Modern insan için ölüm, akla getirilmemesi gereken bir son. Bu yüzden ölümü hatýrlatan her þey, þehirden ve gündemden uzak tutuluyor. Oysa, baþarý ve kariyer üzerine kurulu yaþam projelerimiz, ölümün karþýsýnda çaresiz ve hazýrlýksýz. Ne kadar saðlýklý ve uzun yaþarsak yaþayalým, ölüm, her insanýn kaderi...
Ölüm çok büyük bir þey. Hatta o kadar büyük ki, okyanus gibi, gök gibi. Hatta onlarý da, varoluþa dair tüm anlamlarý da, tek bir kerede yutup geçecek kadar. Ölümün olduðu yerde, hiçbir görkem, hiçbir deha, hiçbir tutku, hiçbir istek ayakta duramýyor. Ölüm, en zalimlerimizin, en güçlülerimizin, en pehlivanlarýmýzýn bile boynunu vuruyor. Yasin suresindeki “...bir anada sönüp gittiler” ayeti hepimizin mukadderatý oluyor.Her doðanýn kaderidir ölmek...
Ölüme dair taziye ve yas adabý, geleneðimizde ölümle ilgili çok deðerli tecrübelerdendir halen. Oysa biz yetiþirken tüm geleneklere karþý çýktýðýmýz gibi bu yas ve taziyeyi de abartýlý bulur, tenkid ederdik. Ne kadar yoksullaþtýðýmýzý ise yaþýmýz ilerledikçe fark ettik. Hepimizin, ama özellikle gençlerin ölüm hakkýnda konuþmaya ihtiyacýmýz var. Kiminle konuþacaðýz, derdimizi kiminle paylaþacaðýz, bizi kim dinleyecek, bunlar büyük sorular. Ýsviçreli sosyolog Prof. Crettaz'ýn ‘Mortal Relief’ adlý atölye çalýþmasýndan ilhamla ortaya çýkan ‘ölüm kafeleri’ de iþte bu ihtiyaçtan doðmuþ. Ýnsanlar buralarda buluþup, baþ edemedikleri ölüm tecrübesi hakkýnda dertleþiyorlarmýþ.
Henüz bu þekilde tekilleþmedik, henüz modernizmin yapayalnýzlýðýný bu þiddette yaþamýyoruz. Ama zaman; bizi giderek daha büyük hüsranlara, daha yoðun dayanýksýzlýklara, çýkmazlara uðratýyor. Sevdiklerimizin dünyadan vedasý, bizim de dünyaya vedamýz oluyor aslýnda. Parça parça, azar azar, ölümün içinden geçiyoruz. Aniden bir haber geliyor, mýzrak gibi saplanýyor ruha ve bu aniden gelen haberlerin giderek artýyor sayýsý. Sonra gün geliyor, bakýyorsunuz ki ahiret ülkesi, tanýdýk, aþina bir bahçeye dönmüþ... Daha birkaç ay evvel gülümsemesi güneþ gibi yüzünü aydýnlatan Beril Dedeoðlu hocamýzla, bir yemekte beraberdik, þimdi bir gül bahçesinde uyuyor... Sevgili arkadaþým Gülden Aydýn'la okuduðumuz þiirler, birlikte habere çýktýðýmýz uzun ve zorlu yolculuklar, beraberce söylediðimiz Gesi Baðlarý, Fekiye Teyran'lar... Hepsi güzel bir masalmýþ gibi, rüyaymýþ meðer, Gülden kuþ olup uçarmýþ. Allah onlarý rahmetiyle maðfiretiyle karþýlasýn...
***
Ne kadar uzaklaþmak, saklamak, ötelemek istesek de, þehirlerin hakiki sahipleri kabristanlardýr. Bizde ölüm, terk edilmek deðildir, kabristanlarýn kalbi atar, bir nevi buluþma yeri, bayramlaþma, toplaþma yeridir oralar. Vefatlarýndan sonra da anneler, babalar, toplamaya, misafir etmeye devam ederler evlatlarýný, torunlarýný. Annemin vefatýna kadar korkardým kabristanlardan, bir ürperti duyar, mümkün mertebe uzak durmaya çalýþýrdým. Ama annemle birlikte o ürkünç tülden sýyrýldý kabirler ülkesi. Artýk þehirlerde kalmamýþ huzuru oralarda fark ediyorum, sükuneti, aðýrbaþlý geçen zamaný, nezaketi, rikkati, þehir merkezlerinde çoktan kaybettiðimiz gül fidanlarýný... Allah hepsinin ruhlarýna huzur bahþetsin, rahmetini indirsin...
Bize ölümden ve ahiretten bahsedecek, gönlümüze sekinet hissi uyandýracak, güzel sözlere ve güzel sözlü kimselere ihtiyacýmýz var.
Allahým Sen'den gelecek her türlü baðýþlanmaya, yardýma, kolaylýða, rahmete, kereme muhtacýz. Sen bizi baðýþla Ya Rabbi...