Zaman içinde Batýlýlar’ýn Ýslam ve Müslüman algýlarý, beklenenin aksine kötüye gitti. Hollanda, Norveç, Ýsviçre, Ýspanya, Ýtalya, Yunanistan ve Fransa gibi Avrupa ülkelerinden Avustralya, Kanada ve yeni muhafazakar Çay Partisi ve kimi Hýristiyan Evanjelist gruplarýyla ABD’ye kadar, etrafýmýzda popülist hareketlerin ve sað kanat partilerin yükseliþini izliyoruz. Ýslam’ý ve Müslümanlar’ý yaftalayan kampanyalar, artýk siyasetin deðiþmez bir unsuru: Popülistler, takipçilerini harekete geçiriyor ve Müslümanlar’ýn görünürlüðünü, sözde özel muamele taleplerini ve sözümona Batý medeniyetini içten sömürgeleþtirme ve deðiþtirme niyetlerini eleþtirerek, seçmen tabanlarýný geniþletiyorlar. Bu “yabancý vatandaþlar”, “orada yetiþen bu yabancýlar” çaðýn tehdidi olarak betimleniyorlar. Bir siyasetçi tamamen yetersiz olabilir ve ekonomik krize, iþsizliðe ve þehir zorbalýðýna hiçbir çözüm önermeyebilir. Tek yapmasý gereken “yeni Müslüman düþmaný” seçmek ve siyasi güvenilirliðini artýrmak için toplumun dikkatini uydurma ihtilaflara çekmek. Aslýnda bunlar kötü zamanlar.
***
Bu hareketlerin ve kimliðe dayalý, popülist, yabancý ve Ýslam düþmaný, ýrkçý partilerin, siyasi sýnýfa ve bir bütün olarak topluma etkileri daha da endiþe verici. Saðýn seçkinci katýlýðýnýn eski sýnýrlarý ve solun insancýl açýklýðý tamamen silindi. Politik spektrumun her iki ucunda popülist ve Ýslam düþmaný sözler duyuyoruz; benzer þekilde, genellikle azýnlýkta kalan cesur insanlarýn direndiðine ve kimlik kartýný oynamayý reddettiklerine þahit oluyoruz. Ýslam’ýn artýk bir Batý dini olduðunu anlayýp Ýslam ve Müslümanlar ile ortak bir gelecek tasavvur edenler ile “Ýslamcý tehdidine” karþý atýp tutanlarýn arasýndaki ayrýlma, geleneksel siyasi gruplaþmalarýn ötesine geçiyor. Objektif olarak Avrupa, Kuzey Amerika ve Avustralya’daki Batý ülkelerinin siyasi spektrumda gittikçe saða kaydýðýný ve aþýrý sað partilere mesafeli dursalar da, genellikle popülistlerin ve hatta aþýrý saðýn tezlerini destekleme eðilimi gösterdiklerini kabullenmeliyiz.
Küreselleþme, kültürel referanslarýn zayýflamasý, kimlik krizi, ekonomik durgunluk, iþsizlik, yeni iletiþim teknolojilerinin etkisi ve kültürel dönüþüm, Batý’da Müslümanlar’ýn varlýðýnýn yanýnda kitlesel korkuyu ve popülizmin baþarýsýný açýklamaya da yardýmcý oluyor. Müslümanlar’a gelince; yeni görünürlükleri, yeni Batýlýlýklarý, ten renkleri, dini pratikleri, dilleri ve geldikleri kültürleri korkularla birleþtirerek, birer gösterge haline geliyorlar. Ülkenin yasalarýna daha dikkatle uydukça, o dili konuþtukça ve Amerikalý, Fransýz, Avustralyalý veya Ýngiliz hissettikçe, daha þüpheli ve tehlikeli hale geliyorlar. Onlara entegre olmalarý söylendi. Þimdi ise iþe bakýn ki baþarýlarý ya bölücülük ya da “sömürgeleþtirme” ihtimalinin bir iþareti olarak görülüyor. Bol bol korku ve çeliþki var; huzur ve ahenkten ise eser yok.
Kýsa süre önce Fransa’da yapýlan bir kamuoyu araþtýrmasýna göre, korkular ve inkar hiç olmadýðý kadar açýkça ifade ediliyor. Batý ülkeleri arasýnda Fransa, en büyük Müslüman nüfusunu barýndýrýyor. Fransa en uzun süredir yaþadýklarý ülke ve oradakiler genellikle Ýslam’a inanan dördüncü veya beþinci nesil Fransýz vatandaþlarý. Tabii en fazla iki nesil sonra tamamen “Fransýz” olarak algýlanan beyaz Avrupalý göçmenlerin aksine, “göçmen kökenli” olarak algýlanmaya devam ediyorlar. Rakamlar endiþe verici: Fransýzlar’ýn yüzde 43’ü Fransa’daki Müslüman cemaatinin varlýðýný, ülkenin kimliðine bir “tehdit” olarak görüyor. 2010’da yüzde 39, bugün ise yüzde 43 camii inþa edilmesine karþý. 2010’da sokakta baþörtüsü veya türban takýlmasýna karþý olanlar yüzde 59’du, bugün ise bu oran yüzde 63’e çýktý. Algý gittikçe daha da olumsuz hale geliyor ve Müslüman pratiklerini kabullenenlerin sayýsý çok az. Araþtýrmaya katýlanlarýn yalnýzca yüzde 17’si Müslümanlar’ýn varlýðýný kültürel zenginlik olarak görüyor. Özellikle Fransa’nýn herhangi baþka bir ülkeden daha ýrkçý veya yabancý düþmaný olmadýðý düþünülürse, bu korkutucu bir durum. Araþtýrma pek çok Batý toplumunda görülebilen duygulara iþaret ediyor ve bu gerçekle yüzleþmeliyiz. Bu sadece Müslümanlar için deðil, Fransa ve tüm diðer batý ülkeleri için de somut bir tehlikenin varlýðýný gösteriyor. Popülizm, radikal saðcý fikirler, yabancý düþmanlýðý ve ýrkçýlýk kökleþip yayýlýr, normalleþir ve iþ ayrýmcý yasalar talep etmeye kadar gelirse, bir bütün olarak toplumlar tehlikededir ve hýzla harekete geçilmelidir.
- Bu yazý STAR Gazetesi için kaleme alýnmýþtýr.