Herkesin cevabýný merak ettiði tek bir soru var. Türkiye ve Suriye arasýnda tüm bölgeyi, hatta dünyayý etkileyecek bir savaþa mý ilerliyoruz?
Bu sorunun elbette evet ya da hayýr gibi kolay bir cevabý yok. Açýkçasý olup bitenin tamamýný kontrol etme ya da yönlendirme þansýnýz da yok. Dilerseniz krize madde madde bakalým:
Bir: Türkiye ve Suriye arasýnda uzun zamandýr devam eden çatýþma, son bir ayda daha farklý bir noktaya doðru evrilmeye baþladý. Daha doðrusu baþlamýþtý. Son saldýrý bu yeni arayýþý kelimenin tam anlamýyla alt üst etti. Mukabele ediyoruz, tezkere çýkardýk, bunlar kesinlikle doðru adýmlar. Ama ayný zamanda süreci soðukkanlýlýkla gözden geçirmeyi de ihmal etmemeliyiz.
Ýki: Beþar Esad'ýn gitmesi ve yerine Müslüman Kardeþler'in merkezinde yer aldýðý bir iktidar modelinin oluþturulmasý tezi, kelimenin tam anlamýyla yalnýz býrakýldý. Baþka bir ifadeyle uluslararasý sistem, yeni bir 'Mursi' korkusuyla bu teze mesafeli durdu, muhalefete sýnýrlý bir destek verdi.
Üç: Rusya-Fransa hattýna tekrar dikkat. Ýhvan yerine, sisteme kolayca entegre olacak bir laik-Sünni model arayýþýnda hayli mesafe aldýlar. Bu noktada Washington'un da onayý var. Ýran ise sadece Suriye'deki çýkarlarýnýn korunup korunmayacaðýna bakýyor.
Dört: Uluslararasý sistemin rejim deðiþikliði konusundaki mesafeli duruþunda, yaklaþan ABD seçimlerinin elbette rolü var. Ancak bütüne böyle bakmayalým. AK Parti Kongresi'nde yapýlan konuþmalarda Arap baharýnýn aktörlerinin feryadý hala kulaklarýmda: 'Bu bizim kendi baharýmýz ve devrimimiz!'
Beþ: Kim ne derse desin, bu rüzgardan ve deðiþimden büyük aktörler istediðini elde edememiþtir, etmesi de kolay deðildir. Bu deðiþimin önemli bir halkasý Suriye'dir ve eninde sonunda bu zalim rejim gidecektir.
Altý: Geçmiþte Türkiye'nin Irak'ýn kuzeyinde etkin olmasýndan rahatsýz olanlar kimlerse, bugün Suriye'deki nüfuzundan çekinenler onlardýr. Bu sürecin ana aktörü Ankara'dýr ve hiçbir ayak oyunu bu gerçeði deðiþtiremeyecektir.
Yedi: Hiç kuþkusuz sýnýr ötesinden gelen bu saldýrý, Pazar günü Ankara'da gerçekleþen ve Türkiye'nin bir bölge gücü olduðunu ilan eden kongreye bir cevaptýr. Mýsýr'ý saðýna, Hamas'ý soluna almýþ, Tunus'ta, Sudan'da muazzam bir heyecan kaynaðý olan Türkiye, birilerini fena korkutmuþa benziyor.
Sekiz: Tam da bu sýrada artýk iyiden iyiye bir çete reisine dönüþen Irak Baþbakaný Nuri Maliki'nin, Türk askerlerinin Kuzey Irak'tan çekilmesini talep etmesi herhalde yeterince manidar sayýlmalý. Maliki, Mesut Barzani'nin Ankara'ya ayný fotoðraf karesine girmesinden hayli rahatsýz olmalý.
Dokuz: Topraklarýmýza saldýrý sonrasýnda ortaya çýkan kriz yönetimi, tezkerenin kabulü her þey doðru ve gereklidir. Ancak Türkiye'nin ne yapmak istediðini daha geniþ kesimlere ve özellikle de muhalefete doðru anlatmak gerekiyor. Toplumda ciddi bir kafa karýþýklýðý olduðu ortada.
On: Ne savaþ tamtamlarý çalalým, ne de barýþ adý altýnda her atýlan tokada öteki yanaðýný çeviren bir 'hadým' Türkiye'yi savunalým. Pascal'ýn sözünü hatýrlayalým: 'Gücü olmayan adalet acizdir. Adaletten yoksun güç ise zalimdir.'
Türkiye, bu coðrafyada adaleti ve özgürlüðü savunduðu sürece büyük devlet olacaðýnýn farkýnda olsun yeter ki. Hiçbir savaþýn baþlataný olmayacaktýr. Ancak savaþtan korkup barýþý kaybedecek lüksü de yoktur.