'Ölümlü kiþiler'i deðil, ‘ölümsüz deðer ve ilkeler'i sahiplenmek zarûreti..

Dahildeki 'efkâr-i umûmiye'yi günlerdir meþgul eden bir konu var..

Çünkü, 'Disney' isimli bir internet yayýnýnda, tarihimizde önemli roller üstlenmiþ olan bir kiþi hakkýnda yayýnlanacaðý açýklanan bir TV dizisi üzerine, 'Amerika-Ermeni Ulusal Komitesi (ANCA), 'Elinde milyonlarca Yunan, Ermeni, Süryanî, Keldanî, Aramî, Marunî ve diðer Hristiyan maktullerin kaný bulunan bir 'Türk diktatörü ve soykýrým kaatili olan .....(M. K. A.)'ü yücelten diziyi ibtâl çaðrýsýnda bulunuyoruz.' cümlesinin bulunduðu bir bildiri yayýnlayýnca, o internet kanalý da o diziyi yayýn programýndan çýkarmýþ. Ama, Türkiye'den itirazlar yükselince, o dizinin baþka bir ulusal özel kanalda yayýnlanacaðý açýklanmýþ..

Þimdi bazýlarý, Ermenilere teþekkür ediyorlar, 'Sâyenizde en karþýtlarý bile M. Kemal'e sahip çýkýyorlar..' diye.. O bildiriden asýl çýkarýlacak ders ve o iddialara verilecek cevap yerine, akýllarý hâlâ bir kiþiye takýlý..

Halbuki, üzerinde asýl durulacak nokta, Müslüman halkýmýzýn karþýsýna, Osmanlý vatandaþlarý olan gayrimuslim kitleler adýna tek cephe halinde çýkýlmak istenmesindeki taktiktir.

100 yýl öncelerdeki savaþlarda, Müslüman halk, yüzbinler- milyonlar halinde ne büyük acýlar çekerken, emperyalist güçlerle iþbirliði yapan -elbette, hepsi deðil- bir kýsým gayrimuslim unsurlarýn acýlar çekmesi de kaçýnýlmaz olmuþtur; çünkü, bir devlet otoritesi çökertiliyordu. Devlet otoritesinin olmadýðý bir yerde, ne olursa onlar olmuþ ve en çok savunmasýz olanlar Müslüman halklar iken, silahla en mücehhez olanlarýn da gayrimuslimlerin olduðu görülmüþtü. Elbette öyle bir hengâmede kitlevî boðuþmalar da olmuþtur.

100 yýl öncelerde Osmanlý Devleti, parça parça edilirken, sadece milyonlarca Müslümanýn deðil, onlarla asýrlarca bir arada yaþayan gayrimuslim toplumlarýn da karþýlaþtýklarý büyük facialar tek taraflý olarak hatýrlanýrsa, bu yolun çýkmaz'a saplanacaðý açýktýr.

Asýl üzerinde durulmasý gereken konu bu iken, resmî- gayriresmî her bir kurum veya kiþilerin hemen ve sadece tek kiþiyi korumaya yönelmeleri, Amerika-Ermeni Komitesi ve benzerlerini daha cüretkâr hale getirecektir.

*

Ermenistan Baþbakaný Paþinyan'ýn, baþka saðlýklý çýkýþ temelinin olmadýðýný görerek, 'Türkiye'yle diplomatik meseleleri, iyi komþuluk iliþkileri temelinde halletmek' þeklindeki mâkul eðilimlerine Amerika ve diðer ülkelerdeki -bir diðer isimlendirmeyle 'diaspora'da- yaþayan Ermenilerin, devamlý 'kýrmýzý ýþýk' yakmaya aðýrlýk verdikleri biliniyor.

Onlarýn derdinin, sadece Ermeniler deðil, arkalarýna emperyalist güç odaklarýný da alarak, sadece Türkiye'yle deðil, bütün Müslüman dünyasýyla hesaplaþmak olduðu ap-açýk ortada..

Halbuki, Ermenistan'da yoksulluk çemberi içinde yaþayan 3 milyon kadar ermeni halkýnýn ekseriyetinin, Türkiye ile iyi iliþkiler kurulmasýna tarafdar olduklarý hissediliyor. Bunun en açýk delili, Türkiye'de izinsiz /kaçak olarak çalýþan ve kazandýklarýný Ermenistan'daki ailelerine gönderen Ermenistan vatandaþlarýnýn 100 bini aþmýþ olmasýdýr..

*

Evet, bu durumda, halkýmýzýn dikkatinin ve þuûrunun nereye çekilmesi ortada iken, resmî veya gayriresmî kurum ve kiþi ve teþekküllerin sadece M. Kemal'e söylenen sýfatlar için itirazlar yükseltmeleri, en zayýf tarafýmýz.. Neredeyse, meþhur 5816 sayýlý Koruma Kanunu'nu yabancýlara da uygulayacaklar. Ama, Müslüman halkýmýzýn nice kutsallarý ve ahlâkî deðerleri saldýrýlar altýndayken, pek ses-soluk çýkmýyor..

*

Bugün, dünyada bizdeki gibi bir kanun, Kuzey Kore hariç, baþka hiçbir ülkede yoktur. Amma, Türkiye'deki Kemalist-laikler, G. Washington, Churchill, Lenin, Stalin, Mao, De Gaulle ve benzeri nice liderlerin hiç birisinin artýk hükümlerinin iþlemediðini, ama, M. Kemal'in hâlâ dipdiri olduðunu gururla iddia ederler..

(Ki, Kemalizme bakýþlarý az-biraz ekþi olan solcular, zaman zaman Sabahattin Ali gibi isimlerin bu konuda neler söylediklerini üstü kapalý olarak tekrarlamaya cüret ederler, ama, 'Ýyi de, o kanun olmasa, irtica ile baþka türlü de baþa çýkýlmazdý..' diye o uygulamanýn tarafdarlýðýný yapmaktan da vazgeçemezler.

Daha da komik olan ise, Hasan Âli'nin oðlu Can Yücel'in çeyrek yüzyýl öncelerde, 'Ýzmir'deki bir heykelin kaidesine idrarýný yapan bir köpeði görünce, onun özgürlüðüne imrendiðini' dile getiren þiiri üzerine, 5816 sayýlý kanuna göre takibata uðradýðý, onun da, yargýlamasý sýrasýnda, 'Bu kanunun, bize karþý deðil, gericilere karþý çýkarýldýðý' gibi bir savunma yaptýðý ve verilen sembolik bir mahkûmiyetin de, ayný suçu bir daha iþlemeyeceði kanaati hasýl olduðu' gibi bir gerekçeyle te'cil edildiði' pek hatýrlanmaz.

Son seçimler öncesinde ise, muhalefetin rüzgâr gülü gibi her tarafa dönen lideri KK Bey, herkese gülücükler daðýtýrken, HDP çevrelerine þirin görünmek için, 'M. Kemal'in kanunla korunmaya ihtiyacý yoktur..' gibi bir laf edebilmiþti, ama, hepsi o kadar..

*

Bu vesileyle, bir ilkellik yansýtan 5816 sayýlý bir kanuna biraz daha yakýndan bakalým..

1950 seçimleriyle, Demokrat Parti m.vekili olarak Meclis'e giren bir kiþi, artýk hürriyet dönemi baþladýðýný sanarak, Meclis'de, 'bu resim, büst ve heykellerin ülkenin her yanýnda zoraki yaygýnlaþtýrýlmasý'na itiraz eden bir konuþma yapýnca ve arkasýndan da, ülkenin bazý noktalarýnda bazý kiþilerin, birkaç heykele bir-iki balyoz darbesi vurmasý üzerine, M. Kemal için, 'Seni sevmek bir ibadettir..' demesiyle meþhur 3. C.Baþkaný Celâl Bayar, Baþvekil Adnan Menderes'i, derhal kanunî tedbir almaya çaðýrmýþ ve Meclis, 25 Temmuz-1951'de, 5816 sayýlý koruma kanunu kabul etmiþ ve yürürlüðe koymuþtu ve halen de yürürlüktedir.

Sözkonusu kanun lâyihasý Meclis'de görüþülürken, itiraz sesleri kýsýlmýþ ve sadece Konya DP Meb'usu Fahri Aðaoðlu ve Ýstanbul'dan, DP listesinden 'müstakil / baðýmsýz namzed' olarak Meclis'e girmiþ olan Halide Edib Adývar dýþýnda kimse ciddî bir muhalefet göstermeye cesaret edememiþti. Ekliyelim, Halide Edib Haným, 'Bu kanunla antik Yunan'daki kiþiye tapma hastalýðýnýn hortlatýlacaðýný' bile ifade etmiþti.. 72 senedir yürürlükte olan bu özel kanuna göre, hele de Anadolu'da kendilerini Devlet zanneden küçük rütbeli askerler ve diðer resmî vazifelilerin faþizan uygulamalarýyla onbinlerce kiþi yargýlanmýþ, binlercesi mahkûm olmuþtur.

(Bu vesileyle þu notu da ekleyelim: Meþrutiyet yýllarýnda giderek artan dinsizlik cereyanlarýna karþý, 'Enbiyâ'ya ta'n eyleme'yi (Peygamberlere revâ olmayan sözlerle saldýrýlmasý)ný suç sayan bir kanun, 1925'lerde mer'iyyetten, / yürürlükten kaldýrýlmýþtý.)

*

Ölümü üzerinden bile 85 sene geçen bir siyasî kiþinin kanunla korunmasý, bizzat o þahsýn hatýrasýna da bir saygýsýzlýktýr. Onca sultanlar gelip geçmiþtir ve hangisi, hele de ölümlerinden sonra böylesi kanunlarla korunmaya alýnmýþtýr?

Býrakýnýz, herkes adam gibi anýlmak hakkýný haiz olsun.. Sözgelimi, kamu hizmeti 70 yýlý aþan bir Ýsmet Ýnönü, kanunla korunmuyor da, hakarete mi uðruyor? Seveni veya sevmeyenlerinin olmasý, siyasetçilerin kaderinde vardýr. Býrakýnýz da, baþkalarý da, hatasýyla, doðrusuyla, eðrisiyle, normal bir siyasetçi gibi anýlsýn. Birilerinin kafalarýnda dokunulmaz bir 'mithos' veya 'put' haline gelmiþ diye, tarihimizin bir bölümünde önemli roller yüklenmiþ olan bir isminin; varsa, doðrularý veya yanlýþlarý, mevcud sosyal meselelere ve geleceðe pranga vuramayacak þekilde ele alýnmasý, çok mu zor?

Tekrar edelim, tartýþýlacak olan konu, emperyalist güç odaklarý ve kuklalarýnýn, sadece bir ismi ve þahsý hedef almadýklarý; kendi çabalarýyla Osmanlý çökertilirken zulme uðradýklarýný iddia ettikleri gayrimuslim Osmanlý vatandaþlarýndan oluþan sosyal unsurlarýn hayalî haklarýný müzakere masasýna getirmek istedikleri ortada iken; halkýmýzýn dikkatinin sadece bir kiþiye yönelik sözlere çekilmesi, üzerinde özellikle düþünülmesi gereken bir hassas konudur.