"Þimdi nasýldýr bahçemin hâli ey bahar meltemi, söyle/
Çünkü bülbüller figan ediyor, böyle gamlý telaþlý/
Gül nedir ki senin can alýcý güzelliðin karþýsýnda/
Sen çiçekler arasýnda, dikenler içindeki gül gibisin/
Ey þifa kaynaðý mücevher, hastalarýna bir bak,/
Merhem elinde fakat bizi yaralý býrakýyorsun/
Bir ömür daha lazým vefatýmýzdan sonra,/
Çünkü bu ömrümüzü sadece umutlanarak geçirdik..." Þirazlý Sadi'ye ait bu mýsralarý ölüme bu kadar yaklaþmýþken yeniden okumak, kederi nasýl da arttýrýyor.
Depremle birlikte yarým kaldý her þeyimiz. Kýrýlmýþ niþan yüzükleri, belediyede askýya çýkmýþ nikah günleri, çekilmiþ aile fotoðraflarý, daðýlmýþ vesikalýklar, sayfalarý toza batmýþ albümler, saða sola saçýlmýþ eski fotoðraflar... Bir gün evvelinde, hiç birisi yarým kalmýþ deðildi oysa, hiç birisi eski, hiç birisi eksik, solgun, yýrtýk deðildi... Hiç bir pehlivanýn güreþmeye güç yetiremeyeceði bir zorlu burgaç hepsini sildi süpürdü...
Ölümü hep uzaktan seyredermiþiz... Bu sefer hepimize parmaðýný sallayan bir büyük ölümle burun buruna geldik. Gece çökünce bir ufunet gelip oturuyor gönüllerimize, gündüz baþka þeylerle uðraþsak da iþ dönüþü televizyonlarýmýzý açtýðýmýzda, doðruca enkazlarýn altýna bir yol açýlýyor. Ölüm pornografisi diyebileceðimiz þekilde veriliyor çoðu haber, apaðýr bir sýklet daha biniyor taziyelerin üzerine. Baþkalarýnýn ölümü hakkýnda yapýlan duygusuz, saygýsýz yorumlarýn bini bir para, ukala haber yorumcularý ölümlerden, taziyelerden bir tramplen yapmýþ kendine zýpladýkça zýplýyor üzerinde, tüm bu uðultunun arasýndan ölümü kendi nefsimize yakýnlaþtýrmak ne kadar da güç...
Ne kadar narin ve toyuz oysa ölüm karþýsýnda. Þirazlý Sadi'nin dediði gibi; bizim hayatýn kýsalýðý ve faniliðini idrak edebilmemiz için bir kere daha yaþasak bile az. Çünkü ikinci, üçüncü, dördüncü kez de yaþasak bu ömrü, gereksiz koþuþturmacalar, unutkanlýklar, þaþkýnlýklar, ayrýlýklarla dolu bu kýsa hayat.
Ahiretten yana bildiðimiz ise ne kadar da az. Hatta Þairin yukarýdaki þiirinde bahsettiði; "vefattan sonra gereken ömür", en güzel ve hikmetli haliyle ahiret aleminde geçecek ömürdür diyen yorumcular da çoktur.
Dünya hayatýnda emellerimiz hiç bitmiyor, bitmediði için de vefatýmýzda her þeyi geride býrakýyoruz. Yarým ve eksik kalmak dünyalýklarýmýzýn kaderi...
Bir gecede her þeyi býrakýp bir ordu gibi geçip gittiler ruhlar alemine. Sýra bize geldiðinde ardýmýzda býrakacaklarýmýz neler? Yarým kalacaklar neler? Yapmayý hep sonraya ertelediðimiz kaç iþimiz berhava olacak? Gönlünü almayý murad ettiðimiz kaç kiþinin kýrýk kalbi bizden sonra da sýzlamaya devam edecek...
Þairin dediði gibi; oysa tüm bunlarýn merhemi, þifasý, devasý Allah'ýn elindedir. Peki, niçin yaralýyýz, niye her muradýmýz yarým kalýyor?
Cevabý belki buranýn dünya olduðuyla ilgilidir, dünya ki umutlarýn peþinde koþup durduðumuz yaralanmalarýn yurdudur.
Deprem sonrasý yýkýntýlar arasýnda sahibini arayan boynu bükük kanarya, ikram edilen ekmeði enkazlarý eþerek topraðýn yedi kat altýnda kalmýþ sahibine vermek için çabalayan dertli köpek, yýkýk dökük duvarlar arasýnda sýkýþmýþ oyuncaklar, kundaklar...
Dünya ne kadar kederli! Ona bel baðlamak, umutlanmak nasýl da büyük bir gaflet... Gökyüzüne tahýl biter diye tohum saçmak, denizin üstüne aðaç dikmeye kalkmak kadar boþ bir hayal oysa dünyaya bel baðlamak...
Ama insanýz, kuluz, unutkanýz, isyandayýz, hevesteyiz iþte... Ölüm Allah'ýn emri, ayrýlýk olmasaydý der eski darbýmeseller. Ölümün bir buluþma, ahiretin asli yurt olduðunu bin kere söylesek de yine gözyaþý döküyoruz. Ve kargaþa içinde gönüllerimiz ancak dua edince agâh oluyor, Allah'ý andýkça, yardýmýný murad edince...
Allah'ým yardýmýna muhtacýz... Allah'ým Sen'den gelecek her hayra muhtacýz...