Öldürmek bizim işimiz diyorsanız!

Eğer onlar belediyelere el koyarsa, yerine kimi belediye başkanı yaparsa, onu hedefleriz. Bunu açıkça söylüyorum. Yani onlar artık savaşı genişletmek istiyorlar ve bunu bize dayatıyorlar. Tabii ki biz de gereken cevabı veririz. Kürt halkının mevzilerini koruyabiliriz” diyor Murat Karayılan.

Yıllardır mandara ineği muamelesi yaptığınız belediyelerin yasal ve meşru varlığına kendi ellerinizle son verdikten sonra, son bir tehditle halkın gözünü korkutacağınızı sanıyorsanız, fena halde yanılırsınız. Tipik hendek cinayetleri gibi, listenize yeni eklemeler yapmaktan başka bir sonuca ulaşamazsınız. Öldürmek bizim işimiz diyorsanız; eyvallah buna şahitlik ederiz.

Diyarbakır’ın orta yerine hendekler kazıp aylarca şehri savaş alanına çevirmek her şeyden önce ‘’belediye eş-başkanları’’nı itibarsızlaştırmak değil miydi? Gültan Kışanak ve Fırat Anlı’yı bir kukla haline getirip, onları anlamsızlığın çukuruna siz atmadınız mı? ‘’Ma’’ Diyarbakır’da bir belediye mi var? Adı belediye olan bir kurum kaldı mı? Ne belediyelerin halka hizmet etmesine izin veriyorsunuz ne de sizden başka hiç kimsenin toplumda itibar sahibi olmasına tahammül gösteriyorsunuz.

Her şeyin içini boşalttıktan sonra sıkılmış limon gibi her şeyin posasını caddenin orta yerine atmakta sizden mahiri yok. Bir nebze itibar ve güven sağlayan HDP’yi elinizdeki çuvaldızla patlak bir lastiğe çevirmediniz mi? Demirtaş’ın bugün yaşadığı güvenilmez lider etiketinin altında sizin adınız yazılı değil mi? Sırrı Süreyya Önder’in o adam olmadığını, bir başka bedene hapsedildiğini siz herkese göstermediniz mi? Listeyi uzatmak mümkün.

‘’Kürt halkının mevzilerini koruyabiliriz’’ diyorsunuz. Diyarbakır, Sur, Cizre, Yüksekova ve Silopi Kürt halkının ‘’mevzileri’’ değil miydi? Peki neden o ‘’mevzileri’’ korumadınız ve geride viran olmuş şehirler bırakarak çekip gittiniz? Korumak dediğiniz bu muydu? Siz o şehirleri korumaya gelmeden önce kim o şehirlerde yaşıyordu. Kürtleri, Kürtlerden mi koruyorsunuz? Seçimle işbaşına gelmiş kendi adamlarınıza bile saygınız yok. Eğer niyetiniz buysa- ki budur- neden insanların oyunu heba edip kukla belediye başkanı seçtiriyorsunuz?

Kürtler “En büyük koruyucunuz biziz. Bizden başka kimsen yok’’ palavrasına artık inanmıyor. Bu duygunun ifade edilmesiyle Kürtlerde bir hoşnutluk yaratacağınızı sanıyorsanız, size cahil demekten başka elimde seçenek kalmıyor. Evini başına yıktıktan sonra hiç kimseden vefa bekleyemezsiniz. Halk aptal değil. Kimin hayatı yeniden üretmeye çalıştığını, kimin de bir kabus gibi hayatı cehenneme çevirdiğini iyi biliyor.

‘’Yol ayrımındayız’’ diyor Karayılan ve şöyle devam ediyor “Şimdi hep kardeşlikten söz ediyorlar ama bunlar kardeşliği tahrip ettiler... Onlar göz korkutmaya ve teslim almaya çalışıyor ama biz teslim olmayız...”

Kardeşliği kim tahrip etti? Türkiyelileşiyorum dediniz, halk bunu ödüllendirdi ve size 80 milletvekili verdi. Peki; arkasından neden “devrimci halk savaşını” ilan ettiniz. Bu mu kardeşlik! Halk size kardeşliğin yolunu açmışken, siz kardeşliğinizi hendek savaşlarını başlatarak gösterdiniz. Bu mudur? Demek ki kardeşliğin ölçütü hendeklerde kardeşini boğazlamakmış!

Eşme ruhu dediniz, bin yıllık kardeşlik edebiyatını altın varaklı sayfalara taşıdınız ve altına da kanla imza attınız. ‘’Onlar göz korkutmaya ve teslim almaya çalışıyor’’ buyuruyorsunuz, Sur’da Cizre’de Silopi’ de ve Yüksekova da hendekler kazıp aylarca uçan kuşa bile silah sıktıktan sonra hangi yüzle teslim alınmaktan söz edebilirsiniz? Hendek kazıp teslim almaya çalışan siz değil miydiniz? Yoksa o hendekleri karanfil bahçesi yapmak amacıyla mı kazdınız? Belki de karpuz tarlası yapacaktınız?

Alt akılda bu kadar tutarsızlık olunca insan haklı olarak gölgelere saklanmış olan ‘’üst aklı ‘’arıyor. Pazartesi günü üst akıla da bakacağız inşallah!