Zâlimin hesab verme gününün, mazlûma zulmettiği günden daha katı olacağı asırlardır söylenir bizim kültürümüzde..
İzmir'de bir cinayet işlendi.. Deniz Poyraz isimli 38 yaşında bir kadın öldürüldü. Bu kadının, o gün oraya, rahatsız olan annesinin yaptığı çaycılık hizmetini devam ettirmek üzere geldiği belirtildi.
Saldırganın ise, bir takım psikolojik rahatsızlıkları bulunan, istifa etmiş bir 'sağlık elemanı' olduğu açıklandı.
Bu bilgilere göre, saldırganın planlı bir kişiyi hedeflemediği anlaşılıyor.
İddialara göre, orada 40 kadar partilinin toplantısı varmış ve -hangi niyetle ibtal edildiyse- son anda o toplantı ertelenmiş.. Toplantıya gelenlerin binayı terketmesinden 5 dakika kadar sonra o saldırganın binaya gelmesi, o toplantıyı hedef aldığı şeklinde düşünülebilir. Eğer öyleyse, büyük bir katliâm önlenmiş demektir.
Saldırganın hemen, 'Ülkücü' denilen kesime yakın olduğu gibi iddialar dile getirildi. Ancak, saldırı gerçekleşir gerçekleşmez, ilk ve en şiddetli tepkiyi verenlerin başında MHP lideri Devlet Bahçeli'nin bulunması ve 'kürd kardeşlerimizin bu gibi provokasyonlara gelmemesi' temennisini ifade etmesi bu ihtimalin yolunu kesti. Esasen, Devlet Bahçeli'nin, taraftarları arasında bulunduğu söylenen bazı aşırı unsurları frenlediği öteden beri belirtiliyor ve bunun doğru olması, memleketteki siyasî mücadelelerin fikrî seviyede kalması açısından hayırlıdır.
Cinayetler her yerde, hergün işleniyor.. Ama, bir kaatilin, hasmının beynini veya kalbini hedef alması ile ayağına sıkması arasında elbette çok fark vardır, ama, bazan ayağa sıkılan bir merminin açtığı basit yaranın bile ölümle sonuçlanabildiği görülmemiş değildir.
Ancak, özellille de etnik, mezhebî veya sosyal sınıfların sinir uçlarını tahrike yönelik saldırılar, bir cepaneliği havaya uçuran çakmağın alevi hükmündedir.
İzmir'de de HDP'nin İl Başkanlığı binasına yapılan saldırı da böyledir.
Nitekim, hemen ardından, Diyarbekr'in Hani ilçesindeki AK Parti binasına yapılan saldırı da bir takım şeytanlıkların tezgâhlanmak ve tahrik edilmek istendiğinin işaretidir.
HDP'nin, silahlı mücadele yapan bir terör örgütü olan ve uluslararası güç odaklarından destek alan bir örgüte dayandığını bizzat kendileri defalarca söylediler. Buna rağmen, HDP'nin mevcud kanun sistemi içinde bir siyasî parti olarak 'emniyet sübabı' olarak faaliyet göstermesine maslahat gereği izin verildiği, anlaşılabilir ve anlaşılmalıdır.
HDP için 'Bu parti kapatılmalıdır.' diyenler, yerine hemen bir diğerinin hemen kurulacağını unutmamalılar. Erbakan'ın partileri de arka arkaya kapatılmadılar ve kurulmadılar mı?
Şimdi, olacak olan odur. Bir farkla ki, Erbakan'ın partileri bütün ülkeye hitab ediyordu; HDP ise, sadece bir bölge partisi durumundan kendisini bir türlü kurtaramadı.
*Müslümanlar, dârağaçlarının acı meyvası olarak geldiler bu günlere:
Mısır'da 2012 yılında ilk hür seçimle işbaşına gelen Cumhurbaşkanı Muhammed Mursî'yi 2013'de makamından askerî darbe ile indirme hıyanetine direnen Müslümanlardan 2500 kadarını, Kahire'nin, Rabia-t-ul'Adeviyye Meydanı'nda vahşice katlederek iktidara gelen kanlı diktatör General Abdulfettâh Sisî'nin, 'İkhwan' liderlerinden 10 kadar isme daha düzmece mahkemesinde idâm cezası verdirmesi, sadece onun nasıl gözü dönmüş bir yönetim olduğunu göstermiyor; aynı zamanda o idâm kararlarını teyid etmek mevkıinde olan Ezher ve diğer ulemâ kesiminin ne kadar sindirilmiş ve çürümüş olduğunu da gösteriyor.
Tamam, bu idâmları yaptıranlara karşı itirazımızı, buğzumuzu dile getirelim.. Ancak, dârağaçlarının verdiği acı meyvalar bizim mücadelemizin çetinliği kadar gerekliliğini de daha bir hatırlatıyor. Esir yaşamaktansa, dârağacını tercih eden yeni Ömer Muhtar'lara selâm olsun..
*'Cumhuriyet'in değerlerine taban tabana zıd, sembol isimlerin vampirliği..'
'Cumhûriyet, halkın ekseriyetinin rey ve iradesine göre yönetilmesi' demek olduğuna göre; 'cumhûriyet'in, değerlerine taban tabana zıd olmak'tan bahseden kişi, kimi kasdediyor dersiniz?
En eski muhalefet partisinin sözcüsü 'Ö.Ö'e göre, Cumhuriyet değerlerine taban tabana zıd olanlar, bütün Müslüman halkımız!. Çünkü, Başkan Erdoğan'ın, Amerikan Başkanı Biden'la yaptığı görüşmede tercüman olarak yanında bulunan bir hanım kızı, 'Cumhuriyet'in değerlerine taban tabana zıd sembol isimlerden birisi ve vampir' olarak niteliyor.
Erdoğan'ı eleştirebilirsiniz, yapamadıklarını, yanlışlarını, noksanlarını dile getirebilirsiniz. Ama, Erdoğan, kendi inandığı doğruları her zeminde ifade etmeye, göstermeye dikkat ettiğini Biden'la görüşmesinde, bütün dünya huzurunda en üst mertebede ve nasıl bir inanç dünyasına aid olduğunu, yanında tercüman olarak İslâmî örtüsüne riayet eden bir hanım kızla birlikte oturarak bütün dünyaya 'Biz Müslümanız!' diye bir mesaj vermiştir.
Muhalefet Partisi sözcüsünün 'Cumhuriyet değerlerine taban tabana zıd..' diye nitelediği sahne, işte.. Hattâ Meral Hanımın yardımcıları da aynı havada..
Saldırının hedefindeki yine, şu anda Türkiye'nin Malezya sefiresi /elçisi olan Merve Kavakçı Hanım.. Onu, 22 yıl öncelerde sırf inancının gereğince başını örterek geldiği için, Meclis'ten en ağır hakaretlerle kovan zihniyet zorbalığını yine sürdürüyor. Çünkü, Tayyib Bey'in yanındaki bu tercüman hanım kız, o günlerde annesiyle birlikte hakaretlere uğrayan küçük kız olan Fâtıma Gülhan'dır.
İnancının haysiyet ve hassasiyetinin idrakinde olan hiçbir Müslüman, ona yapılan alçakça saldırı ve düşmanlığı unutmamalıdır.