On maddede yeni yol haritası

Türkiye’nin nereye gittiği konusunda gerçekten kafalar karışık mı? Yoksa gidişatın kendi aleyhlerine olduğunu düşünenler mi böyle bir algı oluşturuyor?

Herkesin kafasında bazı sorular olabilir. Ancak nereye gidiyoruz sorusunun cevabı, artık o kadar da uzakta değil. Neler gördüğümü maddeler halinde paylaşmak istiyorum.

Bir: Türkiye, mevcut parlamenter sistemle nefes alamaz hale gelmiştir. 1961 ve 1982 anayasalarının peşpeşe getirdiği dayatmalarla, mevcut sistem, her an çatışma üretmeye uygundur. Daha kötüsü siyaseti güçsüz kılmanın ve ona karşı operasyon yapmanın aracıdır. Anayasa Mahkemesi’nin tek hamlede sistemi nasıl tıkadığını hep birlikte gördük.

İki: Sistemdeki iki başlılığın, bugün sorun olmaması, yarın sorun olmayacağı anlamına gelmiyor. Kaldı ki en iyi niyetli ve samimi yaklaşımlar bile, sistemin yavaşlığına ve tıkanmasına engel olamıyor. Bu nedenle Türkiye artık geri dönülmez biçimde sistemini değiştirme yoluna girmiştir.

Üç: Türkiye’nin terörle mücadele konusunda geldiği aşama ve uyguladığı yöntem, kim ne kadar eleştirse de, bir varoluş mücadelesinin yansımasıdır. Hiçbir ülke topraklarında böyle bir kalkışmaya ve bunun birtakım kılıflar altında hoş görülmesine razı olamaz.

Dört: Terörle mücadelenin, Kürtlerle mücadele olmadığını, bıkıp usanmadan ve çok boyutlu olarak anlatmak gerekiyor. Aksine bugün PKK’ya karşı olmak Kürtlere değil, bölge üzerinde kirli hesapları olan tüm güçlere karşı olmaktır. Bugün verilen mücadele, Türkiye ile Kürtler arasındaki terör duvarını kaldırdığı anda, ortak kaderin bizi ne kadar güçlü kıldığını hep birlikte göreceğiz.

Beş: Türkiye’de yaşayan Kürtlerin çok büyük bir bölümü, terör örgütünün ortaya çıkardığı bu çatışma ve gerginlik halinden, bizim düşündüğümüzden çok daha muzdariptir. Onlara ulaşmak ve samimi dokunuşlarda bulunmak şu anda her zamankinden daha önemlidir. Çünkü bahsettiğimiz geniş kesimdeki Kürtlerin ne devletle, ne bayrakla, ne bir arada yaşamakla ve ne de ortak değerlerle bir sorunu yoktur. Bu büyük bir avantajdır, ancak bu alanda akıllıca ve samimi hamleler yapmak zorunludur.

Altı: Böyle bir samimi hamlenin en önemli boyutu, sadece siyasi sınırlarımızda değil, yakın coğrafyamızda yaşayan Kürtlerle de ortak bir geleceğin kodlarını oluşturmaktır. Irak Kürtleriyle mevcut iyi ilişkiler, oradaki sosyolojik değişim iyi gözlenerek mutlaka bir entegrasyon boyutuna taşınmalıdır. Suriye Kürtlerini, sadece PYD’den ibaret görmemek, ancak yeri ve zamanı geldiğinde hepsini kuşatabilecek bir hamleyi de şimdiden hazırlamak gerekiyor.

Yedi: Paralel çeteyle yapılan mücadele, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın özel gayretiyle çok önemli bir aşamaya gelmiştir. Ancak mücadelenin devletin, hükümetin, siyasetin ve toplumsal hayatın tüm kademelerinde daha kararlı hale gelmesi; bu yönde sırtında bagajlar taşıyanların ömür boyu böyle bir yükle yaşanmayacağını artık görmesi gerekiyor. Bu çetenin ülkemiz sınırları dahilinde şekillenen bir yapı olmadığını, uluslararası ölçekte ağlara sahip olduğunu hatırdan çıkarmadan, geniş kapsamlı bir mücadele stratejisi oluşturulmalıdır.

Sekiz: Ekonomide özellikle son üç yılda yaşanan duraklamanın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın deyimiyle ‘patinaj’ın acilen yeni bir çıkışa dönüştürülmesi gerekiyor. Merkez Bankası’nın ve onun etrafında Erdoğan’a operasyon tezgahlayan zihniyetin/yapının hesaplarının bozulması, üretim merkezli bir ekonomik modelin acilen hayata geçirilmesi Türkiye’nin olmazsa olmazıdır.

Dokuz: Suriye başta olmak üzere gerek bölgesel politikalarda, gerekse bunların küresel ölçekteki yansımaları üzerinde yeniden, acilen ve radikal adımlar atmak gerekiyor. Rusya’yla yaşanan gerginlik dahil her alanda olup bitenin, birtakım kişisel ya da siyasi hesaplar bir kenara bırakılarak gözden geçirilmesi; yeni yol haritasının olmazsa olmazıdır.

On: Bölgesel ve küresel ölçekteki sorunlarda en dikkat çeken husus, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uzlaşmaz gösterilmek istenmesi ve her durumda barışa engel olan aktör olarak lanse edilmesidir. Daha önce yazdığımı tekrar edeyim. Sadece sınırlarımızda değil, bölgesel ölçekteki büyük barışın tek şansı Erdoğan’dır ve zaten bu yüzden hedeftir.