Ne kadar gereksiz varlýklar olduðumuzu, hiçbir þey ölümlü oluþumuzdan daha çarpýcý biçimde anlatamaz. Aslýnda ölümlü olduðumuzu cidden kabul etmek, bunu içimize sindirmek, daha bereketli ve merhametli yaþamak olur. Hayatlarýmýzýn geçici olduðunu kabul etmek, hayatý oluþturan ne varsa onlar üstünde kurmaya çalýþtýðýmýz bir tür akýl dýþý hakimiyetimizi gevþetebilir ve böylece her þeyden daha fazla lezzet alma imkanýmýz doðabilir. Bu anlamýyla ölüm ile barýþmak, ona karþý hastalýklý bir istek duymanýn tam tersidir.
Dahasý, ölümü gerçekten, büyük bir ciddiyetle aklýmýzda tutabilseydik, olduðumuzdan çok daha erdemli bireyler olacaðýmýz neredeyse kesin olurdu. Sürekli olarak ölüm anýnda yaþasaydýk eðer, düþmanlarýmýzý affetmemiz, kötüleþen iliþkilerimizi onarmamýz, birilerinin ölülerini gömmelerine engel olduktan sonra, yol açtýðýmýz, saygýsýzlýðýn tahammül edilemez olduðuna inanarak bundan vazgeçmemiz tahminen daha kolay olurdu.
Bütün bu kötü þeyleri bize yaptýran itki kýsmen, sonsuza kadar yaþayacaðýmýza olan yanýltýcý bencil inançlarýmýzdýr. Ýþte sýrf bu yüzden ölümsüzlük düþüncesi ile ahlaksýzlýk arasýnda üstü örtülmüþ bir ittifak vardýr.
Ölüm hem bize yabancý hem de çok yakýndýr; ne tümüyle dýþýmýzda ne de mutlak olarak bize aittir. Bu bakýmdan kiþinin ölümle iliþkisi, kiþinin kendisine hem tanýdýk hem de yabancý gelen öteki insanlar ile iliþkisine benzer. Ölüm kelimenin tam anlamýyla tam bir dost olmayabilir ama tümüyle de düþman da deðildir. Bir dost gibi, beni kendim hakkýnda aydýnlatabilir, ancak bir düþman gibi, bana duymak dahi istemediðim þeyler de yapabilir.
Bütün bunlardan dersler çýkararak olgularý deðerlere dönüþtürebiliriz. Aslýnda ölüm mutlak biçimde bizi yok etmek için vardýr; ama süreç içinde bize nasýl yaþamamýz gerektiðine dair de çok deðerli ipuçlarý da verebilir. Ve kim ne derse desin bu dostça bir davranýþ türüdür.
Ölümün bir deðere dönüþtüreceði ilk þey saygýdýr. Yaþayanlara duyduðumuz saygýnýn en kuþku götürmez kanýtý ölülere duyduðumuz saygýnýn ta kendisidir.
Saygý sözkonusu olduðunda topraðýn altýndakilere saygý göstermeyenler, topraðýn üstündekilere hiç saygý göstermezler. Bu mümkün deðildir. Kendine topraðýn altýnda saygý duyulacak bir yer bulamayanlar, topraðýn üstünde saygýn olabileceklerine asla inanmazlar.
Topraðýn üstünü saygýn hale getiren topraðýn altýdýr.
Birlikte kardeþçe, hakikaten saygýn bir çerçevede yaþayabilmenin yegane koþulu, çimentosu ve garantörü topraðýn altýndakilere gösterdiðimiz içtenlikli saygýdýr.
Eðer ben ölümü gönül rahatlýðýyla gömemiyorsam, o topraðýn üstünde gönül rahatlýðýyla ev yapamam, bir hayat kurgulayýp o hayatý yaþayamam.
Aysel Tuðluk’un annesine yapýlan saygýsýzlýk izahý mümkün olmayan bir saygýsýzlýktýr. Aysel Tuðluk’u sevmeyebilirsiniz, ben de sevmiyorum. Aysel Tuðluk’un düþüncelerine katýlmayabilirsiniz, ben de katýlmýyorum. Ama ölmüþ annesinin gömülme hakkýný gasp edemezsiniz. Buna Aysel Tuðluk’tan önce ben karþý çýkarým ve Allah'ýn bütün lanetlerini üstünüze salarým.
Ayrýca her insanýn ölüsünü gömme hakký anayasanýn güvencesi altýndadýr.
Çünkü, bir insanýn kendi ölüsünü gömme hakký aslýnda, bir insan hakkýdýr. Bütün diðer insan haklarý gibi aslýnda kavram olarak ahlak kökenli deðildir; ahlak yasalarýna benziyor olmalarýnýn tek nedeni de, içerikleri ya da yapýlarý deðil, ulus-devlet hukuk düzenlerinin ötesinde bir geçerliliðe sahip olmalarýdýr. Demokratik bir hukuk düzenini oluþturan öðeler olarak, diðer hukuksal normlar gibi yine çifte "geçerlilik" niteliði taþýrlar. Hem devletsel yaptýrým gücüyle kabul edilmeleri yönünden "fiilî" hem de akýlcý temellendirmelere olanak saðlayabilmeleri bakýmýndan "meþru" geçerliliðe sahiptirler.