Mustafa KARAALÝOÐLU
Mustafa KARAALÝOÐLU
Tüm Yazýlarý

Olimpiyat bahsinde söz savunmanýn

Türkiye’nin 2020 Yaz Olimpiyat Oyunlarý’na çok yaklaþmýþken alamamasý büyük bir tartýþma konusu oldu. Olmaya da devam eder.

Çünkü, ilk kez hedefe böylesine çok yaklaþýldý ve ilk kez ülke içinden olimpiyata karþý kampanya yapýlacak kadar ölçüsüz bir muhalefet sergilendi. Ýstanbul’un kazanmamasýna çalýþanlar, kaybetmesine sevindiklerini de gizlemediler.

Batý demokrasilerinde (ya da Japonya’da) ancak marjinal gruplarýn cesaret edebileceði bu tepkilerin bizde ortalama sosyal-siyasal sýnýflar tarafýndan sergilenebilmesi her þeye raðmen Türkiye demokrasisisin kalitesini gösterir. Yeni Türkiye, eskisinden farklý olarak en sarsýcý, en tahammülü zor fikirlerin bile özgürce dile getirilebildiði ülkedir ve olimpiyat meselesinde de böyle olmuþtur. Eskiden olsa “vatan haini” olarak damgalanacak insanlar bugün doðal bir fikir tartýþmasýnýn muhatabý olarak kabul edilmektedirler. Eleþtirilmekte ama asla dýþlanmamakta; neden böyle davrandýklarý anlaþýlmaya çalýþýlmaktadýr.

Neden, olimpiyat gibi Ýstanbul’da düzenlenmesi herkesin ortak faydasýný temsil edecek bir organizasyonun karþýsýnda saf tuttular?

Nefretleri, öfkeleri, itirazlarý neye?

Ya da sözgelimi; Tayyip Erdoðan ve partisine yönelik itirazlarý varsa bile bunu toplumun ortak çýkarý için birkaç günlüðüne erteleyemezler miydi? Siyaset, ideoloji baþka spor baþka, diyemezler miydi?

Bu makul sorulara makul cevaplar alamamak can sýkýcý olabilir ama Yeni Türkiye demek tam da buna tahammül edebilmek demektir. Sadece farklý deðil aþýrý farklý görüþleri de dile getirilebilmektir. Kimse vataný daha çok sevmek üzerinden ölçülendirilmemelidir. Böyle tasnifler, þimdi olimpiyatlara karþý çýkanlarýn çok arzuladýðý Eski Türkiye’nin bir alýþkanlýðýydý. Bugünün deðil.

Bununla birlikte olimpiyatlarýn Ýstanbul’a verilmemesi için giriþimde bulunanlar ve sonuca sevinenler elbette eleþtirilecekler. 

Çoktan beridir bu konuda yazýyorum ve sürecin nasýl geliþtiði konusunda fikir sahibiyim... Olimpiyatlar tek bir sebepten; yani sadece Geziciler’in kampanyasý yüzünden kaybedilmedi ama o gruptan insanlar kaybedilmesi için çaba gösterdiler, bunu da gizlemediler. Kaybettik ve paylarý ne olursa olsun kaybedilmesini arzulayanlarýn sorumluluðu hiçbir þekilde örtbas edilemez.

Birkaç gündür “Gezi” muhitlerinden yoðun mesajlar, maliler alýyorum. Eylemlerle katýldýklarýný veya orada olmayý sorun olarak görmediklerini söyleyenler yazýyor. Büyük çoðunluðunun da en azýndan soysal medyadaki performanslarýna kýyasla saygýlý ve mantýklý olduðunu memnuniyetle görüyorum.

Beyaz yakalý ve tamamýna yakýný iyi meslek sahibi insanlar, birþeyler anlatmaya çalýþýyorlar... Kendilerine yönelen eleþtiriler karþýsýnda cevap verme ihtiyacý duyuyorlar.

Olimpiyatlarýn Ýstanbul’a verilmesine itiraz ederlerin hiç olmazsa bu suçlama karþýsýnda kendilerini ifade etmeye çalýþmalarý umut vericidir. Yani, kendilerini zor durumda býrakan tavýrlarýna raðmen toplumun geri kalanýyla baðlarýný koparmayý göze alamýyorlar.

Vurup geçmek, yýkýp gitmek, bozup býrakmak o anda heyecan verse de þimdi toz bulutu indiðinde kendileri gibi düþünmeyen baþkalarý olduðunu kabul etmenin ifadesini görüyorum o mesajlarda. Hala biraz öfkeli, hala biraz empati eksikliði olsa da...

Bazýlarý malum, “Ýstanbul olimpiyatlarý hak etmiyor” noktasýnda. Bazýlarý ise, olimpiyatlarýn Gezi olaylarý nedeniyle deðil, hükümetten kaynaklanan hatalardan kaybedildiðini düþünüyorlar. Bazýlarý da ikisini birden savunuyor. Bazýlarý da Gezici olmakla birlikte olimpiyatý istediðini ifade ediyor.

Artýk tartýþmaya lüzum yok. Beni ilgilendiren hangi noktada olurlarsa olsunlar içinde bulunduklarý durumu izah etme duygusuna sahip olabilmeleridir. 

Þurasýný anlayalým...

Demokrasi ifade özgürlüðü hakký demektir. Bu hak, demokratik alaný kullananlarýn, baþkalarýnýn da demokratik reaksiyonuna rýza göstermesini içerir.

Olimpiyatlarý istemeyen istemez ama baþkalarý bu isteðe itiraz ettiðinde, tahammül etmelidir. Ya da Türkiye tam Kürt sorununda çözümün eþiðine gelmiþken ve toplumsal uzlaþma üniteleri ilk kez çalýþýrken Gezi þehvetiyle masayý daðýtanlar da üzerlerine düþen uzlaþmazlýk payýnýn eleþtirisine katlanmak zorundadýr.