahammül edemiyorlar. Bir diðeri, resmî toplantýlara gittikleri yerleri hatýrlatýyor ve 'Biz oralarda, bu tiplerle birlikte, ayný seviyede oluyoruz, düþünebiliyor musunuz?' demeye getiren cümlelerle yakýnýyor, karþýlaþtýklarý felaketi anlatmak için. Evet, bu mantýkla hareket edenler, potansiyel olarak, bütün geçmiþ askerî darbeleri tabiatýyla benimsemiþlerdi ve yenilerinin de 'neredeee...' beklentisi içinde olduklarýnýn gizli ve sessiz feryadýný dile getiriyorlardý.

KK Bey'in, 'helalleþelim.' sözüne, 'Bir þans tanýyalým, þahsî piþmanlýk sergiliyor' diyenler, samimî iseler, çok safdil kimselerdir. O ve benzerlerinin dünyasýnýn, baðlý olduklarý ideolojiler gereði, 100-150 yýldýr, milletimizin temel inancýyla hesaplaþma içinde olduðu asla unutulmamalý. Onlar bulunduklarý yerlere, kendi dünyalarýnýn seçkin temsilcileri olarak getirildiler, oturtuldular, o geçmiþ aidiyetlerine aid kesin, net bir 'redd-i mîras' eylemedikçe, onlara nasýl inanýlacaktýr?

*