Ölüme, yani ‘eski Türkiye’ye doğru

Ne kadar feci bir durum: PKK/KCK etkileyebildiği tutuklu ve mahkumları ‘açlık grevi’ ile ölüme yönlendiriyor; bulunan çare, onları ‘idam’ yoluyla —yani ölümle— korkutmak oluyor... Ölümlerden ölüm beğensinler...

Oysa en değerli hak, insanlar için, ‘yaşam hakkı’dır...

Birini önceden planlayarak, gözünün yaşına bakmadan hunharca öldüren kişiler öldürülmeyi hak etmiyorlar mı? Ediyorlar elbette. Ancak insanlık tarihi boyunca, kanıtların kılı kırk yararcasına incelendiği, adaletten şaşılmaksızın yerine getirildiği sanılan yargı süreçlerinden çıkan ‘idam’ cezalarının, hiç değilse bazısının, yanlış kişinin öldürülmesiyle sonuçlandığı anlaşıldı. Bu yüzden pek çok toplum farklı bir tercihi yeğledi: Tek bir kişinin canı yanlışlıkla alınacağına, ölecekleri güne kadar kâtiller cezaevlerinde çürüsün...

Türkiye de sonunda bu tercihe geldi. TBMM tarafından yasallıktan çıkarılmadan önce de, uzun yıllar, Türkiye, ‘idam cezası’ uygulamayan ülkeler arasında yerini almıştı zaten... Yasalarda öngörülüyordu ‘idam cezası’, fakat kimse üç ayaklı üzerinde can vermiyordu.

Geçmişinde bir darbe sonrasında bir başbakan ile iki bakanı idam etme, bir başka darbe sonrasında da “Biri ‘sağ’ kesimdense diğeri ‘sol’ kesimden olmalı” ölçüsü ile, bazısı henüz reşit sayılmayan gençleri sehpaya gönderme lekesi bulunan bir ülke Türkiye...

Evinden ‘şehit’ çıkmış aileler bile, idam cezası yasal olmaktan çıkarılırken, acılarını içlerine gömdü ve ülkenin yararına olacağı için seslerini fazla yükseltmedi bu ülkede.  

Hiç kuşkum yok: Ülkemizin iyi kalpli insanları, terörü hangi şiddetle lânetliyorlarsa, sonunda ölümü getirebilir endişesiyle, cezaevlerinde ‘açlık grevi’ eylemi yapanlara da aynı derecede acıyorlardır... Her şeyin telâfisinin mümkün olduğu bu dünyada yerine konulamayan tek değerin ‘can’ olduğu bilinciyle...

‘Açlık grevi’ yapanlara, onları bu yanlıştan vazgeçirebileceği düşüncesiyle, ölümün ‘urganlı’ yüzünü işaret edenlerin de içlerinin yandığına eminim...

Sonu ölümle bitebilecek eylemlerle taleplerin ifade edildiği ülkeler yok mu dünyada? Var. Ancak onların hemen hepsi, taleplerin başka araçlarla duyurulamadığı demokratik olmayan ülkeler... Türkiye öyle mi? Bakmayın bazılarının aksini iddia etmesine, bugünün Türkiyesi, şiddeti devreye sokmamak şartıyla, en aşırı görüşlerin rahatlıkla tartışıldığı bir ülke...

Cezaevlerinde açlık grevlerinin neden yapıldığını, mahpusların ölümle bitebilecek bir eyleme bedenlerini zorlamalarının sebebini herkes biliyor. Nereden biliyor sanıyorsunuz? Gazetelere ve televizyon kanallarına yansıyan tartışmalardan elbette...

Bu işi fazla uzatmamak, araya kan gölgesi düşmesini engellemek şart. En kötünün gerçekleşmesi durumunda, yalnızca canlar kaybetmekle kalmaz, bugüne kadar zor elde edilmiş pek çok hak ve özgürlüğü de —Allah korusun— tehlikeye atarız.

‘İdam’ cezasının geri getirilmesinin düşünüldüğü bir ükeye göre bayağı geniş bir özgürlük ortamı var Türkiye’de...

Grevi zorlayan örgütün esas amacı bu olmasın sakın? ‘Eski Türkiye’ ayıplı siyasi ortamı yüzünden dünyaya karşı kendini savunamazken örgütün işleri çok daha kolaydı çünkü...

Türkiye’nin ‘eski’ haline dönmesini istemeyenlere büyük görev düşüyor.