Berlin'den isminin açýklanmasýný istemeyen bir okuyucu yazýyor: 'Burada sizin de tanýdýðýnýz, sevdiðim bir arkadaþým var.. Hepimiz gibi o da Erbakan Hoca'nýn siyasî çalýþmalarýnda bulunmuþ ve onun hâtýrasýna baðlý ve bu arada þimdi Karamollaoðlu'nun CHP'ye teslim oluþunu da, hep, 'sonunda Temel âbi'sinin, 'baþkalarýnýn etkisinde kalmayacak þekilde hareket edeceði'ne olan inancýyla te'vil ve kabul ediyor. Ancak, bütün geliþmeler açýkça gösteriyor ki, KK. Bey, kendisini sadece içerdeki Kemalist çizgide deðil, dýþardan destekleyen uluslararasý odaklarýn da istediði þekilde yol almaya çalýþtýkça, Temel Bey de onun hizmetinde.. Onunla Erbakan'ýn oðlu arasýndaki husumetin özünü de bilmiyorum; Nedir o ihtilâfýn sebebi, pek açýklanmýyor?
-- Muhterem kardeþim, þahsen derim ki, Temel Bey üzerinde durmaya, tartýþmaya gerek yok.. Tercihini yapmýþ.. Hayrýný görsün.. Allah'u Teâlâ hepimize basiret ve mümin feraseti nasib eyleye..
Fatih ve Temel Bey'ler ve hattâ SP arasýndaki soðukluk, Saadet Partisi'nin kullandýðý bina ve diðer imkânlarýn üzerinde, babasýndan intikal eden bir yolla, Fatih Erbakan'ýn hak veya tasarruf sahibi olduðunun anlaþýlmýþ olmasý ve o mekân ve imkânlarýn ellerinden alýnmasýyla baþlamýþ.. Yani, hukukî bir mesele.. Bir kanunsuzluk varsa ortada, halledecek makam bellidir. Esasen, Oðuzhan Asiltürk'ün SP liderliði döneminde de, Oðul Erbakan'dan itaat ve biat istendiði ve amma onun buna yaklaþmamasý sebebiyle bir takým gerilimler olduðu etrafa yayýlýyordu.
Ancak, bugün asýl mesele Erbakan Hoca'nýn siyasî çizgisine baðlý olduðunu söyleyen SP camiasýnýn, sonunda kimlerin yedeðine vermiþ olmasýndan kaynaklanýyor.
Bu vesileyle þu kadarýný hatýrlayalým ki, karþý tarafta Muharrem Ýnce, bir ay kadar öncelerde, 'AK Parti dýþýnda herkesle iþbirliði yapabiliriz' dediði halde, aday olunca Kemalist-laik, sol ve o cenahta daha kimler varsa onlar, aðýz birliðiyle, 'Eðer seçimi muhalefet, Ýnce'nin alacaðý oylar yüzünden kaybederse, Muharrem Ýnce, asla affedilmeyecek ve hep lânetlenecektir..' diye söylüyorlar. O ikaz ve tehditlerini sürdüren mâlûm kesimlerin konuya verdikleri önem derecesinde bizim camiamýz da, birilerini 'lânetlesin' demiyorum ama birilerinin uyanmalarý çaðrýsýnda ve feraset niyazýnda bulunuyorum.
Temel Bey, Erbakan 1973 Seçimleri sonunda ortaya çýkan tabloya göre, Ecevit'le CHP ile koalisyon hükûmeti kurmasýný, kendilerinin de Saadet Partisi olarak CHP ile iþbirliði yaptýklarýný, davranýþýnýn yanlýþ olmadýðýna delil olarak ifade ediyor.
Mâdem ki, öyle bir tarihî geçmiþi delil getiriyor, biz de o döneme bakalým biraz:
1923 Rejimi'nin kuruluþunun 50. yýlýnda ve Demirel'in liderliðindeki AP'nin tek parti Hükûmetini iktidardan uzaklaþtýran 12 Mart 1971 Askerî Darbesi'nden sonra yapýlan ilk genel seçimlerde, 450 sandalyeli Meclis'te, Ecevit liderliðindeki CHP birinci parti olmuþtu ama 210 kadar m. vekili ile o zamanki Meclis ekseriyetinin nisab sayýsý olan 226'dan uzaktaydý ve mutlaka koalisyon hükûmeti kurmasý lâzýmdý. Ne var ki, 190 sandalyede kalan Adalet Partisi lideri Demirel, 'Millet bize muhalefet vazifesi verdi, kimseyle koalisyon yapmayacaðýz' deyip kenara çekilmiþti.
Ecevit'in elindeki tek imkân Erbakan'ýn, 48 m.vekili çýkaran MSP'si vardý. Ancak, MSP kitlesi CHP ile iþbirliði yapýlmasýný istemiyordu. Solcular ise, Ecevit'in eline geçen bu fýrsatý kaçýrmamasýný, gerekirse laikliðin öncüsü CHP'nin, Ýslami söylemlerle sahneye çýkan MSP'yle koalisyon hükûmeti kurmasýný istiyorlardý.
Bu satýrlarýn sahibi de o zaman, Ýstanbul Hukuk'ta son sýnýftaydý ve 'Bâb-ý Âli'de SABAH' gazetesinde günlük yazýlar yazýyordu ve bu koalisyona karþý çýkýyordu. Erbakan Hoca, bunun üzerine Ýstanbul'a geldiði günlerden birinde, 'o kardeþimizi getirin de, þifalandýralým..' demiþ; gittim.
'Bak muhterem kardeþim, Ýslâmî kimliðimizi gizlemeksizin, 50 yýl sonra, ilk kez, sistemin içine giriyoruz. Mevcud kanun düzeni içinde, yönetim mekanizmasýnýn en etkili yerlerinde yer alacaðýz.' gibi izahlar yaptý ve 'Bunu sistemin en kurucusu olan bir parti ile yapýyoruz. Bu günkü þartlarda Demirel, bizimle koalisyon yapmaya kalkýþacak olsa, ne kýyametleri koparýr mâlum çevreler.. Demirel de, koalisyon yapmaya cesaret edemez, büyük itirazlarý göze alamaz.. Biz burada partimizin iþareti gibi anahtar durumundayýz ve bir kapýyý açýyoruz..' vs. dedi.
Ve ikna olmuþtum.
Ecevit ise, Ýslâmî kesimin 50 yýl boyunca sistem dýþýnda tutulmasýný bir 'tarihî hata' olarak nitelemiþti. Ama ayný Ecevit, 9 ay sonra bu kez de, 'Bu koalisyonu kurmamýz tarihî bir hata idi' diyerek koalisyon hükümetini bozacaktý.
Þimdi, Temel Bey ne yapýyor? 'Erbakan Hoca olsaydý, o da KK. Bey'le birlikte hareket ederdi' diyor..
Yahu, Erbakan o zaman mevcud kanun düzeninin içine girip, faaliyetlerini sadece kanunî olarak deðil, fiilî olarak da legal bir zemine oturtmak için öyle davranmýþtý.
Temel Bey'in þimdi böyle bir derdi var mý?
Hayýr!..
Tam tersine, þimdi KK Bey, etrafýna Ýslâmî kesimin döküntülerini alýp, helâlleþme laflarý ve sevgi pýtýrcýðý haline dönüþmüþçesine konuþmalarýyla, kendi kurduklarý sistemin iktidar makamlarýna geçebilmek için halkýn oyuna muhtaç olduðundan öyle davranýyor. Bu anlaþýlabilir de; ama Temel Bey'in maske ve kamuflaj malzemesi alarak kullanýldýðýný anlamamasý ve bu kullanýlmaya bir de gönüllü olarak teþne olmasý anlaþýlýr deðil..
Basiretsizlik, körlük ancak, ancak bu kadar olur..
Sadece bu ülkede deðil, inancýnýn þuuruna ermiþ bütün dünya Müslümanlarýnýn da medar-ý iftiharý olan Erdoðan çizgisi, bu gibi körlüklerle farz-ý muhal, bertaraf edilirse; baþta Amerika, AB Rusya, Çin ve de Ýsrail olmak üzere içerde ve dýþarýda dünyanýn hangi þer odaklarýnýn bayram yapacaðý açýktýr.
Eðer, birileri ve onlarýn destekçileri bunu göremeyecek kadar ihtiraslarýnýn zebûnu oldularsa.. O zaman, Ra'd Sûresi, 11. âyette yer alan, 'Bir halk kendi halini deðiþtirmedikçe, Allah onlarýn halini deðiþtirmez.' mealindeki mânâ, hükmünü icra eder.
Ýrfan Þahinoðlu yazýyor: Fâtih Câmii Avlusu'nda Diyanet Ýþl. Baþkanlýðý'nýn öncülüðünde açýlan ve 17 Nisan'a kadar devam edecek olan 40. Kitab Fuarý'ndan bir 'Diyanet' dergisi aldým.. Siyah renkli kapaðýnda 'Baþýmýz Saðolsun' yazýsý ve Türkiye haritasý üzerine örtülü bir bayrak..
Yani, 'Deprem özel sayýsý' denilebilir.
Güzel yazýlar da var..
Ama bir yere takýldým..
Âþýk Veysel'le ilgili olarak Diyanet Ýþl. Baþkaný'nýn ' danýþmanlarýndan birisine aid ve -Âþýk Veysel'in çok sevdiðim - 'Güzelliðin onpar(a) etmez, bu bendeki aþk olmasa..', 'Ýki kapýlý bir handa gidiyoruz gündüz-gece' ve 'Benim sâdýk yârim kara torpaktýr,' mýsralarýnýn bulunduðu þiirlerine yer verilmediði yazýda, 'Aydýn kesim ile halk arasýnda bir köprü vazifesi gören Âþýk Veysel..' gibi bir ara cümlesi de göze çarpýyor.
Ne demek, aydýn kesim ile halk... Bir taraf aydýn ise, karþýsýnda da karanlýk demek deðil midir bu? Birileri kendilerine 'aydýn' dediler diye, onlarýn 'aydýn' olduðunu kabul edecek kadar mý aþaðýdan alacaðýz?
-Evet okuyucunun bu tesbiti için, 'Tekebbür gösterene, tekebbür göstermek, sadaka hükmündedir..' kutlu rivayetini tekrarlayalým.
Evet, Kendi kendilerine 'aydýn' diyen ve niceleri kap-karanlýk kafa yapýlarý ve ruhlarýyla, milletimizin aslî deðerlerine düþmanlýklarýný gizlemedikleri için mi aydýn onlar?
Ve bu sözümüz, o dergi vesilesiyle ayný dikkatsizliði gösteren herkesedir.