Ölümlerden ölüm beğenelim

Ne oldu da Batılı güçler sonunda Suriye’ye müdahale noktasına geldiler? Müdahale edecekleri konusunda hâlâ kuşkularım var; ama ne oldu da bunu tartışmaya başladılar? Söylenen, bir-iki hafta içerisinde Amerikan gemilerinden Suriye’deki askeri hedeflere füze atışları başlayabileceği...

Türkiye’deki İncirlik üssünün kullanılması da mümkünmüş...

Zaten Türkiye de bir koalisyon oluşsun ve biz de içinde yer alalım diye gün sayıyor...

Anladık, iki yılı aşkın bir süredir devam eden, şimdiden 100 binden fazla insanın hayatına mal olmuş, bir milyonu çocuk olmak üzere milyonlarca Suriyeli’nin sığınmacı statüsüne düştüğü, binlerce yıllık tarihi mirasın yok olmasına yol açan bir iç-savaş var; Beşşar Esad ve Baas Partisi, sonunda, işi, kimyasal silâh kullanarak bebekleri öldürmeye kadar vardırdılar...

Müdahale kaçınılmaz hale geldi.

Yoksa müdahalenin kaçınılmaz hale gelmesi mi beklendi?

Bu kuşkuyu duymamın sebebi, yukarıda özetini verdiğim iç-savaş yıkım tablosunun şimdiye kadar Batılı liderleri harekete geçirmeye yetmemesi... Niye bunca yılın herhangi bir zamanında, insan kaybı onbinlerle ifade edilmeden, mültecilerin sayısı milyonlara varmadan, tarihi miras yok olmaya yüz tutmadan müdahale gelmedi?

Hem de ihtilâf henüz iç-savaşa dönüşmemişken, Türkiye’nin “Biraz daha bekleyelim, aramızdaki iyi ilişkiler çok partili demokrasiye geçiş tavsiyelerimizi dinlemelerini sağlayabilir” iyi niyetine imkân tanımayarak, sanki her an müdahale edilecekmiş görüntüsü verildiği halde...

Şimdilerde gündeme gelen, BM Güvenlik Konseyi’ndeki vetoları aşmaya dönük ‘Bosna’ veya ‘Kosova’ formülleri daha en başta dillendirilmişken...

Ne oldu da, sahi, neredeyse üç yıl bekledikten sonra ancak şimdi hareketlenebildi Batı?

Lütfen kimse bana “Kimyasal silâh kullanıldı da ondan” demesin... İç-savaş boyunca kimbilir kaç kez  sivillere karşı ‘kirli silâh’ kullanıldığı görüldü Suriye’de; herbiri için bir kılıf bulundu da Ghuta’daki ölümler mi vicdanlara dokundu?

Hem sonra ‘Kimyasal silâh’ ile öldürme kötü de, kimyasal olmayan silâhlarla can alma normal mi? Neden?

Sıkılmayacağınızı bilsem hiçbirine makul cevap bulamayacağımız bu tür sorulara devam edebilirim.

Esas üzerinde durulması gereken soru ise şu: Bunca insanın ölümüne yol açan iç-savaşta birbirlerine karşı hafif-ağır silâhlar kullanan taraflar o silâhları nereden buluyorlar?

Muhaliflerin üzerine ölüm yağdıran silâhları Rusya, Çin ve —ne yazık ki— İran sağlıyor; muhaliflere de ABD başta olmak üzere Batı’nın belli başlı ülkeleri...

Önce silâh sevkiyatını durdursalar ya, kan akmasını gerçekten istemiyorlarsa?

İran bizzat veya Hizbullah aracılığıyla Beşşar Esad ve Baas Partisi yanında savaşa taraf olmak yerine, muhalifleri destekleyen Türkiye ile birlikte sorunu çözmek üzere devreye girse, bu tavırları iki ülkeye daha fazla yakışmaz mıydı? Elbette yakışırdı. Bu seçenek hâlâ devreye sokulabilir.

Aksi halde? Aksi halde, ya müdahale olacak ve füzeler (bu arada Esad’ın cephaneliğindeki bütün kirli bombalar da) Suriye halkı üzerine yağacak, ya da Suriye halkı iç-savaşta tükenmeye devam edecek...

Hangi ölümü tercih edelim?