Olimpiyatlarýn yapýldýðý Londra’ya çok görkemli bir çýkarma yaptýk ama sonuçlar hiç de öyle olamadý.
Basketbolda gümüþ ihtimali var (yazýyý Pazartesi sabahý yazýyorum) ama olimpiyatlarýn iki temel dalý olan atletizm ve yüzmede hiç yokuz.
Türkiye’nin makul bir sürede atletizm ve yüzmede uluslararasý baþarýlar yakalamasý gerekiyor; atletizm ve yüzme dallarýnda bu kadar büyük bir baþarýsýzlýk Türkiye’ye hiç yakýþmýyor.
Dün (5 Aðustos Pazar) ekranlarda Sayýn Baþbakan’ýn gazetecilerle yaptýðý söyleþiyi izledim; Sayýn Baþbakan da bu durum- dan çok rahatsýz ve bu konuda kafa yorduðunu ifade ediyor.
Sayýn Baþbakan daha çok çalýþarak, altyapýya daha fazla yatýrým yaparak bir yerlere gelinebileceðini ifade ediyor, doðrudur, aksini düþünmek bile yani çalýþmayarak, altyapýya önem vermeden atletizm ve yüzmede baþarý kazanmak mümkün deðil.
Ancak, çalýþmak ve düzgün bir altyapý atletizm ve yüzmede baþarý için gerekli koþul belki ama yeterli koþul olduðu konusunda þüphelerim var.
Ýktisada giriþ kitaplarýnýn daha ilk on sahifesinde çok temel bir prensipten bahsedilir: “Tüm insanlar teþviklere duyarlýdýrlar.”
Tüm insanlarýn teþviklere duyarlý olduðu gerçeði her alanda, sporda da geçerlidir.
Atletizm ve yüzmede gençlere nasýl uygun teþvikler verilebilir, bu konunun çok detaylý bir biçimde araþtýrýlmasý gerekiyor.
Teþvik derken parasal teþviklerden bahsetmiyorum; devlet altyapýyý üretecek, etkin bir organizasyon yapacak ama bunlara ilaveten atletizm ve yüzmede yetenekli gençlere etkin ve anlamlý teþvikler de verecek ve bu teþvik þampiyonlara verilen altýnlar olmayacak.
Ýlk aklýma gelenler eðitim sistemine iliþkin teþvikler.
Bir yasal düzenleme ile bu branþlarda küresel baþarýlar elde eden yani olimpiyatlarda, dünya ve Avrupa þampiyonalarýnda ilk üçe ya da ilk beþe giren genç sporcularýmýza Türkiye’de istedikleri üniversitenin istedikleri bölümüne sýnavsýz girme olanaklarý yaratýlsa bu durumdan kime ne zarar gelir?
Yüzme ve atletizm gibi branþlar insanlara futbol branþýnda olduðu gibi büyük paralar getirmiyor, bu nedenle de gençlerin günde sekiz saat antreman yapmasý gereken yaþlarýnda okula, üniversite sýnavlarýnda baþarýlý olabilmek için de dershanelere devam etmeleri gerekiyor, kimse bunun aksini bugünkü koþullarda gençlerden isteyemez.
Ortaokulda, lisede bile öðretmenlerin, okul müdürlerinin spor yapan gençlere nasýl müsamahasýz davrandýklarý biliniyor; sanki antreman yapmak için derslere gelmeyen öðrenci o berbat derslere girmeyerek bir þeyler kaybedecekmiþ gibi.
Spor Bakanlýðý’nýn il ve ilçe müdürlüklerinin kontrolünde düzenli antremana giden yetenekli çocuklarýn mektep baþarýsýzlýðý ihtimali sýfýrlansa, bu gençler üniversite kaygýlarýný bir kenara býraksalar, senelerini öðretim sektöründe geçirmiþ biri olarak size güvence verebilirim, ne gençler ne de öðretim süreçleri bu durumdan olumsuz etkilenmezler.
Avrupa’da, olimpiyatlarda ilk beþe girerse bir devlet üniversitesine, mesela, Boðaziçi’nin, ODTÜ’nün istediði bölümüne sýnavsýz gireceðini bilmek kadar bir genç sporcu için mükemmel bir teþvik olabilir mi?
Türkiye’de sistem o kadar çarpýk ki, baþarýlý bir lise mezunu sporcu genci bir vakýf üniversitesi bile malum sýnav sürecinden geçmeden üniversitesine kaydedemiyor.
Bendeniz en iyi bildiðim sektörden, eðitim-öðretim sektöründen, gelecek olimpiyatlarda atletizm ve yüzmede nal toplamamak için aklýma gelen teþvik yöntemlerini okurlarla paylaþmak istedim.
Lütfen, bir süper zeka çýkýp, somut küresel baþarýlarý olan bir gencin üniversiteye sýnavsýz alýnmasýný anayasanýn eþitlik ilkesine aykýrý olduðunu falan söylemesin, komik olur.