Ölümle solan sözler

Bir acýyý yazýya dökmek öylesine zordur ki... Söyleyeceðiniz, yazacaðýnýz her cümle sýradan olmanýn ötesine geçemez. Soma’da yaþanan faciayý, yeryüzünün yüzlerce metre altýnda rýzýk peþinde hayatlarýný kaybeden yüzlerce mazlumu, elleri yüreklerinde toprak altýndan kimin çýktýðýný kýrýk bir umutla takip eden gözü yaþlý aileleri ne anlatmak mümkün, ne de onlarýn acýsýný tam olarak hissedebilmek. 

Daha birkaç dakika önce toprak altýnda nefes alamayan bir emekçinin ‘Çizmeyi çýkarayým, sedye kirlenmesin’ diyen halini anlatmaya kimin gücü yeter. Ya da yerin altýndan çýkar çýkmaz arkadaþlarýný kurtarmak için tekrar o mezara girmeye gönüllü olan bir yüreði satýrlara dökmeye.

Benim ne sabrým, ne takatim yetmiyor bunlarý anlatmaya. Ekranlarý baþýnda aldýklarý haberlerle, seyrettikleri görüntülerle kahrolan milyonlara; bir de tüm bunlarý aktarma sorumluluðuna sahip olmayý taþýmakta zorlanýyorum.

Kolay unuttuðumuzu biliyor, kahroluyorum. Nereden kimden ve nasýl hesap soracaðýmýzý bilemediðimizi hatýrlýyor, kahroluyorum. Her faciayý bir þekilde siyasetin malzemesi yapan zavallý, sahte ve vicdan yoksunu anlayýþýn giderek yayýldýðýný görüyor, kahroluyorum. Kaderi elinde tutarcasýna küstah ve arsýz olan, yüzlerce masumun hayatý üzerinden ‘Ýþte gördünüz mü bela nasýl geldi’ diyen kalleþlerin sesini duyuyor, kahroluyorum.

Çamura bulanmýþ çizmelerinin sedyeyi kirletmesinden endiþe edecek kadar nezaket, sabýr ve metanet sahibi olan bir toplumun, tüm bunlarýn hesabýný soracak kadar cesur olmasý gerektiðini düþünüyor, umutlu olmak istiyorum.

O topraðýn altýnda can veren tüm emekçilere Allah’tan rahmet diliyorum. Öncelikle ailelere, sonra bu acýyý yüreðinde bir katre olsun taþýyan herkese sabýr ve baþsaðlýðý diliyorum.

***

Hamdullah Arvas’ýn ‘Madenci Þiiri’ne býrakýyorum sözü. Çünkü bu acý üzerine belki de en az yaralayýcý olan, sözü þairlere býrakmak olmalý:

‘bilir misin dünya neyle yaþar

topraðýn damarlarýnda

kan diye benim terim akar

beni duyuyor musun

sobanýn sýcaðýnda eriyen kar tanelerinde

hayýr öyle deðil gerçekten duyuyor musun

ciðerlerimde katran birikiyor

tenime pürüzsüz sular karýþýrken

bir plastik boþluðundan soluyorum

hayatý kýzýmý ve gerisini

bak topraðýn ta yüreðine vuruyorum

beni duyuyor musun

sobanýn sýcaðýnda eriyen kar tanelerinde

sen güneþe bakarken hayran hayran,

ben sönük ve sarý bir ýþýltýyla adým atýyorum her an,

ne tutsam karanlýk

ne yutsam kara karanlýk

dilimde damaðýmda kekremsi

gözümde herhangi bir günden kalan aydýnlýk,

taþlara kusuyorum ýzdýrabýmý

çelik kazma uçlarýna

karbonmonoksit kokusuna

gözlerimdeki hüznü gör istiyorum

dokunuþlarýmda topraðýn sýcaklýðý

bir ben bilirim kýr yýlanlarý nerde pullanýr

bir ben bilirim ölü kanlarýn aktýðý çukurlarý

                                                                gözlerimdeki hüznü gör istiyorum

                                                                dokunuþumda topraðýn sýcaklýðý’