Öldürmeye âşık olmanın sefaleti!

Bu nasıl bir ruh halidir!

Bu nasıl bir amansız hastalıktır! 

Bu nasıl tüm uzuvları esir almış bir nefret dalgasıdır! 

Bu nasıl aynaya bakarak kendini insan olarak görebilme basiretsizliğidir!

Bu nasıl bir vicdani tükenmişlik halidir!

Bu nasıl gencecik bedenlerin parçalanmasından bedbaht bir özgürlük arayışı bulma telâşıdır! 

Siz ne zaman böyle bir canavara dönüştünüz? Sakın ama sakın iktidarın tahakkümü ve zulmü var diye biz bu nefrete yakalandık demeyin.

Sakın demokrasi mücadelesi için tek seçenek insan öldürmektir diyen o ucube teori doğrudur demeyin. 

Sakın kan, şiddet ve ölüm olmadan hak kazanılmaz diyen vampir stratejilerden söz etmeyin.

Sakın ama sakın daha fazla utanç içerisinde boğulmadan insanlıktan özür dileyin. 

Bir insana anlatmak ne kadar zor. Ülkelerin içerisinde bulundukları konjonktürel durumlar ne olursa olsun bu onlara, ellerindeki bomba ve silahlarla çoluk çocuk demeden insanları yıllarca katleden örgütleri ve bu örgütlere katılan insanları desteklemelerini katiyen masum gösteremez.

Nasıl olur da kırk yıldır öldürmeye kodlanmış, insanların ölümünden haz duyan bir örgüte katılan Ayşe Deniz Karacagil’i bir kahraman gibi övme cesaretine sahip olabilirsiniz?

Hiç mi vicdanınız sızlamıyor! 

Hiç mi evlat acısı çeken insanlarla karşılaşmadınız? Elinde kalaşnikof ile poz vermekten bir an bile tereddüde kapılmayan, sözde demokrasinin kırmızı fularlı temsilcisi bu genç kız bir anneye evlat acısı çektirmek için dağa çıktı. Bunu bilmiyor musunuz?

Neden öldürmeyi teşvik ediyorsunuz?

Neden şiddet, garaz ve nefret duygularını yüceltiyorsunuz?

Neden bu genç kızın bedbaht ve vahim hikâyesi üzerinden insanların öldürülmesinin yolunu açıyorsunuz?

Neden! Neden… 

Zira insan olmanın temel göstergelerinden merhamet ve vicdan merhalelerinin birazcık da olsa kalbinizde yeri olmuş olsaydı Ayşe Deniz Karacagil'in örgüt yapılarının vahşice yaşadığı dağa çıkmaması gerektiğini söyler ve yazardınız. Öfke hiçbir sorunumuzu çözmez derdiniz. 

Şiddet ile demokrasi inşa edilemez diye yüksek sesle bağırırdınız sizden bunu beklemek çok mu zor? Yoksa sizde mi bu iktidara karşı nefret ve kin ile dolusunuz?

Öyle olsanız bile... 

İktidardan nefret etseniz bile...

Yenemediğiniz kininiz sizi esir almış ise bile... Bunun için insanların öldürülmesine göz yumup nasıl teşvik edersiniz? 

Vahşetin hâkim olduğu bu duygu ile nasıl yaşayabiliyorsunuz?

Şuan bir kez daha anımsatmak istiyorum. Daha dün gibi, Ayşe Deniz Karacagil'in kendisi gibi örgüt mensubu arkadaşları, Dürümlü Köyü'nde tonlarca bomba ile insanları paramparça etmesi tüm bedenimi tekrar ürpertti. İnsanlarımızın tanınmayacak şekilde parçalanan bedenleri hala bulunamadı. O katliamı Ayşe Deniz Karacagil de yapabilirdi değil mi? Bunu bilmenize rağmen suskunluğunuzu neden bozmuyorsunuz?

Örgütlerin emir ve komuta zinciri içerisinde her eylemi gerçekleştirebileceğini yeniden size izah edecek değilim. 

Buna rağmen, elindeki silahla gözünü kırpmadan insanları öldürmek için dağa çıkmış bu genç kızı sembolleştirerek insanlığa hizmet ettiğinizi mi düşünüyorsunuz? 

Yazık! Çok yazık…